Ege bölgesi en kötü sezonlarından birini yaşıyor

Devlet politikasının hâlâ olmadığı ve bu yönde girişimlerin emarelerinin de görülmediği turizm sektörü son yılların en kötü sezonlarından birini daha yaşıyor. Ülke ekonomisinin  “lokomotifi” olarak addedilen ama bu lokomotifin düzgün çalışması için hiçbir alt yapısal çalışmanın yapılmadığı turizm sektörü, bu denetimsizlik ve başıboşlukla devam ettiği sürece hak ettiği yerlerin çok alt seviyelerinde kalmaya mahkum olacaktır.
Ege Bölgesi dendiğinde akla Milas-Bodrum ve Dalaman Havaalanları ile iki koldan bölgeye turist girişinin sağlandığı Muğla geliyor. Fakat 1997 yılından bu yana yapılan ve denetimleri Turizm Bakanlığında olmayan apart-otel işletmeleri, bu kısa sayılabilecek süreçte bölge turizm kalitesinin ve müşteri portföyünün olumsuz şekilde oluşmasında en büyük etken olarak görülmelidir.
“Turizm işletme ve hizmet standartları” dışında ve belediyelerin verdiği “işletme ruhsatları” ile çalışan apart-oteller, hafta sonları insanların bütün alış verişlerini yapıp gittikleri “kendin pişir kendin ye” piknik alanları mantığı ile çalışan işletmeler olup, vergisel anlamda kontrolleri yapılamadığı gibi, küçük küçük bir sürü işletmenin iç içe olması ve yeterli bir kapasiteye sahip olmamaları yüzünden bulundukları yöreye kapasite anlamında bir katkı sağlayamamaktadırlar.
Bu işletme türü, zaman içerisinde turistlerin geldikleri ülkelerin ve turist tipinin de değişmesine neden olmuş, daha önce Alman turistlerin yoğun şekilde tatile geldikleri Ege Bölgesi yüzde 65 oranında İngiliz turistlerin geldiği bölge olmuştur. Turizmi ciddi anlamda ele alan ve bu konuda kafa yoran, amatör ruhunu kaybetmemiş “turizm işletme sahipleri” devletin önlerine koyacağı “turizm politikaları” ile hâlâ turizm sektörü içerisinde tutulabilir. Hizmet sektörünün başında gelen “turizm faaliyetleri” bu konuda yetişmiş ve uzun vadeli düşünen işletme sahipleri sayısının artması ile önemli noktalara gelebilecektir.
Ege Bölgesi için ciddi çalışmalar yapılıp, İngiliz turist ve tur operatörü hegemonyasına son verilmesi gerekmekte. Bütün yumurtaları aynı sepete koymak hiçbir zaman doğru işletmecilik mantığı ile bağdaşmaz. Milyarlarca lira harcanarak yapılan turizm işletmelerinin daha verimli işletilmesinde, devletin acilen müdahil olması ve başta TÜRSAB üyesi seyahat acenteleri olmak üzere, Türk Hava Yolları’nın dışarıdan turist getirecek yerli tur operatörlerine “ucuz tarifeli uçuş desteği” vermesi olmazsa olmazların başında gelmektedir.
Elinizde ne kadar güzel bir ürün olur ise olsun, bu ürünün tanıtım ve sonrasındaki pazarlama aşamalarında kullandığınız enstrümanlar eksik ise ve siz ürününüzü yabancı tur operatörlerinin inisiyatifine terk ediyorsanız, “turizm sektörünüz batıyor” demektir. Avrupa’nın önde gelen iki tur operatörü İngiliz Thomas Cook ile Alman, İngiliz ve İspanyol ortaklı TUİ firmaları, ülkemizdeki turizm yatırım kanunlarındaki değişiklikler sonucunda “büyük bir tekel oluşturdular”. Bankasından havayolu firmasına ve tatil köylerine kadar tüm enstrümanlara sahip olan firmalar ülkemizde istedikleri gibi at oynatmakta, istediği zaman istediği işletmeye istediği fiyattan müşteri göndermektedirler.  


Kafamdaki soru
“Tatil Köyleri ne zaman birer açık cezaevi görünümünden çıkarılacaklar?”

Yazarın Diğer Yazıları