Erdoğan'ın itirafları

     AKP'de ortaya çıkan çöküntü, 16. kuruluş yılı dolayısıyla toplanan MYK'nın gündemindeki en önemli maddeydi.

      Teşkilâtların yenilenmesi konusunun da ele alındığı toplantıda, çöküntüyü tahlil eden rapor önemli mesajlar içeriyordu..

      Bu mesajlar, Genel Başkan Erdoğan'ın üzgün bir havada yaptığı konuşmayla MYK üyelerine bir kez daha hatırlatıldı.

      * * *

      Partinin oylarında belirgin bir gerileme yaşandığı yadsınamaz.

      İktidara oy vermiş insanlar dahi bir süreden beri ülkenin gidişatından ve AKP'nin yönetim anlayışından memnun olmadıklarını, hatta endişe duyduklarını söylüyorlar.

      Partinin, halkın teveccühünü kaybedecek duruma geldiğini bizzat Erdoğan açıkladı ve kitlelerin, özellikle de kadın ve gençlerin yeniden AKP'ye teveccüh göstermelerinin sağlanmasını istedi...

      Bunu da ancak yeni kadroların yapabileceğini ima etti. Kadrolarda düşünülen değişimin sinyali böylece verilmiş oldu...

      * * *

      Erdoğan önemli bir itirafta da bulundu...

      Yanlış işler yaptıklarını, alınmaması gereken kararları aldıklarını itiraf etti, partide eski ruhun kalmadığını anlattı.

      En büyük endişesinin ise halkın bugüne kadar AKP'ye verdiği desteği çekmesi ihtimali olduğu anlaşıldı. Bunu açıkça söylemedi ama medyaya ses tonu ve mimikleriyle anlattığına dair haberler düştü...

      * * *

      Hazırlanan rapora göre halkın memnuniyetsizliğine neden olan söylem ve uygulamalar arasında referanduma hayır diyecek yurttaşların teröristlikle suçlanması da bulunuyor.

      Endişe ve korkuyu yaygın hale getiren argümanların başında ise ülkenin eyaletlere bölüneceği söylemi, anayasa değişikliğiyle parlamenter demokrasinin partili cumhurbaşkanı hükümeti şekline dönüştürülmesi, tek adamlık ve diktatörlük kavramları vardı ve bunlar çöküntüyü hızlandırmakta etkili oldu.

      * * *

      Galiba AKP siyasette miadını doldurmuş durumda...

      

Doğru mu, yanlış mı?

------------------------------ ---------------

     Sosyal medyada bu söylenti dönüp dolaşıyor. Dinci gazetenin yazarı Abdurrahman Dilipak sözde çocuklarını "Öğretmenler baş belası" diyerek okula göndermemiş; doğru mu?

     O nedenle kızı Fatma Zehra Dilipak'ı Viyana Katolik İlahiyat Akademisi'ne yollamış; doğru mu?

     Bu akademiden mezun olan oksidantalist yani Katolik teoloğu oluyormuş; doğru mu?

     * * *

     Gezinip duran bu söylentinin kokusu yakında çıkar, doğru mu, yanlış mı anlarız...

 

İnsan insana benzer

-------------------------------------------------

        Adamın biri, ilk kez geldiği için Türkiye nasıl bir ülkedir diye soran Arap turiste şöyle cevap vermiş:

        *Bizde yolsuzluk hırsızlık değildir. *Rüşvet helaldir. *Çalmak normaldir. *Çalmamak enayiliktir. *Dolandırmak sanattır. *Kapkaç mübahdır. *Taciz vazgeçilmezdir. *Şiddet, erkeklik işaretidir...

        Adam iki yanına bakmış, eğilmiş bizimkinin kulağına "Ne kadar da bize benziyorsunuz" demiş...

        (Sosyal medyadan...)    

 

Sıkıntı nerede?

----------------------------------------------

        Çok tanık oldum, sonuncusuna salı akşamı haberlerde rastladım...

        Dört yurttaşın can verdiği, 12 yurttaşın da yaralandığı kazayı görmüş olmalısınız; gelen sağlık ekipleri kazazedelere ilk müdahaleyi yaparken aralarından biri kanlar içindeki yaralıyı teselli babında şöyle diyordu:

        -Sakin, sıkıntı yok...

        Böyle abuk lafa defalarca değil de ilk kez tanık olsaydım şaşırırdım...

        Bu sağlıkçı da demek ki "Sakin ol" demeyi bilmiyor?

        Ya "Sıkıntı yok" demesi...       

        Buna, yaralı insanla dalga geçmek denir.

        Yaralı adam acı çekiyor, hayat endişesi yaşıyor, o sıkıntı yok diyor..

        Olmaz olur mu; sıkıntı var; en büyüğü de aramızdaki cahil insanların varlığı!

 

ANLAMLI SÖZLER

--------------------------------------------

         İhanetin telafisi, kahpeliğin bahanesi olmaz. (Neyzen TEVFİK)

Yazarın Diğer Yazıları