Dünya sanatçılarının eserleri Sabancı Müzesi’nde sergileniyor

Dünya sanatçılarının eserleri Sabancı Müzesi’nde sergileniyor
Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Dr. Nazan Ölçer, Yeniçağ'ın sorularını yanıtladı.

Röportaj: Mayis Alizade

Bu hafta Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Dr. Nazan Ölçer ile bir söyleşi yaptık. Nazan Ölçer, 1942 yılında İstanbul’da doğdu. Ortaokul ve Lise eğitimini Sankt Georg Avusturya Kız Lisesi’nde, üniversite eğitimini Munih Ludwig Üniversitesi’nde gördükten sonra Türkiye’nin çeşitli müzelerinde araştırmacılık ve üst düzey yöneticilik yaptı. Dr. Nazan Ölçer 2002 yılından bu yana Sabancı Müzesi Müdürü olarak görev yapmakta. Ölçen’in çeşitli dillerde yayımlanmış kitapları bulunmakta.

***

Yeniçağ: 2017 yılında İstanbul Üniversitesi’nde tadilat yapıldığında Türk resim sanatının iki önemli şahsiyeti Selim Turan ile Feyhaman Duran’ın Üniversite’ye hediye ettiği resimleri Müzenizin emanetine almakla kalmayıp sergilerini açmış ve kataloglarını bastırmıştınız. Selim Turan, Türk milliyetçiliğinin fikir babalarından biri Hüseyinzade Ali Bey’in oğludur. Kendisinin Türk ve dünya resim sanatındaki yeriyle ilgili neler söylemek isterdiniz?

Ölçer: Selim Turan önemli ressamımızdır. Türkiye’de çok tanınmamasının sebebi hayatının çoğunu yurt dışında(Fransa’da) geçirmesidir. Selim Turan’ın babası Hüseyinzade Ali Bey de çok güzel tablolar çizmiştir. Türkiye Türkolojisinin kurucusu babam Ahmet Caferoğlu’nun üstadı ve arkadaşı olmuştur. Selim Turan 1980’lerin ortalarına kadar Türkiye’de çok az sergiye katılmıştır. Fransa’ya gitmesi kendisi açısından çok faydalı olmuştur. Orada çok önemli ressamlarla tamamen farklı ortamlarda çalışmıştır. Yaratıcı dünyası gibi kalbinin de çok geniş olmasından dolayı bir kısım yapıtını İstanbul Üniversitesi’ne hediye etmiştir. Tablolar Üniversitenin salonlarının birinde sergileniyor. Türk sanatının gelişmesi bakımından çok önemli bir olaydır. Türkiye’ye geldiğinde tanışma fırsatım olmuştu. Hanımı Şahika da sanatçıydı. Onun sülalesini de iyi tanıyorum; ailede kadı, hukukçu, doktor var, önemli bilim insanları yetişmiştir, mühim bir sülaledir. Selim Turan ile Şahika birlikte yaşamaktan çok mutlulardı. Sessiz ve verimli bir yaşam sürmüşler. Selim Turan ve Feyhaman Duran’ın eserlerinin bizde sergilenmesi Sabancı Müzesi’nin politikalarına tamamen uygundu ve Müzemizin gelişmesine büyük katkısı olmuştur. Eserleri İstanbul Üniversitesi’nden emanetimize almak, sergi açıp katalog yaptırmak Türk resim sanatının gelişmesinde önemli bir aşama oldu. Selim Turan’ın bizdeki sergisinin açılmasına Almanya’da yaşayan ve Turan’ın eserlerini herkesten iyi bilen Necmi Turan’ın büyük katkısı olmuştu. Yapı ve Kredi Yayınları onun Selim Turan ile ilgili kitabını basmıştır.

Yeniçağ: Özel müzecilik işinin gelişmesinde Sabancı Müzesi’nin önemli adımlar attığını görüyoruz. Bununla ilgili neler söylemek isterdiniz?

Ölçer: Buraya Sakıp Beyin daveti üzerine gelmiştim ve bana verilen yetkileri Müzeyi hep daha üst düzeylere taşımak için kullandım. Dünyanın en önemli sanat mabedleriyle ilişkiler kurmuşuz, yakın geçmişe kadar Türkiye’de görmeyi hayal bile edilemeyecek dünya sanatçılarının eserleri Müzemizde sergileniyor. Rahmetli Sakıp Sabancı’nın isteği de buydu ve bu amaçlara ulaşmak için oturduğu evin Müze olmasını istemişti. Daha geçtiğimiz yüzyılın sonunda New York’ta kendi hat koleksiyonunu sergilediğinde ne kadar büyük bir mutluluk yaşadığını görmüştük. Emin olun ki, Sakıp Bey hayatta olsaydı, en çok ilgileneceği alanların başında yine bu Müze, eserler, sergiler gelecekti. Çocukların bu Müzeyi görmesine çok önem verecekti. Çocuklar için ücretsiz günümüz vardır. Sakıp Sabancı iş adamlığının yanısıra koleksiyonuyla yaşayan bir şahsiyetti ve bana göre yaptığı sanayi tesisleri, hastaneler, yurtlar, kültür evlerinin yanı sıra Sabancı Müzesi’nin onu ne kadar gururlandıracağını görmemiz keşke kısmet olsaydı.

Yeniçağ: Munih’te sanat tarihi eğitimi aldığınızı biliyoruz. Babanız mı yönlendirmişti, bu seçiminizde kendi tercihiniz mi ağırlık teşkil etmişti?

Ölçer: Babam Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu, 1946’da Fuat Köprülü siyasete girdikten sonra İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü olmuştu. 1929’da Almanya’da doktora tezini savunmuş ilk Türkiyeli Türkologdu. Kuşkusuz, evimizdeki kültür ortamının benim bu mesleği seçmemde büyük rolü vardır. Kendi dünyaya bakışım ve kararlılığım da bu mesleği seçmemde belirleyici olmuştur. Türkiye’de müzeciliğin gelişmesine araştırmacı ve yönetici olarak yaptığım katkılardan sonra Sabancı Müzesi’ndeki üstlendiğim görevi de hakkıyla yerine getirdiğime inanıyorum. Türkiye’de kültür ortamını geliştirmeden toplumsal gelişmeyi sağlayamayız. Açtığımız sergilerin biletlerini almak için seyirciler kuyruğa giriyorlar. Anadolu’dan gelen seyircilerin ilgisi bizi daha da memnun ediyor. Babam Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu, Anadolu’yu karış karış gezerek Türkiye’nin diyalektoloji haritasını hazırlamıştı, 10 ciltlik kitabı ABD’de okutuluyor, Caferoğlu’nun metotlarını Batı’nın araştırma ve eğitim merkezleri kullanıyorlar. Bu mesleği seçmemde babamla daha çocukluk yaşlarımda Anadolu’yu dolaşmamın da rolü olmuştur. Bu sene babamın doğumunun 125. yılı, beş sene önce olduğu gibi öğrencilerinin, üniversitenin ve sivil toplumun Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu’nun 125. doğum yılını ona yakışan şekilde kutlayacaklarına inanıyorum.

Yeniçağ: Yurt dışından dünyaca ünlü sanatçıların eserlerini sergilemek için getirdiğinizde hangi kriterleri yerine getirmenizi istiyorlar?

Ölçer: Bunlar kurumlar arasındaki titiz yazışmalar ve imzalanmış ciddi anlaşmaların sayesinde mümkün oluyor. Biz taahhütlerimizi yerine getirdikçe yurt dışındaki müzeler, galeriler, sanat evleri, koleksiyoncular bize güvenerek iş birliği yapmak istiyorlar. Ancak her ne olursa olsun profesyonelliğin gereği olarak kurumlar arasında titizlikle hazırlanmış anlaşmaların imzalanması gerekir. Biz de yurt dışında sergilenmek için eserler gönderdiğimizde aynı kriterlere uyulmasını talep ediyoruz. Bu sayede Sabancı Müzesi’nin isminin Avrupa’nın, ABD’nin, Uzak Doğu’nun ve eski Sovyetlerin sanat kurumlarınca çok iyi bilindiğini ifade etmek isterdim. Yıllar geçtikçe bizim de ismimizin bir Metropolitan, bir Hermitage, bir Louvre gibi sanat markası olacağına inanıyorum.

Yeniçağ: Selim Turan ve Feyhaman Duran’ın tablolarını daha sonra İstanbul Üniversitesi’ne iade ettiniz. Sizde kalamaz mıydı?

Ölçer: Bizde kalmasını isteyemezdik çünkü tablolar İstanbul Üniversitesi’ne hediye edilmişti. Tabloları emanetimize alarak Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmiş ve katalog bastırıp sergi açtıktan bir süre sonra sahibine iade etmiştik. Bu, Türkiye’de sanat alanında kurumlar arasındaki iş birliğinin çok güzel bir örneği olmuştu. Eserlerin İstanbul Üniversitesi’nde de bizdeki gibi en iyi şekilde sergilendiğine inanıyorum. İstanbul Üniversitesi, Selim Turan’ın babası Hüseyinzade Ali Bey’in çalışma odasını ve Hüseyinzade’nin oradaki birkaç tablosunu en iyi şekilde muhafaza ediyor. Teşekkür ediyorum.

Yeniçağ: Bu kısa soru-cevabımızda Sabancı Müzesi’nin çalışmalarına kısa şekilde değindik. İzninizle bundan sonraki sohbetlerimizde babanız, Türkiye Türkolojisinin kurucusu Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu ve Türk resim sanatının bugününü ve yarınını konuşalım.

Ölçer: Memnuniyetle. Çalışmalarımızla ilgili daha geniş kitlelere bilgiler ulaşması bizi de çok memnun ediyor. Gösterdiği ilgiden dolayı ben de Yeniçağ Gazetesi'ne şükranlarımı sunuyorum.

af943237-e3b0-49c2-8424-aa5e5f181763.jpg

İlgili Haberler