Dur, nereye!..

Dur bakalım. Nedir o öyle. Ağzında bazen bir ıslık, bazen bir türkü ve bazen de galiz küfürlerle nereye yürüyorsun. Onca rahatsız olanlara rağmen yolculuk nereye söyle bakayım? Sen kimsin? Önce kendini tanıt bakalım. Bu toprakları yolgeçen hanı mı sandın? O üzerinde yürüdüğün toprağı avuçla da bir sık bakayım. Ne gördün, su yerine şehit kanı akıyor değil mi? Benim dedelerim buraları kanlarıyla suladı. O gördüğün kan da işte onların kanı.
Buralarda öyle avare avare dolanamazsın. Hele de gezerken küfürmüş, türküymüş ıslıkmış hiç söyleyemezsin. Biliyorum gezerken korkuyorsun, söylediklerini de bu toprakların sahiplerine karşı cesur görünme adına yapıyorsun. Yaptığın bu davranışınla atalarımın kemiklerini sızlatırken bana da hakaret ediyorsun. İşte buna tahammül edemem.
Bu toprakların sahibi olarak sizlere buralarda gezebilirsin dediysek, bunun da bir edep dâhilinde olduğunu unutmamak kaydıyla demiştik. Yoksa nasıl olsa yetki aldım, öyleyse her şeyi çiğnerim demen için değil. Unutmayın ki bizi çiğneyenlerin ayaklarını kırar, sahiplerini kötürüm bırakırız. Çiğnetenleri de bir daha geri dönmemek üzere göndeririz.
Tamam, bazılarına bir takım yetkiler vermiş olabiliriz. Ama verdiğimiz yetkiler yanlış kullanılırsa almasını da biliriz. Şu hiç unutulmasın ki biz, o yetkiyi milletimizin hayrına kullanılsın diye verdik. Yoksa bizim aleyhimize kullanılması için vermedik.
Bilmeyenler bilsin. Duymayanlar duysun. Türkler inançlı ve saygılıdır. Kendine olan güveni de tamdır. Dostları ile yarım ekmeğini ve katığını da bölüşür. Hatta kendi aç kalma pahasına başkalarını da doyurur. Ancak namusuna, vatanına ve bayrağına uzanan elleri mazur görmeyip anında kırar. Tarih okuyanlar bunu çok iyi bilirler.
Bugün besleyip büyüttüklerimiz, bataklıktan çekip çıkarıp temizleyerek çiçek bahçelerinde dinlendirdiklerimiz, o bahçenin çiçeklerini yolmaya başlamıştır. İşte buna izin verilmeyeceğini, o çiçek yoluculara hatırlatmak üzere harekete geçilmiştir. Dileriz hassasiyetimiz anlaşılır.
Ey kadir kıymet bilmez yabaniler, durun bakalım. Siz kimsiniz? Nereden geldiniz? Ne yapmak istiyorsunuz? Yaptıklarınızla nereye varmaya çalışacağınızı sanıyorsunuz? Yok, öyle şey buna izin veremeyiz. Sıkışınca ettiğiniz yeminlere de tek bayrak ve tek millet sözlerinize de inanmıyoruz. Bizi kandıramazsınız, size inanmıyoruz, çünkü siz bahçemizin çiçeklerini soldurdunuz, bu nedenle sabıkanız var.
Şunu çok iyi öğrendik ki sizler çıkarınız söz konusu olduğunda veya korktuğunuzda yeminler edip hep ağlamışınızdır. Nasıl olsa Türkler hoşgörülü, affedicidir. Biz istediğimizi yapar, sıkışınca da Allah, Peygamber, vatan, millet ve bayrak der, üzerine de biz sizi çok seviyoruz diyerek ağlayıp uyuturuz. Yok, artık öyle yağma ne olduğunuzu öğrendiğimiz için uyumamak için nöbet oluşturduk.
Nöbetçilerimize de parolayı bildirdik. Parolamız Türk, işareti ise birliktir. Bunu bilmeyen ve buna uymayan bu topraklarda istediği gibi gezemeyecek. Kurallara uymayanlar ise nöbetçilerin uyarısıyla birlikte gereği yapılacaktır.
Ben Türk’üm, tarihle var olmuşum. Tarih var oldukça da var olacak bir neslin devamıyım. Sen ve senin gibileri bana gönderen ağaların, bunu bilecek buna göre yürüyeceksiniz. Yoksa dün seni yürütmeye çalışan ağalarının yaşadığını bugün sen yaşarsın.
Unuttuğun ise değerlerini çalmaya çalıştığın millet, Türk milletidir. Bu millet, tüm alemlere rahmet olarak gönderilmiş Peygamberimizin övgüsüne mazhar olmuş, İslamiyet’in kılıçdarlığını yapmış bir millettir. Adını tarihten, yönetimini inancından almıştır. Bunları ne sen silebilirsin ne de başkaları. O zaman durup bekleyeceksin. Kaçar gibi nereye öyle.

Yazarın Diğer Yazıları