Erdoğan’ın Uzak Asya ziyareti ve mezhepçilik

Cumhurbaşkanı Erdoğan 28 Temmuz, 2 Ağustos 2015 tarihleri arasında Çin, Pakistan ve Endonezya’ya resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Koalisyon kurulması tartışmaları nedeniyle bu önemli ziyaret gereken ilgiyi görmedi. Oysaki bu üç ülkenin toplam nüfusu yaklaşık 2 milyar. Dünya nüfusunun üçte birine tekabül etmektedir. Çin, BM güvenlik konseyi daimi üyesi ve dünyanın en büyük ekonomisi konumundadır. Pakistan, Atom bombası ve teknolojisine sahip tek Müslüman ülke ve yaklaşık 200 milyon nüfusu vardır. Endonezya, uzak Asya’nın en önemli ülkelerinden biridir. 250 milyonu aşan nüfusu ve teknolojik ürünleriyle önemli bir ekonomik kapasiteye sahiptir. Dünya’nın en kalabalık Müslüman ülkesidir. Endonezya ve Pakistan da çok partili ve açık seçimler olmakla birlikte demokrasileri düzgün ve sağlam değildir. Hırsızlık, yolsuzluk ve skandallarla doludur. Dolaysıyla AKP’li Türkiye ile benzerlikler arz etmektedir. Gezinin kendisi olumludur ancak basından öğrendiğimize göre Erdoğan Pakistan ve Endonezya liderleriyle Sünni İslam devletleri arasında yakın ilişkiler gibi kavramları kullanarak yeni bir bölücülük açmazına ve saçmalığına başlamıştır. İslam’ı ve Müslümanları bilinçli bir şekilde bölmek Kuran da nasıl adlandırılır onu kendisi ve destekçilerinin çok iyi bildiğini düşündüğümüz için bu konuda bir şey söylemeyeceğiz ama, şunu da hatırlatmadan geçmeyeceğiz, Türk devleti ve Türkler laik bir devlet anlayışıyla yönetilme geleneği ve politikasına sahiptir. Türk devleti İslam ülkelerini Sünni ve Şii diye ikiye ayırmaz. Şii kuşağı yaratıldı biz de Sünni kuşağı yaratalım hevesi yanlış bir iştir.  Türk devleti din ve mezhep odaklı politika yapamaz ve yapmaması gerekir. Başkalarının yanlışını Türkiye’nin tekrar etmesi doğru değildir. Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına sokan Erdoğan, şimdi de Asya usulü mezhep bataklığına sokmaması gerekir, bu çok daha tehlikeli bir sonuç doğurur. Araplar da mezhepçilik ve kabilecilik, Kürtler de de aşiretçilik çok yaygındır, Erdoğan’ın etrafında bulunan çok sayıda Arap ve Kürt kökenli danışmanları, Ortadoğu bataklığından sonra, Türk devletinin başını yeni bir belaya sokacakları açık bir şekilde görülmektedir. Türk dış politikasını belirleyen zevatlar son 13 yıldan bu tarafa, Arap, Kürt, Müslüman veya Ortadoğulu gibi davranmaktadır. Bir Türk gibi davranmamaktadır. Ortaya çıkan sonuç ta Türk halkı ve devletinin çıkarına uymamaktadır, içinde bulunduğumuz durum bunun ispatıdır. Bütün komşularla düşman olduk ve Türk halkı 2.5 milyon Arap ve Kürt komşuları 4 yıldır beslemektedir. Bunun sebebi yukarıda not ettiğimiz zevatın yanlış ve kasıtlı politikalarıdır. Bu karışık insanlar Türkiye’nin başına yeni bir Mezhepçilik sorunu inşa etmekteler, dikkat çekme zorunluluğu hissettik. Her hangi bir nedenle, Türk kökenli halkların yaşadığı coğrafya ve ülkelere, ne zaman, Türk devlet temsilcileri resmi bir ziyarette bulunsa, orada yaşayan Türklerin hak ve hukukunu, varsa sorunlarını o ülke yöneticilerine güçlü bir şekilde duyurması gerekir. Bu hem insani hem de politik olarak Türk devletinin görevi, hakkı ve sorumluluğu içindedir. Başta batılı devletler olmak üzere Türkiye’nin iç işlerine, insani, çevre ve diğer bazı sebepleri bahane ederek karışmaktadır. Türkiye de aynısını bu ülkelere yapmalıdır. Erdoğan’ın Doğu Türkistan sorunu ve Uygur Türklerine yapılan baskıları Çin devleti nezdinde dile getirmesi tamamen normal bir hak ve yükümlülüktür. Çin, şüphesiz büyük bir devlet ve iyi ilişkiler içinde olmak, dünya barışı ve iki ülke içinde yararlıdır. Batılı ülkelerin kasıtlı olarak engellemeye çalıştığı ve bu güne kadar Türkiye’nin sahip olamadığı ileri teknoloji olarak nitelendirilen uzay ve nükleer teknolojiyi Çin vasıtasıyla elde edebilir ve bunu mutlaka yapması gerekir. Şu anda müzakereleri sürdürülen Füze ve haberleşme sistemleriyle nükleer santrallerinin bir an önce Çin ile yapılması gerekir. Zira basından edindiğimiz bilgiye göre Çin teknoloji transferi yapmayı kabul etmektedir. Bu çok önemli bir durumdur. Batı engeline takılmadan bunu sonuçlandırmak gerekir. 

Yazarın Diğer Yazıları