En yakınındaki de anlamamış

En yakınındaki de anlamamış
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, geçtiğimiz yılın 11 Ekim günü partisinin grup toplantısında, Erdoğan'ın yarattığı fiili durumu gerekçe göstererek, AKP'nin başkanlık sistemi ile ilgili olarak hazırladığı bir önerisi varsa Meclis'e getirmesini istedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, geçtiğimiz yılın 11 Ekim günü partisinin grup toplantısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yarattığı fiili durumu gerekçe göstererek, AKP'nin başkanlık sistemi ile ilgili olarak hazırladığı bir önerisi varsa Meclis'e getirmesini istedi. Daha sonra da Anayasa önerisi getirilir de MHP'nin "kırmızı çizgileri aşılmazsa" değişikliği destekleyeceklerini açıkladı.

MHP o güne kadar başkanlık sistemine karşıydı.

O güne kadar MHP, parlamenter sistemin eksikliklerinin giderilerek devamını istiyordu.

Partisinin programında, seçim beyannamelerinde de başkanlık sistemi ile ilgili bir vaat bulunmuyordu.

AKP, bu fırsatı iyi değerlendirdi ve artık Türkiye'yi bir tek adam yönetimine terk edecek Anayasa değişikliği TBMM'nin gündeminde.

O günden beri Devlet Bahçeli'nin neyi düşünerek, durduk yerde bu teklifi ortaya attığını anlamaya çalışıyoruz. Başkanlık sisteminde partisinin erime olasılığı çok yüksek, çünkü bu tür sistemlerde meclisler önünde sonunda iki ana partiye indirgeniyor. Seçime girip başkan olacak desek, öyle bir oy potansiyeli de yok.

Önceki gün ortaya çıktı ki sadece bizler değil, partideki en yakın çalışma arkadaşları bile bu yeni politikanın nedenlerini çözememişler.

MHP Genel Başkan Yardımcılığı görevinden istifa eden İstanbul milletvekili Atila Kaya'nın, gerekçesini açıklarken söylediği şu cümleye dikkatinizi çekmek isterim. "Ülkemizin gündemine neden ve nasıl girdiği ile amacının ne olduğu halen belirsizliğini korumakta ve tartışılmakta olan, kabul edilmesi halinde hükümet sistemini değiştirecek Anayasa değişikliği teklifi..."

Gündeme nasıl girdi biliyoruz:

Bahçeli, bir sabah kalktı ve böyle düşündü. Nedenini hâlâ bilmiyoruz ama. Belli ki en yakınındaki çalışma arkadaşları bile bilmiyormuş. Bahçeli'nin bu tutumunu çözememiş olmanın bana verdiği rahatsızlıktan da böylece kurtulmuş oldum. Yakın çalışma arkadaşları bile bilmiyorsa, meseleyi çözememiş olmam benim eksikliğim değilmiş demek ki.

Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet

 

 

***

 

Tek reçete Türklüğe dönüş

 

Türk milliyetçiliği, 19. Yüzyıl'ın sonlarında; Mustafa Kemal'in deyişi ile "bizi yutmak isteyen emperyalizme karşı" bazı Türk aydınların bir savunma ideolojisi olarak belirginleşti. Bu işte öncülüğü de değişik coğrafyadaki Türklere, "dilde, fikirde işte (eylemde)" ortaklık öneren büyük Türkçü İsmail Gaspıralı üstlendi. Onu Yusuf Akçura takip etmiştir. Mehmet Emin Yurdakul gibi ozanlar da aynı akımda yer aldılar. Bunu Ziya Gökalp sürdürdü. Osmanlıcı ve İslamcı kesimin yok saydığı ve aşağıladığı Türklük böylece öne çıktı.

Mustafa Kemal, bu çizgiyi kullanarak Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu.

(...) Bugün bulunduğumuz noktada, Türk milliyetçiliği sağ siyasal bir terminoloji haline gelmiş bulunuyor. En azından kitleler bunu böyle algılıyor.

