Duygusal bir yazı...

Eş başkanı dinliyorum gözlerim kapalı... Eş başkanı dinliyorum... Nutkundan tüylerim ürperiyor, dörtnala geçiyorum kıtaları... Büyük Ortadoğu canlanıyor gözümde... Kayıp edilmiş Türk yurtları... Bölünmüş vatanlar, acılar, belirsizlikler ve hüzünlü bir tarih canlanıyor gözümde...
Dertleniyorum...
Hüzünlü mevsim bu...
İki haftadır bayrağımız gönderlerde rahat değil. Kim bilir.. Belki de Arif Nihat Asya’ya nazire, belki de tüm okulların ders kitaplarından kaldırılan “Bayrağım” şiirinden sonra bayrağın küsmesi, tarihin Türk milletine çağrısıdır bu.
Silkinmemizi istiyor olamaz mı bayrak? Uyanmamız gerektiğini bir şekilde ifade etmek için çeşitli simge ve sembolleri, bilinen tarihi ritüelleri canlandırıyor olamaz mı?
Düşman saldırdıkça tarihimizi hatırlatmak ve gözlerimizi açmak istemiş olamaz mı?
Bilemem...
Lice’den sonra Musul’da “şerefim, şiirim her şeyim” dediğimiz bayrak gönderden inince, Misak-ı Milli’nin doğu cephesinde gene karabulutlar dolaştığını görmekteyiz..
Bozkırların sert esen rüzgârlarının uğultusu kulaklarımızda derin sıkıntıların yaşanacağını haber verirken ben şairin diline kulak verdim:
 “Bir zamanlar biz de millet/ hem nasıl milletmişiz./Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz./Kapkaranlıkken bütün afakı insaniyetin/nur olup fışkırmışız ta sinesinden zulmetin..” 
Bence bütün bu olup bitenler tarihin öz evlatlarına çağrısıdır. 
Silkin ve doğrul ey Türk!
Sen kendine geldiğin, bilincini toplayıp varlığının farkına vardığın gün cihan senindir.
Hatırla!
“Tarihin dilinden düşmez bu destan./Nehirler gazi, dağlar kahraman./Her taşı yakut olan bu vatan, can verme sırrına erenlerindir.” 
Rahmetli Cemil Meriç’in “Mehlika Sultana aşık yedi gencin” hikayesi gibi.. Sahte kahramanlara âşık olunca zillete düştün Ey Türk! “Büyük Ortadoğu eş başkanını” kurtarıcı sanıyorsun..
Unuttun mu?
“Benim dedemle yan yana yazılı kalacak adım./Yıldızların söneceği güne yıldızlar sakladım” demiştik.
Anla artık..
Bayraklarına dokunuluyorsa bil ki yıldızlar sönmeye başlamıştır. Kerkük ve Musul ikinci kere senden koparılıyorsa bil ki sen Orta Doğu’da tükenmişsin demektir. Birileri seni tarihin çöplüğüne atıyordur. “Sen bu coğrafyada ebediyen bittin” demek istiyordur..
Anla artık..
Bir de suçlayıcılar var. Halen daha öfke kusanlar, iftira edenler, boş boş konuşup laf sokanlar var. İşte onlara sormanın tam zamanı.
Soruyorum: “Lozan hezimettir” diyenler, Atatürk “Misak-ı Milli’yi almadı İngilizlere verdi” diyenler, “Kerkük-Musul petrollerini İngilizlere bilerek bıraktılar” suçlamasıyla yıllardır kahramanlara çamur atıp iftira edenler neredesiniz? Bayraklarınız indiriliyor, konsoloslarınız tüm ekibiyle teslim alınıyor.
Buyurun yol sizin! İşte Misak-ı Milli ve işte Kerkük işte Musul..
Tam zamanıdır. Toplanın bütün iftiracılar fırsatı değerlendirin. Hezimetleri zafere çevirin..
Ne diyor Atsız: “Kahramanlık yıldızlar gibi parlayıp sönmek değil; ileri atılıp bir daha dönmemektir.” Kahramanlar gidip dönmediklerinden midir nedir, bize kölelik ruhu bulaştı. Tayyiplerin esiri olduk...

Yazarın Diğer Yazıları