KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü

KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü
Rusya Suriye’den asla vazgeçemez, ya Amerika?..

Suriye’de 4 yılı aşkın bir süredir devam eden iç savaş ve kaos, bir yandan Türkiye başta olmak üzere bölgeyi Suriyeli mülteci akınıyla baş başa bırakırken diğer yandan konjonktürün siyasi ve askeri yönlendirmeleriyle Türkiye dahil bölge ülkelerinin tümünü sürekli tedirgin etmektedir. İran ve bölgedeki yandaşları açıkça, Rusya ise üstü kapalı Suriye rejimini her türlü mahfilde desteklemekte. ABD ise stratejisinin el verdiği yönde nabza göre şerbet verirken, Suriye politikasında ABD ile uyum içinde hareket eden Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkeler kerhen de olsa doğru çizgiden ayrılmak mecburiyetinde kalmaktadırlar. Haziran 2013 tarihinde Suriye’nin bazı bölgelerinde kimyasal silah kullanıldı diye Suriye krizi zirveye tırmanmıştır. Bu bağlamda Suriye’ye, Irak ve Libya’da olduğu gibi askeri harekâtın yapılması ABD ve bazı müttefikleri tarafından kabul görmüştür. Bu durum karşısında Suriye ile ilgili gelişmeleri yakından takip eden Rusya’nın sert tepkisi ABD idaresi tarafından dikkate alındı ve müdahale yerine 15.02.2014 tarihinde II. Cenevre Konferansı düzenlenmiştir. Konferansa başta Suriye rejimi yanlıları ve muhalifler olmak üzere Güvenlik Konseyi, Arap Birliği, AB, İslam Birliği teşkilatlarından oluşan 29 ülke temsilcileri katılmışlardır. 

ABD Suriye krizi başladığı günden itibaren sözü edilen konferansın yapıldığı tarihe kadar Suriye için Esad’sız bir yönetim istemiştir. Öte yandan ABD’nin zaman zaman özellikle Türkiye’nin de kara harekâtında bulunmasını talep ettiği iddia edilmektedir. ABD yönetiminden cesaret alan muhalifler de Esad’sız bir hükümetin kurulmasını talep ederken, Şam yönetimi hem bu teklifleri reddetmekte hem de yapılan toplantılara ön koşulsuz katılmalarını istemektedir. İster II. Cenevre Konferansı, ister daha sonra yapılan Moskova görüşmeleri Suriye ile ilgili olumlu sonuç alınmamasına rağmen Rusya açısından başarılı olduğu kayda geçmiştir.

İngiltere’de merkezi savunma kuruluşu tarafından 2013 ’te yayınlanan raporda; Suriye’de rejim dahil birbiriyle çatışan yüzlerce gruba yandaş onbinlerce savaşçı bulunmaktadır. Bu cümleden hareketle bu grupların her birinin veya birkaçının belirli küresel güçlerin istihbarat servisleri ile ortaklaşa çalıştığı bölgede cereyan eden olaylardan anlaşılmaktadır.

Suriye topraklarının hemen hemen % 31’ini kontrolü altına alan IŞİD ile İslami cephe çatışmakta ve aynı zamanda her iki örgütte YPK’ye karşı savaşmaktadırlar. Geçen 2 hafta içerisinde Esad rejimi, Adle- be Cısie-El Şugar’da uğradığı yenilgiyi düzenlediği yoğun hava saldırılarıyla zafere çevirmiştir. Aynen 8 sene süren Irak-İran savaşının bir örneği sergilenmektedir. ABD yönetimi II. Cenevre Konferansından sonra Suriye krizinin kilit noktalarından biri olan İran ile ilişkilerini düzeltme yoluna girdiği, Irak ve Suriye ’de IŞİD’e karşı cereyan eden operasyonlardan anlaşılmaktadır.

Genellikle ABD idaresinin stratejik çalışmalarından biri, destek verdiği yerlerde birinci derecede sorumluluk almaya yanaşmamaktır. Mesela; hali hazırda Suriye ve Irak’ın Türkiye sınırında karışıklık olduğunda Türkiye bu gerçekle yaşasın ya da kendi askerini göndersin. Aynen Yemen’de olduğu gibi Suudi Arabistan silahlı kuvvetleri müdahil olmaktadır. Diğer stratejisi ise güç dengesi yaratmaktır. Yani herhangi bir ülkenin veya grubun söz konusu bölgede egemen olmasını istememektedir.

Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar,  IŞİD’e karşı yapılan mücadelede İran destekli ordu ile milis kuvvetlerinin ortaklaşa mücadele modelini benimsememekte ve bu nedenle ABD idaresi üzerinde baskı kurmaya çalışmaktadırlar.

Türkiye krizin başladığı zaman Esad’ın 10-15 gün içerisinde devrileceği yönündeki öngörüsü gerçekleşmediği gibi Suriye sınırlarının bir bölümü IŞİD’ın, diğer bir bölümü ise Kürtlerin kontrolü altındadır. Suriye Türkmenleri ise aynen Irak’ta olduğu gibi bu siyasi denklemde bir türlü yerlerini alamamaktadırlar.

Obama’nın 06.04.2015 tarihinde New York Times’e yapmış olduğu açıklamada ; ‘Araplar Suriye’de İnsan Hakları ihlallerine neden ses çıkarmıyorlar’ ifadesine rağmen Amerika’nın halen muhalif gruplar üzerinde Esad rejiminin askeri müdahale ile düşürülmemesi ve Alevi’erin sahil bölgelerindeki yerleşim merkezlerinin korunması gibi kırmızı çizgileri halen devam etmektedir. Suriye rejimi de bu çizgilerden yararlanarak kimyasal silah kullanma hariç ballistic roketlerle saldırıları devam etmektedir. Siyasal çözüme ulaşılmadıkça gruplar arası çatışma devam edecek ve ABD’nin de kimin yanında olduğu zaman daha net bir şeklide görülecektir. Ayrıca Rusya tarafından da Gürcistan ve Kırım’da olduğu gibi Suriye’de de ABD ’nin istediği gibi at oynatmasına izin vermeyeceği deklare edilmiştir.