"Eski" bayramınız kutlu olsun

Her bayram hemen hemen aynı şeyleri yazmaktan sıkılır oldum. Hep eski semtimden anılar aktardım. Ailem ve yakın çevremden de. Bugün bir kardeşimin kitabından alıntı yapacağım; Nihat Sırdar. "35'i beklerken -Kocamustafa Paşa 35 C Taksim-"den bir bölümü aktaracağım. Aslında söz ettiği bayram pazarları. Daha da ilginç olan benim nüfus kütüğümün yazılı olduğu yerlerden söz ediyor. Yani aynı mekanlardan bahsediyor. Benimkiler daha eski, onunkiler daha yeni:

"Salı Şehremini, Çarşamba Fatih, Perşembe Yedikule, Cuma Kızılelma, Cumartesi Kocamustafapaşa.

Babamla terlik satıyoruz pazarlarda.

Küçücük bir yer tezgâhı, yıllar içinde tahta sahibi olduğumuz ve işgaliye ödediğimiz bir tezgâha dönüştü.

Okul sonrası tezgâhı toplamak için ilkokuldan itibaren akşamları pazardayım.

Bir de elbette bayram önceleri.

O günler en önemli günler.

Hele arife günü.

Hazırlıkları günler öncesinden başlardı arifenin.

Gedikpaşa ve Taşlıtarla'dan toptancı ve imalatçılara gider, siyah kocaman torbalarda terlikler alır ve taksiyle eve getirirdik.

Taksi kısmı mühim. Pahalı ve maliyetli bir şey bizim için.

Eninde sonunda edindiğimiz en büyük araç, meyve sebze satanların üç tekerleklileri. O arabayı bir alış hikayemiz var ama onu ayrı anlatmam gerek.

Toptancılara borçlanarak aldığımız terliklerle sabah erkenden pazarın yolunu tutuyoruz babamla.

Tezgâh kurmamız için bir gün öncesinde tahtacıların bıraktığı üstünde yağlı boyayla N S yazılmışları yerleştirip, tenteyi çekiyoruz.

Bizim tente diğer tezgâhlarınki gibi kaput bezinden değildi. Amerikan bezinden diktirip törenle Salı pazarında ilk kez göndere çekmiştik.

Bayram kahvaltısı

Arife pazarları başka olur. Alış veriş yapan için bir an önce eksikleri tamamlama telaşı varken, pazarcı için yıl boyu beklediği satışı yapacağı gündür. Önemlidir.

Babam sattığı her terliği bir kartona yazardı. En sevdiğim şeydi. Benim sattığım terliği yazmak veya ona yazdırmak.

Öğlene doğru kalabalıklaşırdı arife pazarı. Yemek işini erken hallederdik ki müşteriyi kaçırmayalım. Hangi pazarda olduğumuza göre menü değişirdi. Salı ise Şehremini Saray Meydanı'ndan güveç-pide; Çarşamba ise fırından sıcak ekmek, beyaz peynir ve üzüm; Cumaysa seyyar tezgahtan döner ekmek. Perşembe ve Cumartesi Pazarları eve yakın olduğumuz için annem hazırlar, ben götürürdüm.

Eve dönüşümüz

Baş döndüren bir hızla biterdi mallar. Ben bazen koşarak eve gider yeni mallar getirirdim. Kurduğumuz pazar uzaktaysa annemi ankesörlü telefondan arar taksiyle yollamasını isterdim.

Akşam olunca, normal zamanda bir saatte topladığımız tezgâhta mal kalmazdı. Böylece babamın yüzündeki tebessüm ıslıkla söylediği bir şarkıya dönüşürdü. Eve gelişimiz zafer kazanıp ülkesine dönen akıncılar gibi olurdu. Kaç terlik satıldığı sayılır, hasılat ortaya çıkardı. İçinden önce toptancıların borçları ayrılırdı.

Sonra bayram tıraşı için doğru berbere. Genelde arife geceleri sabaha kadar açık olduğundan berberler sıkıntı olmazdı. Tek sıkıntı benim babamın ısrarıyla hiç istemediğim modelde tıraş edilmemdi.

Ve bayram sabahı.

Annem sabaha kadar temizlik yapmış, baklavaları hazırlayıp fırına atmış, evin içini baklava börek kokuları sarmış.

O yorgunluğun üzerine babamın zorla uyandırmasıyla Sümbül Efendi'ye gider bayram namazı kılardık. Daha sonra Silivrikapı'daki aile kabristanını ziyaret ederdik. Her seferinde bir gün annem ve babam için bu mezarlığa gelip dua edeceğim günü düşünüp üzülürdüm.

Nitekim o kabristan değil artık ziyaret ettiğim.

Nerede o günler

Ve bayramın en sevdiğim zamanı. Kabristan dönüşü annemin hazırladıklarını yemek. Masadaki salam, sucuklu yumurta ve tavuklu börekten oluşan o sofra.

Hayatımın en mutlu, en güzel günleri olduğunun farkında olmadığın ve hızla geçen o bayramlar.

Sanki üzerinden 50 yıl geçmiş.

Hepsi topu topu 20-25 yıl öncesi.

Ne kadar çabuk değişmiş, ne kadar hızlı yozlaşmışız farkında mısınız?

Şimdiki bayramlar ne kadar uzak, ne kadar soğuk, ne kadar sıkıcı.

Sadece memleket değil, bayramlar da "yeni" artık.

Gösterişin, riyakârlığın, samimiyetsizliğin bayramları artık kutlanan. "Eski" bayramınız kutlu olsun o zaman.

Eskisi gibi...

İyi bayramlar."

 

TEŞEKKÜR: Nihat Sırdar kardeşimin de bayramını kutlamayı unutmuyorum. Hasretle gözlerinden öpüyorum.

...

GÜNÜN SÖZÜ

Medeniyet, kadınların etkisiyle gelir. Emerson

Yazarın Diğer Yazıları