Öyleyse yeni bir bakış açısına ihtiyacımız var.

Bu bakış açısı, Attila İlhan üstadımızın da zamanında vurguladığı üzere, siyasallaştırılmış Türk milliyetçiliği kavramını aşan ve bütün Türkleri kapsayan biçimde olmalıdır. Buna "Türklük" demenin daha doğru olduğunu düşünüyorum.

Bu terim, Türk milliyetçiliğini reddetmiyor. Aksine onu da kapsayarak egemenlik alanını yayıyor.

(...) Birliğin öncelikle Türkiye'de gerçekleştirilmesi için, Türk dilinin ve kültürünün en önemli taşıyıcı kitlesi olan Alevi-Bektaşi toplumunun da Türklük ile buluşturulması gerekiyor.

Rıza Zelyut Aydınlık

 

 

***

 

Muhalefetsiz iktidar

 

Geçen gün Başbakan'ı dinledim..

(...) Dedi ki; 'Vatandaşa iki görev düşüyor. İki sandık yan yana konulacak. Birinde cumhurbaşkanını seçecek. Ötekinde milletvekillerini seçecek. Yok muhalefet vardı, yok bürokrasi vardı bahanesini kaldırıyor. Meclis memleketin ihtiyaç duyduğu kanunları çıkaracak.'

(...) 'Muhalefet vardı bahanesi kaldırılıyor' ne demek?

Muhalefeti kaldırıyor demek..

Muhalefetin muhalefet etme zeminini elinden alıyor demek..

Muhalefetsiz iktidar hedefleniyor demek...

Mehmet Tezkan Milliyet

 

***

 

Suikast...

 

Numan Kurtulmuş (...) "Muhalefet liderlerine suikast istihbaratı"ndan söz ediyor. Bu haber ve onlara "zırhlı araç" konusu açıkça konuşulacak konular değildir, tehlikeyi azaltmaz, artırır.

Tedbir alınmalı ama söylenmemelidir.

Amaç istikrarsızlık yaratmak ise tüm parti liderleri için tehlike söz konusudur.

Bir önemli hatayı da "Rus Büyükelçisi suikastı" konusunda yapmış.

Devlet adına açıklamalara dikkat etmek gerekiyor.

Güngör Mengi Vatan

 

***

 

Birlik böyle sağlanır mı?

 

Bir "Birlik" lâfı tutturmuş gidiyorlar!

Doğrudur, birlik olmamız gerekiyor ama birlik sadece lâfla kurulur mu?

Tüm ülke sevgi ile kucaklanıp, alınan objektif kararlarla kardeşçe bir iklim yaratılır ve bu şekilde memlekette birlik sağlanır. Ülkenin insanları "Bizden olanlar" ve "Bizden olmayanlar" diye ikiye bölünürse... Atatürk ve İnönü gibi ülkenin temelini atan ve Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran tarihi kişilere "İki ayyaş" diye saldırıp, laik cumhuriyet ilkeleri yok edilmeye çalışılırsa... Atatürk'ün heykelleri kaldırılıp laik toplumda burukluk yaratılırsa... Memleketin yarısı dışlanırsa... Ülke karşıt kutuplara ayrılırsa... Birlik ve beraberlik nasıl kurulur?

Bu muhteremlerin birlikten anladıkları şey, onlar gibi düşünmek, onların yaşam tarzını benimsemek, biat etmek ve her dediklerini kabullenmek...

 Dayattıkları Başkanlık Sistemi'nin ülke insanlarını böleceği görülüyor. Öyle olduğu halde bundan vazgeçmeyi düşünmemeleri, onların nasıl bir birlik istediklerini ortaya koyuyor.

"Dediğim dedik" dayatmasıyla birlik sağlamayı beklemek, hayal görmekle eşdeğerlidir!

Rahmi Turan Sözcü

KARİKATÜR: LATİF DEMİRCİ HÜRRİYET