Ekonomide yapısal dönüşüm neden gerekiyor?

Başbakan’ın iki paket halinde açıkladığı  “Güçlü ve Dengeli Büyüme İçin Yapısal Dönüşüm”  programının içeriğinin adı ile hiçbir ilgisi yoktur. Adı yapısaldır ve fakat içinde yapısal çözüm yoktur.
2001 yılında  “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programında’’da yapısal dönüşüm mevzuatı değiştirme olarak anlaşılmıştır.
Ekonomide yapısal dönüşüm için elbette mevzuata da ihtiyaç vardır. Ancak  söz gelimi Sosyal Güvenlik ödentilerini artırmak veya tarımsal destekleri azaltmak yapısal değişme değildir.
Buna karşılık Sosyal Sigortalar, Emekli Sandığı ve Bağkur birleştirilerek sistemde yapısal değişiklik yapılmıştır. Veya, 2001 krizinden sonra, bankacılık sektörüne verilen teşvik ve avantajlar nedeniyle, sektörel yapı bozulmuştur,  finans sektörü ile reel sektör arasındaki denge bozulmuştur.
2004 yılından beri kronik enflasyon ve kronik işsizlik yaşamaktayız. Büyüme ithalata bağımlı bir yapı kazanmıştır. Yatırım-tasarruf açığı düşmüş ve cari açık da kronikleşmiştir.    
Bu sorunları, yalnızca para ve faiz politikaları ile çözemeyiz. Yapısal sorunların çözümü için yapısal önlemler alınmalıdır.
Bu yapısalla sorunlar ve çözümler içinde başta gelen üçü şöyle olmalıdır  
1- Öncelikle devlet-piyasa dengesini sağlamak gerekir.
Küreselleşme sürecinde özellikle spekülatif sermaye devleti karşısında bir rakip olarak gördü. Kontrolsüz hareket etmek ve spekülasyon yapmak, önce devletin dışlanması için lobi oluşturdu. Devlet dışlandı.
Gerçekte, piyasada rekabeti sağlamak ve istikrar için devlet-piyasa optimal dengesi kurulmalıdır. Devlete ideolojik olarak bakanlar bu dengeyi kuramazlar. Devlet-piyasa dengesini, toplumun ihtiyaçlarına, ekonomik konjonktüre ve kalkınma modeline uygun olarak tutmak gerekir.  
Yalnızca vergi toplayan ve harcayan bir devlet anlayışı da yanlıştır. Hükümetler devleti güçsüz kılmak yerine, devlet gücünü kullanarak, kaynak yaratmasını, istihdam yaratmasını ve yaratılan bu kaynakların adil bölüşümünü de sağlamasını bilmelidirler.
2- Ekonomide sektörel denge kurulmalıdır.
Küresel süreçte bütün dünyada reel sektör ile finans sektörü arasındaki denge de bozuldu. Finans sektörü balon yaptı. Reel sektörü temsil etmekten uzaklaştı. Borsalardaki şirketlerin hisseleri, şirketleri temsil etmekten uzaklaştı.
Sektörel dengenin yeniden kurulması için, sermaye piyasasında spekülatif faaliyetlerin ve manipülasyonun önlenmesi, borsa hareketlerinin ve sıcak para girişinin kontrol edilmesi gerekir. Buna karşılık reel sektörde özellikle devletin mülkiyet haklarına haksız el atma gibi tasarruflarının değişmesi gerekir.
Ancak her şeyden önce, ekonomide sektörel dengenin kurulması için planlama yapılmalıdır. Planlama Başbakan’ın çıkıp niyetleri okuması değildir... Yalnızca rakamların ve tahminlerin sıralandığı orta vadeli programlar ise hiç değildir. Plan yapmak için önce Devletin dışlanmasına son verilmeli ve Devlet-piyasa optimal dengesi kurulmalıdır. Ayrıca planlama için, kamu yanında, özel sektör, gönüllü sivil toplum örgütleri, üniversiteler iş birliği yapmalıdır. Yani planlama toplum tarafından yapılmalıdır.
3- Üretim, ithalata bağımlı yapıdan kurtarılmalıdır.
Üretimde, yüzde 70 oranında ara malı ve ham madde kullanılıyor. İhraç ettiğimiz bazı malların yüzde 80’i ithal girdidir. Bu nedenle büyüme sürdürülemedi... Düşük büyümeye, kur artışına ve petrol fiyatlarının düşmesine rağmen hâlâ yine cari açığın milli gelire oranı yüzde beş dolayındadır.
İthalata bağımlı bir üretimden, yerli ara malı ve ham madde girdisi kullanan bir yapıya geçmek için, önce TL’nin değerli para olmasını önlemek ve ihracat mallarının rekabet gücünü artırmak zorundayız.  
Yerli ara malı ve ham maddeye, ithalata karşı daha avantajlı kılacak teşvikler verilmelidir. Ayrıca tüketim-tasarruf dengesinin kurulması ve iç tasarrufların artırılması gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları