Erken genel seçime giderken

       Türkiye, Recep Tayyip Erdoğan'ın istediği gibi 1 Kasım 2015'de erken genel seçimlere gidiyor. Erdoğan, Türkiye'de 7 Haziran seçimleri sonrasında yapılan her ciddi koalisyon girişimini bizzat sabote etmiştir. Davutoğlu-Kılıçdaroğlu, görüşmesinden önce Davutoğlu'nun CHP ile koalisyon yaparak intihar etmeyeceğini açıklamıştır. Bahçeli-Davutoğlu görüşmesinden bir gün önce Erdoğan'ın konuşma metinlerini yazan bir AKP Ankara milletvekili twitter üzerinden Sayın Bahçeli'ye hakaret etmiştir. Sayın Bahçeli, kendisine yapılan ağır hakarete rağmen Davutoğlu ile görüşmüştür. Görüşmede MHP Genel Başkanı, MHP'nin bir koalisyon için ilk günden buyana ısrarla savunduğu şartları tekrar Davutoğlu'nun önüne koymuştur.

          Bu şartlar şunlardır; Öcalan ve PKK ile teslimiyetçi müzakere politikalarının tasfiye edilerek, Anayasa'nın milli ve üniter devleti güvence altına alan ilk dört maddesine bağlı olduğuna AKP'nin güvence vermesi. Erdoğan'ın Anayasa'nın 104 maddesinde cumhurbaşkanının yetkilerini tanımlayan maddesinin dışına çıkmaması konusunda AKP'nin MHP ile birlikte hareket etmesi ve Anayasa'nın 138. Maddesi çerçevesinde bağımsız olması gereken yargının gerçekten bağımsız olması ve 17-25 Aralık yolsuzluklarının yargı önüne taşınması. Bu şartlar yerine geldiği takdirde MHP, bir koalisyonun kurulması konusunda değil elini, bedenini taşın altına koymaya hazır olduğunu açıklamıştır. Dolmabahçe Sarayı'nda Öcalan'ın 10 maddelik bildirisine "evet" demekle yetinmeyip, Başbakan yardımcısı ve İç İşleri bakanının katılımı ile bildiriyi okutan AKP, MHP'nin şartlarından sadece o da görünürde anayasanın ilk 4 maddesi şartına "evet" demiştir. Ancak hem Dolmabahçe bildirisine hem Anayasanın ilk 4 maddesine "evet" demek mümkün değildir. Birisinden birisinde millete yalan söylenmektedir.

           AKP'nin MHP'ye teklifleri ise;

           1) AKP'nin kuracağı azınlık hükümetine destek verir misiniz? MHP, "hayır" demiştir.

           2) TBMM'den çıkarılacak erken seçim kararında bize destek verir misiniz? MHP "hayır" demiştir.

           3) Cumhurbaşkanı'nın Anayasa'nın 116 maddesine göre Türkiye'yi erken seçimlere götürmesi durumunda kurulacak hükümete bakan verir misiniz? MHP buna da "hayır" vermeyiz cevabını vermiştir. Esasen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 27 Temmuz sonrasında Türkiye'de ortaya çıkan şartların bir erken genel seçimin gerçekleşmesini mümkün olmaktan çıkardığı konusunda Türkiye'yi ısrarla uyarmaktadır. Sayın Bahçeli, MGK'nın toplanmasını ve geç kalınmadan sıkıyönetim ilan edilmesini istemektedir.

           Esasen MHP'nin hayati bir önem verdiği, devletimizin varlığı, ülkemizin toprak bütünlüğü ve milletimizin birliği/bölünmezliği için şart gördüğü husus PKK ile sürdürülen teslimiyetçi müzakerelerin sona erdirilerek, terör örgütünün uygun bir anti terörizm stratejisi ile tasfiye edilmesidir. MHP, böyle bir mücadeleyi vermeyerek, Türkiye'yi bölünmeye sürükleyecek her türlü hükümet modelinin karşısındadır. Bir siyasi partinin bir koalisyon hükümetine girmesi ile bir ordunun yığınak yapması birbirine benzer. Nasıl ordular yığınakta yapılan hataları savaş meydanında düzeltemez ise partilerde yanlış koşullar ile girdikleri koalisyonlarda daha sonra izleyecekleri politikalar ile düzeltemezler.

             MHP, 7 Haziran seçimleri sonrasında bu ilkeye olağanüstü büyük önem vermiş ve gireceği hükümetin Türkiye'nin bütünlüğünü sağlayan hükümet olması gerektiğini en önemli şart olarak ortaya koymuştur. Bu süreçte kamuoyunun bir kısmı hatta MHP'ye oy veren çevrelerin bir bölümü parti üzerinde adeta "bu şartları çok abartmadan girin koalisyona" baskısı kurmaya çalışmıştır. MHP sadece kamuoyu anketleri ile hareket eden bir parti olsaydı, bu baskı karşısında taviz verebilirdi. Oysa MHP kamuoyuna karşı duyarlı ancak kamuoyuna teslim olan bir parti değildir. Bunun nedeni MHP'nin diğer partilerden farklı olarak, kendisini sadece milletin bugün oy veren kısmına karşı değil, geçmişine ve geleceğine karşı da sorumlu hissetmesidir.

           MHP, Erdoğan'ın  27 Temmuz sonrasında Türkiye'nin birliği, milletin bütünlüğü ve aziz vatan toprakları tehdit altında olduğu için değil, 7 Haziran seçimlerinde Güney Doğu Anadolu'da devletsiz ortamda PKK'nın baskı ve şiddeti ile HDP'ye oy vermeye zorlanan seçmen üzerindeki baskıyı kaldırmak amacı ile PKK'ya karşı Kuzey Irak'ta  hava kuvvetleri ile operasyonları başlattığını bilmektedir. Ancak sıra Türkiye'nin Güney Doğu Anadolu bölgesindeki operasyonlara gelince Erdoğan ve AKP, PKK'nın şehir ve ilçe merkezlerinde kurduğu yapılanmayı kırmak için büyük ve politik, askeri, psikolojik, ekonomik maliyeti yüksek operasyonlar yapılması gerektiğini anlayınca korkmuşlardır. Bundan dolayı, jandarma ve polis savunma operasyonlarına/pozisyonuna geçirilmiştir. Trabzon'da şehit başkomiserin tabutu başında PKK ile mücadelenin kıyamete kadar devam edeceğini söyleyen Erdoğan doğru söylememektedir. Ve MHP Erdoğan ve AKP'nin PKK ile gerçekten mücadele etmemeye kararlı olmadığını, bu mücadeleyi yapacak kadar cesur olmadığını bilmektedir.

           Ayrıca, Davutoğlu'nun düşünülemezi yapması ve Erdoğan'a rağmen CHP veya MHP ile koalisyon kurması halinde Erdoğan'ın 3'lü kararnameleri imzalamayarak kurulacak AKP-CHP veya MHP-AKP Hükümetini felç edecektir. Konunun özü, Erdoğan, 23 Nisan başbakanı kadar bile yetkisi olmayan Davutoğlu'na haber vermeden karar almakta ve uygulamaktadır. (Mesela Milli savunma Bakanlığına V. Gönül'ün atandığından Davutoğlu'nun ne zaman haberi olmuştur?) Erdoğan'ın yargıya karşı kendisinin ve ailesinin güvenliğini sağlamak için TBMM'de AKP çoğunluğunu hedefleyerek Türkiye'yi yeniden seçime götürme politikası, her koalisyon girişimini daha doğmadan sabote etmiştir.

           Hemen belirtmemiz gereken husus böyle bir erken seçim yapılabilir mi hala büyük şüpheler mevcuttur. Önümüzdeki günlerde PKK terörünün etkisi arttıkça ve kapsamı genişledikçe, seçimlerin yaşama geçirilebilirliği daha fazla tartışılacaktır. Kamuoyu, MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli'nin "erken seçime karşıyız çünkü azan terör ortamında terör yapılamaz" tespitinin ve "MGK'nın toplanması ve sıkıyönetim ilan edilmesi doğrultusundaki talebinin" önemini ve doğruluğunu önümüzdeki süreçte anlayacaktır.

           İlk erken genel seçim çağrısı seçim gecesi yarım balkon konuşmasını yapan Ahmet Davutoğlu'ndan gelmişti. Davutoğlu'ndan sonra seçimlerin Türkiye açısından değerlendirmesini yapan Sayın Devlet Bahçeli'de Türkiye'nin müzakere konusunda uzlaşan partiler arasında bir koalisyonu denemesi gerektiğinin altını çizmiş, MHP'nin bir koalisyona girmek için şartlarının olacağını belirtmişti. Her iki senaryonun da gerçekleşmemesi durumunda Bahçeli, Türkiye'nin erken genel seçimlere gidebileceğini ifade etmişti. Algı yöneticileri Davutoğlu'nun "erken genel seçim" ifadesini kamuoyuna unuttururken, Bahçeli'nin seçim gecesi "erken genel seçim" çağrısı yaparak bir koalisyonu engellediği fikrini inşa etmeye çalıştılar. MHP'nin koalisyon kurulmasını engellediği görüşü inşa edilmeye çalışılmıştır. Oysa, MHP ısrarla Türkiye'yi içine hızla sokulmak istendiği bölünme sürecinden çıkaracak bir yığınağı oluşturmak için çalışmış, bunun şartlarını oluşturmanın çabasını vermiştir. Gelinen noktada MHP Türkiye'yi bir erken genel seçime götürmenin bir maceraya sürüklemek olduğunun altını çizmektedir. Böyle bir seçim bir iç kargaşa için dış ve iç müdahalelere ve tahriklere zemin hazırlayacaktır. MHP ise Türkiye seçimlere giderken, Türk Milletinin geçmiş ve geleceğini kucaklayarak, bugünün seçmenine Türkiye'nin istikrarsızlığın ana kaynağı olan Erdoğan ve PKK'yı aşmak için MHP'nin neleri yapması gerektiğini anlatacaktır.

 

Yazarın Diğer Yazıları