Erdoğan’ın gücü nereden geliyor

Erdoğan’a ABD, AB, Mısır, İran, Suriye, Suudi Arabistan, CHP, MHP, Aydınlar, Ulusalcılar, Milliyetçiler, Fethullah Gülen Cemaati ve daha bir yığın insan ve sivil toplum örgütleri karşı ve ellerinden gelse Erdoğan’ı bir kaşık suda boğacaklar, ama güçleri yetmiyor. Bunlara ilave olarak AKP ve hükümet içinden gelen yolsuzluklar, yönetim ve bürokratik hatalar, hırsızlıklar, AKP’nin temel felsefesine ters gelen ve tabanını çok rahatsız eden davranışlar, örneğin Egemen Bağış’ın ayetlerle alay etmesi gibi. Her şeye rağmen Erdoğan yıkılmıyor ve ayakta, üstelik bunlarla tek başına savaşıyor, partisinden ve hükümet içinden ciddi bir destek de almıyor veya alamıyor. Erdoğan bu gücünü nereden alıyor. Aslında gücünün kaynağı çok basit, bunları şöyle sıralayabiliriz. Erdoğan’ın geldiği noktadan dolayı gelecek korkusu, çaresizliği, kullandığı hukuk dışı enstrümanlar, başbakanlığın verdiği güç ve imkanlar, yarattığı ve satın aldığı militan gazeteciler ve basın, dağıttığı sus payı büyük paralar, muhalefetin seçim propagandası sürecinde iyi bir performans sağlamasına rağmen halk tarafından yetersiz bulunması, Erdoğan’ın güç kaynaklarıdır. Ama en büyük gücü, bizce Erdoğan’ı tanımayan, tanıyanların da ne olduğunu anlamayan ve anlamadan da “dindar insanlar kötü işler yapmaz” diye iman eden büyük halk kitlesi. Bütün bunlara ilave olarak bazılarının handikap olarak gördüğü ancak bizim birçok defa yazdığımız ve inandığımız Erdoğan ve ekibinin Türklük alerjisinin halkın belli bir kesiminin beğenisini kazandığı ve AKP’ye el altından destek verdiği malumumuzdur. AKP’nin İstanbul il başkanının “AKP sayesinde Türk olmaktan kurtulduk” cümlesi, Türklere hakaret içeren bu cümleyi rahatça söylemesi hem kendi içindeki Türk düşmanlığını dışa vurarak kişisel bir haz almakta hem de kendi gibi Türk olmayanlara AKP felsefesi ve politikası mesajını vermekte ve Türk düşmanlarına göz kırpmaktadır.
Erdoğan bu on bir yıllık iktidarı içerisinde kendi vatandaşını ve kendi insan türünü yarattı. Bunlar normal insanlar gibi düşünmeyen, davranmayan ve farklı değer yargılarına sahipler. Öyle bir insan türü ki Türk kökenliler Türk olma bilincinde değiller ama azınlıklar düşmanlık derecesinde kendi kökeninin bilincindedir. Neyin haram, neyin helal, neyin günah, neyin sevap olduğu birbirine karıştı, belirsiz hale geldi, öyle ki yolsuzluk, hırsızlık ve adam kayırmalar eskiden olduğu gibi değerlendirilmiyor, AKP vatandaşları göz önünde cereyan eden olayları ya görmezden geliyor ya da farklı yorumluyor. Dolayısıyla Erdoğan diğer kesimlere normal gelmeyen davranışlarda bulunmasına rağmen oyu veya gücü düşmüyor. Turgut Özal (1983-1993) dönemi zenginleşen onlarca fırsatçının bugün esamisi okunmamaktadır.Zira hormonlu bir iktidarın hormonlu insanlarla işbirliğinden doğal bir sonuç çıkmaz. AKP’nin zengin ettiği ama zenginliği taşıyacak cibilliyete ve olgunluğa sahip olmayan bu fırsatçıların sonu da Özal’ın zenginlerinin akıbetinden farklı olmayacaklardır. O yüzden hormonlu düzenin devamı için Erdoğan’a büyük destek vermektedirler. Mesleği gazeteci olmadığı halde veya yeteneksiz gazetecilerin iktidarın imkanlarıyla parlatılması, zengin edilmesi ve şan-şöhret sahibi yapılarak, bu insanların elde ettikleri haksız imkanları kaybetmemek için var gücüyle destek vermeleri önemli bir güç sağlamaktadır. Bu durum akademik camiada ve bürokraside de böyledir. 2002 öncesi ismi cismi bilinmeyen, sinsi, yeteneksiz ve iyi niyetli olmayan bu insanların pıtrak gibi ortaya çıkması ve APK içinde görev alması Türkiye için büyük bir talihsizlik olmuştur. Bu insanlar elde ettikleri bu büyük imkanları bir daha asla göremeyecekleri için Erdoğan’a canhıraş destek vermektedirler. Ayrıca o kadar haksızlık ve can yaktılar ki Erdoğan dönemi biterse kimi hapis ve kimi de alınacak intikamdan korkmaları nedeniyle var gücüyle desteklemektedirler.
AKP dönemi Cumhuriyet tarihinin en berbat dönemidir. Devlet otoritesinin, nizamının ve ciddiyetinin yok olduğu bir dönemdir. Türkiye’nin Türk olma karakterinin ve Türk halkındaki Türklük şuurunun yok edilmeye çalışıldığı bir dönemdir. Türklüğün ve Cumhuriyetin, laik düzenin, çağdaş değerlerin, Atatürk ilkelerinin yıprandığı, Türk devletinin ve milletinin kaynaklarının yağmalandığı ve çarçur edildiği bir dönemdir. Belki de en önemlisi Türk milletinin moralinin bozulduğu ve umutsuzluğa kapıldığı bir dönemdir. Bu seçim bir şans olabilir. AKP için yolun sonu gözüktü gibi, inşallah bu garabetten kurtulacağız.

Yazarın Diğer Yazıları