Duble yollar turizme büyük zarar verir

1950’den sonra büyük bir propaganda ile karayolları için yatırıma başlayan DP iktidarını ondan sonraki tüm partiler de aynı şekilde izlediler. 1923’ten sonra Genç Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ve yönetenlerin büyük önem verdiği, “tren yolları” kaderine terk edildi.
Hatta 1950’den sonra o kadar ipin ucunu kaçırdılar ki; tren yollarını“komünist yolu” diye halka tanıttılar. Bu propagandayı yapanların hemen hepsi de batılı ülkelerde okumuşlar ya da bulunmuşlardı. Kendi ülkelerinde “tren yollu taşımacılığı aleyhine” söylem geliştiren bu insanlar, Türk Milleti’nden  gerçekleri hep sakladılar.
Oysa ki “kapitalizmin babası olan”  ABD’de dünyanın en büyük tren istasyonları bulunuyordu. Bugün bile her gün yaklaşık iki bin adet trenin kalktığı New York istasyonu düşünüldüğünde, ABD’nin dünyanın en büyük  “komünist ülkesi” olması gerekirdi.
Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde deniz ulaşımı toplam ulaşımın ancak yüzde birini oluşturmakta. Yüzde doksan sekiz ulaşım karayolları ile yapılmakta. Karayollarında hareket eden araçlara baktığımızda hemen hepsinin de dış devletlerden ithal edilen araçlar olduğunu görmekteyiz.
Dünyada başka bir ülke yoktur ki, ülke kaynaklarını böylesine yabancı menşeli araçların tekerleri altına sersin. Genel olarak bakıldığında trafik kazalarındaki ölüm oranı en yüksek olan ülkeyiz. Her yıl yaklaşık on bin insanımız trafik kazalarında yaşamını yitiriyor. Bu kazaların hepsinin sürücü hatalarından kaynaklandığını söylemek abesle iştigal olur.
Özellikle 1985’ten sonra başlatılan “otoyol furyası” daha önce hiç yol inşa etmemiş bir sürü inşaat firmasının yol inşaatı yapmasının önünü açtı. Ne de olsa o dönemde iktidara yakın olmak, otoyol ihalelerini almak için yeterli idi. Ülkemizin milyarlarca doları otoyollara harcandı. Bu yollardan ne kadar girdi sağlandığı hiçbir zaman hesaplanmadı.
Fakat, trafik kazası oranı dünyada en yüksek ülke olduğumuzu düşündüğümüzde, aslında otoyolların ve duble yolların ülke ekonomisine büyük kayıplar getirdiğini kolaylıkla söyleyebiliriz.
Turizm bölgelerindeki taşımacılık anlayışı da yukarıdakilerden farklı olmadığı için, her yıl turizm bölgelerinde birçok ölümlü kazalar meydana geliyor. Oysa ki, turizm bölgelerinin kısa sürede bozulmasını önlemenin en başında, ulaşımın karayollarına alternatif bir hatla sağlanması gelmektedir.
İlk akla gelen de bu noktada, hafif raylı sitemlerdir. Orman ve denizin iç içe olduğu Güney sahillerimiz (eğer duble yolar bu hızla yapılmaya devam ederse) birkaç yıla kadar milyonlarca orman ağacını kaybedecek. Yolları genişletmek uğruna ormanlarımızı katletmenin hiçbir mantığı yoktur. Çünkü, doğayı yok ederek turizm sektörüne yatırım değil, zarar getirmiş oluyorsunuz.
Acilen havaalanlarına kısa mesafedeki turizm bölgelerine hafif raylı sistem kurularak, hem ormanlarımızın yok olmaması hem de doğal görüntünün korunması sağlanabilir. Zaten Muğla’da son yapılan duble yollara baktığımızda, hiçbir estetiği olmayan, yapıldıktan birkaç hafta sonra hendekler oluşan, daha önce hiç yol inşaatı yapmamış firmalar tarafından yapıldığını anlamak hiç de zor değil.
Yolları bari ehline yaptırın da kaza riskini biraz olsun azaltın. Yoksa turizm bölgelerindeki trafiği duble yollarla bu denli yoğunlaştırdığınız zaman, bu bölgelere gelen turist sayısında büyük bir artış olmayacaktır. Çünkü ormanı yok edilen, doğası bozulan bir yere turist (yarış pistleri kalitesinde yollar da yapsanız) gelmeyecektir.

Yazarın Diğer Yazıları