Eğitim, eğitimden habersiz kişelerin eliyle çökertildi!

Türk Millî Eğitim sistemimin artık maalesef bütünüyle çökmüş bulunduğu bir kere daha resmî belgelerle tescillenmiş bulunmaktadır. ÖSYM verilerine göre, 15 Mart 2015’te yapılan Yükseköğretime Geçiş Sınavına giren 1 milyon 987 bin öğrenciden 575 bini 180 barajını aşamadı. 2010 yılında 180 puan barajını aşanların oranı % 82’den     % 64’e geriledi. Bütün derslerde son yılların en düşük net ortalaması gerçekleşti. 2010’da 11,4 olan temel matematik ortalaması bu yıl 5,2’ye, fen bilimleri 4,6’dan 3,9’a Türkçe 21,9’dan 15,8’e inerken, sosyal bilimler 10,7’de kaldı.
Bu sonuçlara göre 1 milyon 987 bin 488 adayın 145 bini, 140 puan alamadığı için ön lisans ve açık öğretim fakültelerine girme hakkını kaybetti. 575 bin 768 aday da 180 taban barajını aşamadığı için Lisans Yerleştirme Sınavına (LYS) girme hakkını elde edemedi. Geçen yıl 477 bin kişi 180 puan barajını aşamamıştı, bu yıl rakam 575 bine çıktı. Yani 180 barajına takılan öğrenci sayısı 2014 yılına göre 100 bin kişi daha arttı. Bu sonuçlar gösteriyor ki, orta öğretim sisteminde “eğitimdeki nitelik kaybı” hızla artmakta, “eğitim çöküşe doğru” hızla sürüklenmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin gerçek anlamıyla bir “Millî Eğitim Politikası” kalmamıştır. Türk Millî Eğitimi, uzun yıllardan beri her gelen siyasî kadrounun ve değişen her bakanın oyuncağına dönüştürülmüştür. Her iktidarın kendi ideolojisine, parti ve dünya görüşüne yön vermek istediği, özellikle de AKP Hükümetleri döneminde  ve bilhassa bu son dönemde Milli Eğitim mensuplarını sürgünden sürgüne gönderdiği, ezdiği, kıydığı, zulmettiği, haklarını gasp ettiği ilk ve en büyük kurum Millî Eğitim Bakanlığı olmuştur.
Öğretmen câmiasına karşı iki yüzlü bir politika takip edilmiştir. Bir yandan göstermelik  “canım öğretmenim şovları”  yapılırken, diğer yandan bu mesleğin fedâkâr mensuplarının ücretleri sürekli olarak ve bilinçli bir biçimde düşürülmüş, Öğretmen, “açlık sınırı”nda bir ücrete zorlanmış, sadakaya muhtaç bir hâle getirilmiştir. Geçim derdine düşürülen bir kişinin kendisini mesleğine ne derece bağlı hissedeceği hiç hesaba katılmamış veya büyük ihtmalle hesaplı ve kasıtlı olarak yapılmıştır.
Eğitim sistemi AKP Hükümetleri döneminde ve özellikle de her AKP’li Bakan döneminde sil baştan değiştirilmiş, her değiştirilmede sürekli  dejenere edilmiştir. Ders müfredatları içerik olarak, adetâ kasıtlı olarak “diplomalı câhiller” yetiştirmek istercesine durmadan zayıflatılmış; sınıf geçmek aşırı derecede kolaylaştırılmış, öğretmenler, adetâ en kalitesiz öğrenciye bile geçer not vermek zorunda bırakılmıştır.
Öğretmen ile öğrenci, Öğretmen ile velî yüz-göz edilmiş, aralarındaki ilişkiler lâubalilik derecesine  getirilmiştir. Öğretmen üzerinde tahammül edilemez bir öğrenci ve velî baskısı oluşturulmuştur.
Türk Millî Eğitimi’nin “millîlik” niteliği sarsılmıştır.  Bunların sonucunda genel olarak “bilgi”ye ve özel olarak da “bilimsel bilgi”ye karşı saygısı azalmış, bilgiyi pek ciddiye alamayan, okumayı değersiz bulan ve millî değerlere hassasiyeti azalmış bir öğrenci kitlesi yetiştirilmiştir.
Okul müfredatları ile Üniversite ve diğer eğitim kurumlarına giriş sınav sistemi çok farklılaştırılmış; bu da bir yandan okul eğitimin ciddiyetinin yok olmasında büyük bir etkide bulunurken diğer yandan da dersaneler kaldırılarak yerini dolduracak bir müessese geliştirilememiştir. Bu şekilde üniversite öncesi eğitimden geçerek üniversiteye gelen öğrenciler üniversite eğitimini de dejenere etmektedir.  
Sonuç olarak: Bu son sınavın da açıkça gösterdiği gibi, Türk Millî Eğitimi, her sene düzeltilmesi daha da zorlaşan ve her sene biraz daha büyüyen bir çöküş sürecine sokulmuştur. Bu ise, daha açık bir ifâdeyle, eğitim sistemimizin toptan yandaşların elinde boğulması ve öldürülmesi demektir. Eğitimi eğitimden habersiz kişilerin elinden kurtarmadıkça felaha ermemiz mümkün değildir.

 

Yazarın Diğer Yazıları