Eğitim devamsızlıktan sınıfta kalır

Tuhaf bir eğitim sistemimiz var. Sistem hemen her yönüyle ilginç ve çoğu kez de hastalıklı sonuçlar üretiyor. Mesela sınav sistemi ile eğitim öğretim müfredatı arasındaki uyumsuzluk hem okulları hem de velileri akla zarar uygulamalara zorluyor. Önce çocuklar bin bir güçlük ve masrafla Anadolu Lisesine hazırlanıyor. Ardından hasbelkader başaranlar, çocukları kaliteli eğitimin tam da verimini alacakları çağa, yani lise son sınıfa geldiklerinde bu kez de okula göndermemek için türlü numaralar çevirmek durumunda bırakılıyor. Maalesef bu çarpıklık sadece bugünün konusu değil. Yıllardır aynı çark dönüp duruyor.
Liselerde, özellikle de Anadolu Liselerinde ikinci dönemden itibaren eğitim bitiyor. Çocuklar okuldan uzaklaşıp dershanelerde ders görmek amacıyla rapor almak için sağlık ocaklarına ve hastanelere akın ediyor. Sağlık ocaklarından verilen 5 günlük raporlar yetersiz kalınca heyet raporu almak için hastanelerin yolu tutuluyor. Bu konu doktorların da başını yeterince ağrıtıyor. Sağ olsunlar okul yönetimleri velilere nasıl rapor alacakları konusunda yardımcı oluyor!
Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullarda öğrencilerin devam durumlarını denetlemeleri ve müdürler hakkında soruşturma açmaları gibi tedbirler de sonucu değiştirmiyor. Çünkü ne öğrenci, ne veli ve ne de çoğu öğretmen okuldaki eğitimin merkezi sistemle yapılan sınavlarda işe yarayacağına inanıyor! Bu arada belirtmeliyim ki bazı öğretmenlerin derslerine öğrenciler severek ve isteyerek devam ediyor. Demek ki sorun bizzat öğretmenlerden kaynaklanmasa da bunu öğretmenler çözebilir. Tek yapacakları müfredatı biraz esneterek üniversite hazırlık kursu kıvamında ders anlatmaları.
Hocalarımızdan yükselebilecek eleştirileri duyar gibiyim. Böyle bir ara çözüme  “okul yönetimleri ve bakanlık izin vermez”  mazeretini inandırıcı bulmuyorum. Sınıfa girdiklerinde bomboş sıralara bakacaklarına herhangi bir dershanenin kitabı ile paralel olarak konuları işleyebilirler. Nitekim bunu kimi öğretmenler gerçekleştiriyor. Mesela coğrafya dersiyle ilgili son 10 yılda çıkan LYS sınav sorularını çözseler, bakın öğrenciler sınıfları nasıl doldurur. Aynı yöntemi Anadolu Lisesi sınavları için ilköğretim ikinci kademe branş öğretmenleri de uygulayabilir.
Kalıcı çözüm üretmek de sanıldığı kadar zor olmasa gerek. Talim ve Terbiye Kurulu önerime itiraz eder mi, bilmiyorum ancak ders programlarında küçük bir değişikliklerle bu başarılabilir. İlköğretim ve ortaöğretim son sınıfların ikinci döneminde işlenecek olan derslerin programına, son yılların sınav sorularının çözümleri eklenebilir. Gerekirse öğretmenler kısa süreli bir hizmet içi kursa alınabilir.
Sorun benim gibi mağdur veliler açısından yalnızca yüzlerce lira vererek rapor almak yahut dershanelere binlerce TL akıtmakla sınırlı değil. Para bir yana çocuklarımızın bu tür alavere dalaverelere ve sahteciliklere alışmasını istemiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı bu konudaki sorumluluğu ÖSYM’ye atarak kurtulamaz. Çünkü aynı durum Bakanlığın kendi görev alanındaki SBS sınavları için de söz konusu.
Unutulmamalıdır ki, Milli Eğitim Temel Kanunu’nda da belirtildiği gibi eğitimin özündeki amaç; gelecek nesilleri  “Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren...”  yurttaşlar olarak yetiştirmektir. Peki gençler daha okul yıllarından itibaren resmen olmasa da fiilen yalan dolana zorlanıyorlarsa böyle bir eğitimden nasıl bir fayda beklenebilir?
Maalesef tekrarlamak zorundayım. Bakanlığın müfettiş göndererek okullardaki devam çizelgelerini soruşturması sorunu çözmez aksine hileli rapor alma yöntemlerini artırır. Okula gelmek istemeyen çocukları zorla sınıflara doldurmakla neyi halledebileceksiniz? Asıl sorun çocukların devamsızlığı değil eğitim sisteminde sürekliliğin olmamasıdır.

Yazarın Diğer Yazıları