MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
Acil "dost çemberi" lazım

(…) Tıpkı 100 yıl öncesi gibi "biz yeni Türkiye'yiz ve yeni Osmanlıyız" diyenlerin kof böbürlenmelerini kurnazca yöneten ABD, İngiltere, Fransa'nın ve Türkiye'yi AB'ye almayıp "mülteci bekçisi" yapan Almanya'nın oyuncağı olup Suriye bataklığına itildik.

Türk Kara Kuvvetleri'nde her 4 askerimizden birini şu anda zaten Suriye sınırına yığdık.

Zorunlu yığınak yaptık.

(…) ABD zaten yığmıştı.

Rusya da batarya yığıyor.

S- 300'ler kara sınırımızda.

S- 400'ler hava sınırımızda.

İkisi birden IŞİD'i bahane edip Suriye topraklarında ve sınırımıza yapışık 400-500 yıldır yaşayan Türkmen, Arap, Yezidi, Süryanileri vurup öldürüyor, ölmeyenler de "mülteci olup" denizlerde kucaklarında bebek yaşta çocuklarıyla çırpınarak boğulmaya yatıyorlar.

Geceler belaya gebe.

Soru sadece "Rusya'nın Suriye'de ne işi var?" değil, soru "ABD'nin, Fransa'nın, İngiltere'nin ve de Rusya'nın Suriye'de ne işi var?" olmalıydı. Bu soruyu kendi kendimize sorma gücümüz var ama bu ülkelerin hepsine "çekilip gidin sınırlarımızdan" diyebilme gücümüz yok.

Uzun farları yakalım.

1- Suriye sınırında 500 bin kilometre kare mayınlı alanı temizleyip aynı zamanda SFGS (Sınır Fiziki Güvenlik Sistemi) kurmakta geç kalındı. Geç kalmışlığı kapatalım.

2- Suriye'de Misakı Milli sınırımızda kendi öz topraklarında yaşamakta olan Türkmen, Kürt, Arap, Suryani, Ermeni, Keldani, Ezidi tüm halklarla bir "Türkiye ile dost çemberi kurmaya" bakalım.

* * *

Ortadoğu'da!

Türkiye'ye dost çemberi yok.

Kafkaslar'da!

Türkiye'ye dost çemberi yok.

12 yıldır Türkiye'yi Ortadoğu'daki Nakşibendi soslu Müslüman Kardeşler boyası ile boyayıp Katar ve Suudi Arabistan ile gizli güç birliği kurmak ve ABD dolduruşuyla Esad'a karşı güçleri silahlandırmaya ağılık vermek yerine ülkemizin Güney ve Kuzey sınırları boyunca "İki dost çemberi" kurulabilmiş olsaydı bugünkü bela üstümüze gelmezdi…

Necati Doğru Sözcü

 

 

*

 

"Hoca"dan iktidar sahiplerine uyarı:

Ben seni "bana hizmet et" diye seçiyorum

(…) Komşu ülkelerin iç işlerine, yönetimlerine karışmalarını, yöneticileriyle laubali ilişkiler kurmalarını, kanka olmalarını ya da kavga etmelerini, ülkeyi savaşın eşiğine getirmelerini istemiyorum...

Doğrudan bize bile verilmeyip yönetimi bir komiteye bırakılan 3 milyar Avro karşılığında, mültecilerin Avrupa'ya geçmesini engellemek için tamponluğa boyun eğmelerini istemiyorum.

İç ve dış politikada bu kadar kaba ve saldırgan bir dil kullanmalarını istemiyorum.

İç ve dış politikada çok sık dönüş yapmalarını, çok kısa zamanlarda karar değiştirmelerini istemiyorum...

Parlamenter demokrasi yerine başkanlık rejimi için baskı yapmalarını istemiyorum...

Ülkemdeki bazı vatandaşlara, etnik ve mezhepsel kimliklerinden dolayı kötü muamele etmelerini istemiyorum...

Haber alma özgürlüğümü sınırlamalarını ve kısıtlamalarını istemiyorum...

(…) Giyimime, kuşamıma, yediğime, içtiğime karışmalarını istemiyorum...

Çocuklarımı nasıl eğiteceğime, kendi ideolojilerine göre karar vermelerini istemiyorum...

(…) Savcıların ve yargıçların işlerine karışmalarını, onlara, üstelik de kamuoyunun önünde açıktan, talimat vermelerini istemiyorum....

Ailelerini, akrabalarını, arkadaşlarını kayırmalarını, onlara özel olanaklar sağlamalarını ve zenginleştirmelerini istemiyorum...

Yoksulluklarıyla övünerek siyasete atıldıklarını unutmalarını ve büyük servetlere sahip yöneticiler haline gelmelerini istemiyorum...

Doğayı tahrip etmelerini, kentlerimizi yaşanamaz hale getirecek biçimde betonlaştırmalarını, her karış topraktan rant elde ederek halkı boğarken, kendilerini, akrabalarını ve çevrelerini zenginleştirmelerini istemiyorum...

