El dokuması halı kültürü nasıl yok edildi?

1988 öncesi yalnızca İstanbul Sultanahmet ve Kapalıçarşı’da görebildiğimiz küçük ve özgün halı dükkânlarında gerçek anlamda Türk el dokuma ürünleri gelen yerli ve yabancı turistlere satılıyordu.
Nerede bir rant varsa onun yasal zeminini hazırlayan ANAP iktidarı, “el dokuma sanatlarının devam ettirilmesi ve yaygınlaştırılması gerekçesi” ile “Turizm Teşvik Kanunu” kapsamında Anadolu’yu gezen yabancı turistlerin yol güzergâhları üzerine ve ziyaret edilen antik şehirlerin etrafına mantar gibi çoğalan halı mağazaları açılmasının önünü açtı.
Mağaza sayısındaki artışı tetikleyen diğer bir unsur da, “el dokuma sanatını korudukları gerekçesi” ile bu mağazalara “yaptıkları halı satışı toplam cirosundan yüzde 15 oranında teşvik primi ödemesi” yapılmasıydı.
Uygulama biraz incelendiği zaman, aslında çıkarılan Turizm Teşvik Kanunu ile amaçlanan belli çevrelerin zengin edilmesinden başka bir şey olmadığı ortaya çıkıyor, ki zamanında ANAP iktidarında bakanlık yapan bazı şahısların kurdukları “mağaza zincirleri” konuyu daha iyi anlamamıza yardımcı olur.
Gerçekte, Türklerin en eski “geleneksel el dokuma kültürü” devam ettirilmek istenseydi, el dokuma kültürünün yaşatıldığı bölgelere de bu mağazaların açılması zorunlu hale getirilir, daha sonra da yalnızca bu el sanatlarının tanıtımına yönelik turların düzenlenmesi sağlanabilirdi.
Oysa uygulamada, 15-20 tane köylü kızımızın halı tezgâhları önünde çalışıyor olması ve onların SSK primlerinin yatırılıyor olmasıyla bu kültür nasıl korunabilir. Kültür ve Turizm Bakanlığı hiçbir zaman bu tip halı, kuyum ve deri mağazaları üzerinde etkin bir kontrol sistemi kurmamıştır. “Türk El Dokuma Sanatı” diye son zamanlarda Çin, İran, Hindistan, Türkmenistan ve diğer ülkelerden çok ucuza getirilen halılar satılmaya başlandı.
Yani kendi kültürümüzü koruyalım diye verilen teşvik primleri aslında, başka ülkelerden getirilen halı satışları yapıldığında da mağazalara ödenerek başka ülkelerin el dokuma sanatını destekler bir hal almıştır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı acilen konuyu masaya yatırıp, bütün Türkiye’deki halı, kuyum ve deri mağazalarını denetim altına almalı ve envanter kayıtlarını incelemelidir. Bu incelemeler sonrasında, hangi mağaza devletten teşvik primi alıp aynı zamanda yabancı ülkelerden getirdiği el dokumalarını pazarlıyor, o güne kadar onlara ödenmiş olan “turizm teşvik prim ödemeleri” geri alınmalıdır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın diğer üzerinde durması gereken önemli bir konu da, “hayvan barınağı ruhsatı” alınarak yapılan ama daha sonra “halı, kuyum ve deri mağazalarına” dönüşen yapılardır. Sonuçta, hayvan barınağı ruhsatıyla yapılan binanın içinde hayvanların olması beklenir. Olaya binaların sigortalanması yönünden baktığımızda bile, bu hayvan barınağı ruhsatıyla yapılan binalarda turistlerin başına bir kaza geldiğinde sorumlusu kim olur acaba?
Hayvan barınağı ruhsatıyla yapılan binayı mağazaya çeviren “turizmci mi?” yoksa bu tip alanları kendi haline bırakan ve hiçbir denetim modeli oluşturmayan Kültür ve Turizm Bakanlığı mı?
Umarım bundan sonraki süreçte, Kültür ve Turizm Bakanlığımız konunun ne kadar büyük bir önem arz ettiğini fark eder ve “el dokumacılığını korumak” için yapılan yasal düzenlemelerin ürünlerinin neler olduğunu alan incelemesiyle görür.

Yazarın Diğer Yazıları