Eğitimde yangın var

On iki yıldan beri devam eden hükümetler, uyguladıkları eğitim politikalarıyla eğitimi içinden çıkılmaz bir noktaya taşımışlardır. Eğitim çalışanları arasında huzur kalmadığı gibi, kazanmış oldukları bütün özlük hakları da ellerinden alınmıştır. Eğitim tarihimizde böylesine bir zulüm ve işkence hiçbir dönemde yaşanmamıştır.
Nitekim on iki yıl boyunca akla hayale gelmez entrikalarla, hak etmedikleri halde on binlerce kişiyi MEB’de kurum yöneticisi olarak atamışlardır. Yine Üniversite Rektörlüğü seçimlerine müdahale ederek üniversiteleri siyasi abluka altına almışlardır. Artık kimin rektör olacağına hükümet karar verir hale gelinmiştir. Öğretim üyeleri iktidarın köleleri imiş gibi farz edilmektedir. YÖK yönetimi kukla olarak değerlendirilmektedir.
Bu da yetmezmiş gibi çıkarılan son MEB Kanunu (Dershaneler Kanunu) ile Milli Eğitim ve Üniversiteler tamamen siyasi iktidarın tahakkümü altına alınmıştır. Bu kanunla birlikte ülke genelindeki bütün okul müdürleri, müdür yardımcıları, il ve ilçe Milli Eğitim Müdürleri, il Milli Eğitim müdür yardımcıları ve MEB merkez teşkilatının müsteşar hariç bütün idarecileri görevden alınmıştır. Daha doğru bir ifade ile MEB’in hafızası silinmiştir. Görevden alınan bütün idarecilerin idarecilik hakkı bu kanunla özlük hakkı olmaktan çıkarılarak siyasetin emrine verilmiştir. Artık görevden alınan hiçbir idareci özlük hakkım elimden alındı diye yargıya başvuramayacaktır. Haksız ve hukuksuz olarak idarecilik görevi alınan eğitim çalışanları yerine siyasi iktidarın onay verdiği kişiler idarecilikle görevlendirilecektir. 
Nitekim yeni MEB Kanunu Resmi Gazete’de yayınlandığı gün, daha önce Eyüp ilçesinde bulunan ve sürekli devamsızlığı bulunan 80 kadar ortaokul öğrencisini usulsüz bir şekilde Arnavutköy ilçesine nakledip bunları devam etmiş gösterip ve hiçbir sınava girmeden geçer not verdiren İlçe Milli Eğitim Müdürü, bir şikâyet üzerine soruşturma geçirerek iki kademe durdurma ve idarecilik görevinin üzerinden alınma cezasına çarptırıldığı halde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 14 Mart 2014 tarih ve 1098082 sayılı ve 1115669 nolu kararnameyle Bakırköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne ataması yapılmıştır. İşte bizim günlerdir feryadımız bu tür yolsuzluk ve ahlaksızlıkların tavan yapacağını bilmemizden dolayıdır. Çünkü görünen köy kılavuz istemiyor. Bütün feryatlarımıza rağmen bu rezilliklerin had safhaya ulaşacağını bir türlü siyasilere ve basına anlatamadık. İktidar, Cumhurbaşkanı ve yandaş basın, gerçeklere kulaklarını tıkamış, zulmü ve haksızlığı alkışlamaktan kendini alamıyor.
Bununla yetinmeyen iktidar bu kanunla; KPSS sınavını kazanıp aday öğretmen olanları adaylık sürecinde performansa tabi tutacak, performansını yeterli bulduklarını sözlü sınavına alacak ve sözlü sınavında başarılı olanları öğretmen olarak atayacak, sözlü sınavını geçemeyenlerin görevine son verecektir. Daha doğrusu öğretmen olmanın en önemli şartı siyasi iradenin onayına bağlı olacaktır.
Yine MEB burslusu olarak yurt dışına yüksek lisans ve doktora yapmak üzere üniversiteler adına gönderilecek Araştırma Görevlileri, sözlü sınavıyla belirleneceğinden ve sözlü sınavının kayıt altına alınmaması ve sorulacak soruların önceden belirlenme zorunluluğunun olmamasının bu yeni kanunla öngörülmesi ne yapılmak istendiğini açıkça ortaya koymaktadır.    
Söz konusu yeni MEB Kanunu’yla, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda yer almayan “yönetim görevinden ayırma, görevden çekilmiş sayma, üniversite öğretim mesleğinden çıkarma” gibi cezaların 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu’na ilave edilerek öğretim üyeleri üzerindeki baskıyı artırma ve keyfi disiplin cezalarına karşı idari yargıya başvurmanın önü kesilmektedir.
Bütün bu zulüm ve hak gasplarının yanında on iki yıldan beri üniversite hocaları sefalet maaşına mahkûm edilmiş bulunmaktadır. Kamu çalışanları içinde maaşlarına iyileştirme yapılmayan tek kesim üniversite hocalarıdır. Üniversite hocaları, mezun ettikleri ve yeni göreve başlayan öğrencilerinden daha az maaş alma konumuyla yüz yüze bırakılmaları gelinen noktanın vahametini açıkça ortaya koymaktadır. Başbakan’ından Maliye Bakanı’na kadar nerede ise bütün hükümet üyeleri, üniversite hocalarına gerekli maaş artışının yapılacağına dair birçok defa söz vermelerine ve bu konuda basında çeşitli haberler yaptırmalarına rağmen gelinen noktada işin sürüncemeye bırakıldığı son yapılan Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantısından anlaşılmaktadır. Üniversite hocalarının açlığa mahkûm edilerek boyunduruk altına alınabileceği sanılmaktadır. Bunun bir hayal olduğunu on iki yıl içinde anlayamamışlarsa bundan sonra anlamaları ise hiç mümkün olmayacaktır.
Evet, eğitimde yangın var, hem de ülkenin her tarafını sarmış büyük bir yangın. Bu yangını söndürecek, hak ve adaletin ne olduğunu bilen ve vicdanı olan kadrolara acil ihtiyaç bulunmaktadır. Ey zulme rıza göstermeyen büyük Milletim, artık gereğini yap...

Yazarın Diğer Yazıları