Herkesle kavga etmelerini, her muhalif grubu ya da görüşü ihanetle suçlamalarını, ülkeyi kamplara bölmelerini, herkesi birbirine düşman etmelerini istemiyorum...

(…) Sadece, bana hizmet etmesi için seçilen yöneticilerin, en azından, beni azarlamalarını, dövmelerini, hapse atmalarını, insanca ve özgürce, güven içinde yaşama hakkımı elimden almalarını istemediğimi belirtmeye çalışıyorum...

Haksız mıyım?

Emre Kongar / Cumhuriyet

 

 

*

 

Manşetlik haber

A-aa "Türk" dedi; hem de 7 kere

Başbakan Davutoğlu, Kıbrıs 'ta Boğaz Şehitliği'ni ziyaretinde özel deftere şunları yazdı: "Aziz Şehitlerimiz. Büyük Türk Milleti'nin ayrılmaz parçası olan Kıbrıs Türk halkının varlık ve bağımsızlık mücadelesinde şehitlik mertebesine yükselerek eşsiz bir mücadelenin kahramanları oldunuz. Kıbrıs Türkü'nün sahip olduğu bu topraklarda barış, güven ve istikrar içinde hür bir şekilde yaşaması için gösterdiğiniz fedakârlık her zaman minnet ve şükranla anılacaktır. Bu duygularla Kıbrıs Türk Mücahit kardeşlerimize ve onlara tek yürek, tek vücut olarak omuz omuza çarpışmış kahraman Türk askerine Allah'tan rahmet diliyorum".

Gazeteci Müyesser Yıldız diyor  ki:

"Türkiye'de Türk Milleti'nin adını anmayan, dahası Türklüğü Anayasa'dan çıkarma vaadinde bulunanların, KKTC 'de tam 7 kez "Türk" demesi manşetlik haber değil midir?"

Melih Aşık / Milliyet

 

 

*

 

Türk-Rus Dışişleri bakanları görüşmesinde Türk tarafı üzüntülerini dile getirmiş!

İkili oyun ... Vatandaşa "Dayılanmaya devam ediyoruz" havası basarken, onlara üzüntülerini dile getiriyorlar…

Akif Kökçe  / Milliyet (Açık Pencere)

 

 

*

 

Güneydoğu savaş alanı gibi…

"Devlet" Öcalan'la ne görüşüyor?

Türkiye'nin Rusya'yla yaşadığı uçak krizinin derinleşerek sürmesi Güneydoğu'da teröristlerin cesaret kazanarak fırsattan yararlanmasına yol açıyor.

 Dün Diyarbakır'ın 6 mahallesinde daha sokağa çıkma yasağı ve Bingöl'de 19 bölge "özel geçici güvenlik bölgesi" ilan edildi. Yasağın devam ettiği Sur ilçesinde tüm önlemlere rağmen çatışmalar, patlama ve silah sesleri kesilmiyor, operasyonlar sürüyor.

 Sur'da dün çıkan çatışmalarda 4 polis yaralandı.

 AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu'nun "çözüm sürecinin devam ettiği ve devletin Öcalan'la görüştüğü"nden söz ettiği açıklamaları bu süreç hakkında daha açık bilgilerin paylaşılması ihtiyacını yaratmıştır.

(…) Güneydoğu savaş meydanına çevrilirken ve can güvenliği sıkıntısı ortadayken bu konular açıklığa kavuşmayı bekliyor.

Güngör Mengi / Vatan

 

 

*

 

Haklı olmak başka doğru yapmak başka

(…) Devletler arasındaki ilişkiler, satranca benzer. En az birkaç hamle sonrasını düşünmelisiniz. Uçağın düşürülmesine Rusların nasıl bir tepki göstereceğini hesapladık mı?

"Haklı olmak" başka şey, Türkiye'nin menfaati için "Doğru olanı yapmak" başka şeydir.

İki devlet arasında 70 yılda kurulan iyi ilişkileri bir anda yıkıp çöpe atmak doğru oldu mu?

Rus uçağının hava sahamızı ihlal ettiği kesin ama "Ülkemiz için doğru iş yapıldığı" şüpheli!

Rahmi Turan / Sözcü

 

 

*

 

Bedelini biz ödeyeceğiz….

Türkiye üs oldu

Batı'nın üs bulmak için yer aramasına gerek kalmadı…

Türkiye toprakları baştan başa yabancı güçlerin üssü oldu!..

Yapılan anlaşmaya göre, sadece İncirlik Üssü değil, bütün askeri hava alanlarımız ABD'nin uçaklarına açıldı…

Şimdi de akın akın İngiltere, Fransa, Almanya hava kuvvetleri Türkiye'ye akmaya başladı…

Suriye'de IŞİD hedeflerini vurma kararı İngiltere Avam Kamarası'ndan çıktığının ertesi gün İngiliz uçakları Türkiye'ye geldi…

Pilotlar bir kahve bile içemeden indiği gibi kalktı ve Suriye'yi bombaladı…

Fransız ve Alman savaş uçakları da geliyor…

…bunun bedelini yine biz ödeyeceğiz!..

Mehmet Türker / Sözcü

 

 

*

2-201.jpg

Ercan Akyol Milliyet