Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Durmuş HOCAOĞLU

Durmuş HOCAOĞLU

Ekzistansiyel Milliyetçilik'in Kör Noktası

Kitle’nin milliyetçiliği olan Ekzistansiyel Milliyetçilik, bir ülkedeki milliyetçiliğin temeli olduğu gibi te’mînatıdır da aynı zamanda; çünkü netîcede bir aksiyon olarak, milliyetçilik, ancak Kitle’nin rûhunun derinliklerinde kök salmakla muvaffakıyyet elde edebilir, onsuz kaldığı takdirde, sâdece bir entelektüeller cemaatinin fikir egzersizi ve meşgalesi olmanın ötesine geçemez. Lâkin yine aynı zamanda, Ekzistansiyel Milliyetçilik, tek başına fonksiyonelsiz kalmaya da mahkûmdur; çünkü, bir evvelki yazıda da kısaca belirtmeye çalıştığımız gibi, ince çizgileri fark edemeyen, eşyâyı, teferruatına dikkat etmeden bir bütün olarak ve kaba bir şekilde algılayan, kaba, sığ ve derinliksiz bir vasfı vardır ve travmatik hâfıza ile ma’lûl olmakla, meselâ altı ay önce ve hattâ birkaç gün önce olup-biten sofistike gelişmeleri hâfızasında tutamaz. Bunu unutmayalım ve  “bir”  diyerek  “iki” ye gelelim: Bunun yanında, Gladio Kültürü’nün ve cemiyetimizdeki bilgi zafiyetinin katkısının da göz ardı edilmemesi gerektiğinden bahsetmiştik. İmdi, hîle prensibi üzerine müesses ve Yumuşak Güç kullanan Vendetta Kültürü’nün zıddı olan Gladio Kültürü, cengâverlik, fâtihlik ve imparatorluk kültürü olup, ancak, kendisini alenen “düşman” olarak manifeste eden ve Sert Güç kullanan düşmanı algılar; Yumuşak Güç kullanan düşmanı “düşman” olarak algıla(ya)maz; O’nun programı, ikincisine göre değil birincisine göre yazılmıştır. Sert Güç kullanan düşman karşıdadır, elinde silahı ile üstünüze yürümektedir: İşte, bunun bir düşman olarak teşhisi çok kolaydır bir gladyatör için; diğerinin ne ve kim olduğunun teşhisi daha yüksek bir zihnî performansı mûciptir ve bu ise Kitle’nin yabancısı olduğu bir şeydir. Kitle, bu yüzden, Çanakkale’ye topuyla tüfeğiyle gelen düşmanı düşman olarak idrâk eder, lâkin, yumuşak hediye ile geleni idrâk edemez.
Şimdi Amerika sert güç kullanıyor, yâni kaba davranıyor ve niyetlerini pek de gizlemeye hâcet duymuyor: Irak’ı sahte gerekçelerle, bütün dünyaya meydan okuyarak, zorbalıkla işgal etti, Bağdat’ı Moğollardan bile ağır şekilde yağmaladı, talan etti, memleketi parçaladı, bir milyona yakın Iraklının doğrudan veya dolaylı olarak katledilmesine, daha da fazlasının memleketlerini terk etmelerine sebep oldu, camileri, türbeleri nişan alarak, hedef gözterek bombaladı, ırzları kirletti, ülkeyi iç harbe sürükledi, şimdi de kukla Irak hükûmetine verdiği tâlimatla çıkartacağı kanuna dayanarak petrollerini yağmalayacak; Türkiye’ye karşı habîs niyetini ise -sahte olduğu âşikâre belli olan yalan sözleri dışında- gizlemeye bile pek o kadar gerek görmedi: Irak harbi bahânesiyle yüzbinden ziyâde askerini topraklarımıza Truva Atı gibi yerleştirmeye çalıştı; olmadı, bu defa PKK’ya yaptığı yardımı neredeyse resmiyete bindirdi, her fırsatta Türkiye’ye engel çıkarttı. İşte böyle bir düşman -ki iyi bir düşmandır böyle bir düşman- Kitle tarafından rekognize edilir; ama ya AB? AB’nin arka planındaki felsefe, AB’nin nihâî amacı, Avrupa Parlamentosu’ndaki müzâkereler, hükûmetin Anayasa’da yaptığı tadilâtla “usûlüne uygun yapılmış uluslararası anlaşmaların Meclis’in irâdesinin üstüne çıkarılması”, sübsidiarite prensibine göre millî hâkimiyetlerin öğütüleceği ve benzerleri Kitle’nin kaba idrâk ufkunu aşan şeylerdir; onu anlayamaz, anlayamadığı için de bu nokta, Ekzistansiyel Milliyetçilik’in bittiği ve hiçbir işe yaramadığı, hiçbir kıymet ifâde etmediği kör noktaya dönüşür.
Ekzistansiyel Milliyetçilik, Kitle’nin, Kitle-Adam’ın milliyetçiliğidir ve dünyanın her yerinde de kitle-adam üç aşağı-beş yukarı, vasatî olarak aynıdır: Samimiyet, fakat sığlık, derinliksizlik ve tabiatiyle, zihnî yetersizlik; ne var ki, işbu vasatîlik de yine her şeye rağmen, bilgi toplumu olmayan ülkelerde daha da bir yüksektir ve Türkiye böyledir ki bu da fakat sığlık, derinliksizlik ve zihnî yetersizliği iyice körükler.
.. ve netîceten, Türkler, kuvvetli ekzistans milliyetçilik sâhibi Türkler, yumuşak güç sâhibi AB karşısında eski Türkler olmaktan böyle böyle çıkmaya başlarlar.
Ama hepsi bu kadar da değil; dahası var.

Yazarın Diğer Yazıları