Dünyada ve Türkiye’de yoksulluk arttı

Küresel süreç içinde ülkeden ülkeye değişmekle birlikte genel olarak dünya ekonomisinde sektörel dengeler bozuldu balonlar oluştu... Sıcak para ve spekülatif sermaye sınırsız dolaşırken emek dolaşımı eskiye kıyasla daha çok kısıtlandı... Devlet dışlandı, devlet kontrolü kalktı ve bu nedenle piyasalar spekülasyona teslim oldu... Piyasada karteller oluştu. Aynı sonuç yolsuzluklara yansıdı ve yolsuzluklar arttı. Dünyada zengin ülkeler ve fakir ülkeler farkı ile aynı ülke içinde zengin-fakir farkı açıldı. Fakir ülkelerde zengin dolar milyarderleri oluştu. En pahalı ve en lüks yatları Rus zenginleri alıyor. 

Dünyada bu dengesizlikleri sürdürmek elbette imkansızdır. Küreselleşme sorunları, birkaç yıldır dibe vurdu ve dünya ekonomisi hızla soğumaya başladı. Dünya yeni bir ekonomik düzen kurmak zorundadır. 
Bizim gibi yüksek cari açık veren bazı ülkelerin aynı zamanda dış borçları arttı ve durgunluk başlayınca ister istemez fakirleşme sürecine girdiler. Dış borçları çevirmek zorlaşınca ve bu ülkeler net dış borç ülkeler konumuna gelince, yurt dışına girenden fazla kaynak çıkışı olacak ve ülkeler fakirleşecektir. 
Cari fazla veren ülkelere gelince, bu ülkeler küreselleşmenin nimetlerinden en fazla faydalanan ülkeler oldu. Ancak spekülasyon sonucu bazı insanlar hızla zenginleşti, bir kısım halk da yoksullaştı. 
Muhakkak olan, ister zengin olsun, ister fakir olsun, tüm ülkelerde gelir dağılımı bozuldu, zengin-fakir farkı arttı. 
Her şey spekülatif sermayenin dünyaya hakim olması ile başladı... Spekülatif sermaye fahiş kâr peşinde koştu. Bunun için spekülatif sermayeyi kimse suçlayamaz. Suçlanması gereken devleti devre dışı bırakan ve sıcak para hareketlerinin kontrol dışında kalmasını sağlayan siyasi iktidarlardır. 
Sermaye, bir mal veya hizmet üretmek için kullanılan makine ve teçhizat, fabrika ve atölye gibi fiziksel araç ve gereçleri ifade eder. Başka bir ifade ile reel yatırımlardır. Finans sektöründe ise sermaye, söz konusu bu fiziksel sermaye üzerindeki mülkiyet hakkını gösteren ve paraya dönüştürülebilen hisse senedi, tahvil ve bono gibi değerlerdir. 
Sermayeyi temsil eden değerlerin balon yapması hem piyasada istikrarı bozdu, hem de bazılarına spekülatif kazanç yolları açarak gelir dağılımını bozdu. Fiziki yatırım yapmadan, balondan zenginler oluştu. 
ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Janet Yellen, ülkede en zengin yüzde 5’lik kesimin servetin üçte ikisine sahip olduğunu hatırlatıp, ülkesinde gelir eşitsizliğinin son 100 yılın en yüksek seviyesine ulaştığını söyledi. 
Credit Suisse tarafından yayınlanan 2014 Yılı Küresel Refah Raporu’na göre; Dünya nüfusunun en zengin yüzde biri, toplam dünya servetinin yüzde 48’ine sahiptir.
Türkiye de servet adaletsizliğinin en yüksek olduğu ülkeler arasında yer alıyor. Rapora göre Türkiye, nüfusun ilk yüzde onunun son 14 yılda en hızlı zenginleştiği 8 ülke içinde yer alıyor. Bu ülkeler içinde Mısır ilk sırada, Hong Kong ikinci sırada ve Türkiye üçüncü sırada yer alıyor. Bu sekiz ülkede bir anlamda halkın yüzde doksanından yüzde onuna servet transferi yapılmış oluyor. 
Yine aynı raporda, Türkiye’de 2000 yılında servetin yüzde 67’sini elinde bulunduran en zengin yüzde10’luk kesimin payının 2014 yılına gelince yüzde 77.7’ye yükseldiği vurgulanıyor. 
Türkiye’de gelir dağılımı da bozuktur. İstatistik Kurumu (TÜİK),  “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2013” verilerine göre, Türkiye’de en yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki gelir farkı 7,7 kattır. Halkın yüzde 13’ü yani 10 milyon insan yoksulluk sınırı altında yaşıyor.

Yazarın Diğer Yazıları