Eğitimde olanlar

Her alanda olduğu üzere, eğitim alanında da reformlar yaptıklarını söyleyen iktidar ve yandaşları, reform denenlerin halkımızın birer kabusu olduğunu görmek istemediğidir. Hatta zaman zaman bu olumsuzlukları cilalayıp boyalayarak laf kalabalığı içerisinde olumluymuş gibi göstererek halkı uyutmayı da yapabilmektedirler.
Bunların on üç yıllık devri iktidarları döneminde, kendilerine göre yaptıkları en önemli eğitim reformu, yandaşlarına yeni iş kapıları açmak veya çalışanları makamlara taşımak olmuştur. Yapılanların diğer bir yönü ise eğitimi de rant kapısına dönüştürerek çıkar elde etmek olmuştur.
Bunun en bariz örneği ise paralel yapı dediklerini her alandan çıkardıkları gibi eğitim alanından da çıkararak, idareci olanların ve yakınlarının kurdukları vakıf ve dernekler vasıtasıyla açtıkları yurtlar ve okullar olmuştur. Bunu yaparken de devletin yükünü kaldırıyoruz diyerek, devlet ve milletin kesesinden paraları cebe indirmek yoluna gitmeleridir.
Oysa Türk halkının ihtiyaçları daha farklıdır. Eğer ülkemizde üç çocuktan ikisi maddi yoksulluk girdabında kıvranıyorsa, bunların okula gitmesi hayalcilikten öte olamazdı. Ya da her üç evlilikten birisi çocuksa, olmaması gereken yerde değil de zulüm altındaysa buna eğitim değil, cehalete prim veriliyor denir.
Her erkek çocuğunun yüzde dokuzu, kız çocuğunun ise yüzde yedisi cinsel tacize uğruyorsa, devlet güvencesi altındaki hapishanede ve yurtlardaki çocuklar istismar ve tacizlere karşı korunamıyorsa bu demektir ki eğitim verilemediği gibi verilen eğitim de eğitimden başka bir şeydir.
Fatih Projesi diye büyük iddialarla yola çıkılıp, iki bin sekiz yüz okulun internet alt yapısını yapacağım diyerek ahkâm kesenlerin, ancak yüzde otuz beşinin alt yapısı yapılıyorsa ve bir milyon iki yüz bin öğrenciye tablet dağıtacağım deyip, beş yüz bin öğrenciye tablet dağıtılıyorsa bu öğrenci velilerine söylenen en kötü bir yalandır.
Çocukların iyi beslenmesi için okullarda süt dağıtacağım diyerek yola çıkıp başaramayanların ekonomiyi spekülatifçilerin eline bırakarak et fiyatlarının yükseltilmesine seyirci kalınıp süt ineklerinin kasaplara satılarak öğrenciyi değil okulda evde de sütsüz bırakmak sağlıklı bir nesil yetiştirmek midir? 
Okullarda yetmiş bir bin dokuz yüz altmış ücretli öğretmen çalıştırmak, bunların otuz bininin her hangi bir fakülte mezunu ve on üç bininin iki yıllık Meslek Yüksek Okulu mezunu olması öğrenci yetiştirmeye hizmet midir? Yoksa eğitime vurulmuş bir darbe midir? Alanının uzmanı olarak görev bekleyenlere bir hakaret midir?
Tarih yazarak bu ülkeyi bize bırakan Alpaslan ve Kazım Karabekir’in adları bu ülkenin bir şehrinde silinip, yerlerini asilerin ismi alıyorsa. Övündüğümüz Osmanlı’nın kurucu dedesi Süleyman Şah atamızın türbesini üç tane teröristten korkarak bir gece ansızın alıp kaçırıyorsak, milli tarihten bahsedemediğimiz gibi çocuklarımıza da milli şuur vermiş olmayız.
Ülkenin dört bir yanında kanımızı taşıyan bayrağımız indiriliyorsa, hilafet konferanslarında salonda Atatürk fotoğrafları olduğu için Cumhuriyet’e ve onun kurucusu Atatürk’e hakaretler ediliyor da buna da müsaade ediliyorsa o eğitim sistemine Milli ve laik eğitim sistemi denmeyeceği gibi değerler eğitimi de denemez. 
Cumhurbaşkanının karşılanmasında “Hoş geldin ey Allah’ın elçisi” deniyor da bundan gurur duyuluyorsa. Cumhuriyetin nimetlerinden faydalanılarak vekil olunuyor da cumhuriyete ve İnönü’ye hakaret ediliyorsa. Her türlü ahlaksızlığı yapıp da vekil olabilmek için Allah’ı kefil gösteriyorlarsa bunlara da ahlaki ve vicdani bir eğitim almış denilemez.
Bizler kendi çocuklarımızı on binlerce lira harcayarak üniversite sınavlarına hazırlarken, sınav sorularını yandaşların çocuklarına vererek üniversitelere girmelerini sağlamak. Ayrıca Suriye’den getirilen Arap ve Kürt çocuklarını sınavsız üniversitelere kabul edip, bizim vergilerimizi onlara yedirmek doğru bir eğitim yöntemi midir?
Tabii ki “Halk yanlışları üç gün konuşur dördüncü gün unutur” diyen zihniyetin dindar gençlik yetiştiriyorum diyerek hırsız, bağımlı ve tacizci gençlik yetiştirmesi doğaldır. Ama tüm bunları gelen seçimle birlikte balık hafıza saydığı halka reform diye yutturmaya devam edecektir. Ne de olsa bunları peygamber ilan eden yandaşları ve beyin yıkayan havuz medyaları var. Bunlar için reform demek çıkar demektir. Yoksa hedeflerinde gelecek eğitimle, gelecek anlayışıyla yetişmiş nesilleri yoktur. 

Yazarın Diğer Yazıları