Dün dündür, bugün dünden beter!

Süleyman Demirel hakkında iyi veya kötü çok şey söylenebilir. Ölüleri rahmetle anma ilkemiz gereği güzel taraflarını nazara verelim. Demirel, Türk dünyası ile ilişkilere gerçekçi yaklaşıyordu. 1992 yılında, Türk Cumhuriyetleri ve akraba topluluklar ile Büyük Öğrenci Projesini başlatmış ve burslu olarak 10 bin gencin ülkemize gelmesini ve binlerce gencin de Türkiye’den ata yurtlarında öğrenim görmesini planlamıştır. Bu, devlet eliyle Türk dünyasına yönelik yürütülmüş en büyük projedir. Ardından gelen hiçbir hükümet, deyim yerindeyse bu alanda taş üstüne taş koymamıştır.

Yurt dışında açılacak okullar hakkında ülke liderlerine referans mektubu yazması da Demirel’in “Böyük Türkiye” hayali bağlamında değerlendirilebilir. Demirel’in özellikle Türk dünyasına karşı duyarlılığı koalisyon hükümetine de yansıyordu. Başbakanlığı döneminde Ahıska Türkleri’nden bir heyet Türkiye’ye kısa süreli gelmiş ve görüşmek istemişti. Gazeteci olarak randevularına aracılık yaptığım için biliyorum, Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin gün içinde, Başbakan Demirel de ertesi gün heyeti kabul etmiş, sorunlarını dinlemişti.

Pratikliğinin yanısıra siyasi dehası da göz kamaştırıcıydı. Cumhurbaşkanlığı süresi dolduğunda bir dönem daha Köşk’te kalmasını tüm parti başkanları istemişti. Kendi partisi DYP, Meclis’te muhalefette olmasına rağmen, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit koalisyon ortakları MHP lideri Devlet Bahçeli ve ANAP lideri Mesut Yılmaz ile birlikte anayasa değişikliği için ortak teklif vermişti. Millî Görüş’ün partisi FP’nin Genel Başkanı Recai Kutan da buna taraftardı. Klasik siyasi ayak oyunları nedeniyle anayasa değişikliği TBMM’den geçmese de Demirel, Meclis’teki tüm parti liderlerinden destek almıştır.

28 Şubat’ın mağduru REFAH-YOL koalisyonunu oluşturan partilerin, kendilerine yeniden hükümet kurma görevi vermeyen Demirel’in tekrar cumhurbaşkanı seçilmesi teklifine karşı çıkmamaları, Demirel’in siyasi ustalığıdır. 28 Şubat’ın baş aktörü Demirel sürecin sonunda adeta tek kurtarıcı ilan edilmiştir. Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefatından kısa bir süre önce, kurucusu olduğu ANAP dahil tüm partilerdeki desteğini yitirdiği, yalnızlaştığı, hatta yeniden sahaya inerek parti kurmaya hazırlandığı hatırlanırsa Demirel’in siyasi karizması daha iyi anlaşılır.

Demirel’in siyaset kurumunda muhalefetin varlığına inancı hususunda onlarca örnek sayılabilir. Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov, Türkiye’ye sığınan rejim muhaliflerinin sınır dışı edilmesini isteyince Demirel’in verdiği cevap diplomatik zekâsını gösterir: “Ben muhalifleri ülkemden çıkarmaya kalkışsam, bana oy vermeyen milletin yüzde 80’ini çıkarmam gerekir.”

Devlet Bahçeli’nin taziye münasebetiyle söylediği gibi “Devlet ve toplum hayatımızda bir Süleyman Demirel sayfası vardır. Bu sayfada ‘4 D’ vardır. Demokrasi, Demirel, Darbe ve tekrar Demirel... Bu sayfa iyi anlaşılmalıdır.” Sistemi çözmüş ve aynı zamanda sistemin bir parçası haline dönüşmüş olsa da günümüz politikacıları ondan ders çıkarmalıdır. Gazeteci Mutlu Çölgeçen’in 17/25 Aralık, yolsuzluk olayları sonrasında Demirel-Erdoğan görüşmesiyle ilgili aktardığı kulis manidardır. Demirel muhatabını şöyle uyarır:“Milletle kavga edilmez. Ederseniz bu kavgayı millet kazanır!”

Devlet eskiden kendi yetiştirdiği gençlere güvenmez, dışarıda eğitim görenleri el üstünde tutardı. Bu durum yabancı burs veya dışarıda eğitim fırsatı bulamadığı için önemli makamlara gelemeyenleri öfkeyle doldurdu. Zamanla taşlar yerine otursa da özgüven sorunu yaşayanların düşmanlıkları maalesef devam ediyor. Günümüz siyasetçilerinin kullandığı dil halen öyle kaba ki, vatandaş adeta denize düşünce yılana sarıldı. Her şeye rağmen, tatlı dil kullananların yolunu açtı.

Ne yazık ki, iktidarın ömrünü uzatmak için siyasi ve ekonomik kaos senaryolarının yazıldığı, etnik kesimleri birbirine kırdıracak provokasyonların artacağı, ordunun Suriye’yi işgale zorlandığı... vb felaket söylentileri toplumda hâlâ rahatça karşılık buluyor. Yandaşların bile çoğu,“hayır bu olmaz” diyemiyor. Aksine onlar 27 Nisan e-muhtırasına rağmen seçtirdikleri, askeri vesayet düzenini yıktık propagandası yaptıkları eski cumhurbaşkanını dahi hain ilan etmekten yüksünmüyor!

Keşke arkasından çok konuştukları merhum Süleyman Demirel’in siyasi tecrübesinden az da olsa istifa edebilselerdi. Korkarım kendileri hakkında ileride birkaç iyi laf edecek kimseleri olmayacak. Yandaşlar  “dün dündür” diyemediği ve aksine yeni düşmanlıklar peşinde koştukları için onlar için bugün dünden kötü görünüyor.

Yazarın Diğer Yazıları