Eski İstanbul'un cumbalı evleri

Hayatımın en önemli evi Haliç Fener Vodina Caddesi 60 numaradır. Hâlâ ayakta. Ata Nineme ait bu yapıda çocukluğumu ve ilk gençliğimi yaşadım. Evlenene kadar buradaydım. Eski bir konsolosluk misafirhanesinden dönüşmeydi. Hani "Sefertası gibi" derler ya o cinsten. Beş buçuk kat. En üstün yarısı oda kalanı teras. Kokulu Osmanlı Karanfillerinden Fulya ve Güle kadar çiçek yetiştirirdik. Çarşamba Pazarı'ndan satın alınan bir tavuk yüzünden bu güzelim sera mahvoldu. O beyaz renkli kanatlı kıyılıp kesilemedi. Civcivleri oldu nüfusları çoğaldı. Sonunda anneannemin ablasının bahçeli evine taşındılar. Benim Karagümrük'te bir daireye göçmemle aynı zamandı. Doğrusu her katında bir cumbası olan bu evi unutmam mümkün değil. İçinde hem Terkos vardı hem su tulumbası. Aklınıza gelen her tarafta erzak ambarları mevcuttu. Yarı bodrum mutfakta "Lezzet Durakları" programına konu olacak yemekler yapılırdı. Turşu fıçıları, özel lakerda mermerleri. Çiroz ve sucuk kurutma telleri vardı. Tabiî babamın kış kavunlarını sakladığı özel bölmeler de mevcuttu. Annemin Deniz Mutfağı'nın benzeşenini asla bulamadım.

Hamsinin 20 çeşidini yapardı. Mezgit menüsü de hayli zengindi. Uskumru çirozlarını ancak Balık Pazarı'nda bulmanız mümkün. Ben Lüferci idim. Palamut ağabeyimin tercihidir. Hatta balık kıtlığı olan bir dönemde attığı kazığı unutamam. Bir arkadaşım nerden bulmuşsa Çingene Palamutları getirdi. Akşama kendim hazırlar oturur yerim planı yaptım. Gazeteden eve biraz geç döndüm. Doğrudan buzdolabına gittim. Açtım balıklar yok. Tırım tırım aradım bulmadım. Sonunda anneme yöneldim ve sordum cevabı kısa oldu "Ağabeyin yedi". Yahu nasıl yer? Adam Erzurum'da. Ekledi; "Askeri uçakla evrak getirmiş, pişirdim yedi ve gitti". Anlayacağınız dönemin DC3'ü bana karşı komplo için kullanılmış. İçime oturdu, donup kaldım.

Fırfırlı perdeler

Sadece büyüdüğüm bölgede değil, İstanbul'un dört bir yanında birbirine bitişik cumbalı evler vardı. Kurgulu fırfırları olan tahta oluşuma -çıkrık gibi- perdeler takılırdı. Bunların altına oturduğunuz zaman rahatlıkla gelen geçeni izlerdiniz. Yoğurtçu Pala'nın, iki gözü de şaşı poğaçacının gelişini buradan takip ederdik. Tam dört cumbası olan evden apartman dairesine geçince uzun süre uyum sorunu yaşadım. Çünkü sadece küçük bir balkonu vardı. Halen oturduğum yeri merak edecekler için yazıyorum; Biri kocaman üç balkonlu. Apartmanın bahçesi bile var. Hayvanlar rahatlıkla uyuyabiliyorlar.

...

Eski yalılar, konaklar, köşkler, minik mütevazı evler birer birer yok oluyor. Sözüm ona "koruma kurumları" var. Bürokrasiyi ayarlayamayanlar, çözümü kibrit çakmakta buluyorlar. Süleymaniye'den Nişantaşı'na, Vişnezade'den Kızıltoprak'a kadar gördüklerimiz nerede? Siyasi tarihimizin önemli mekanı Ziverbey Köşkü'nü bilen kaldı mı? Burasının komutanı Tümgeneral Memduh Ünlütürk'ü tanıyanınız var mı? Emekli olduktan sonra o hafif aksak yürüyüşüyle yazılar getirir ben redakte ederdim. Tanıştıran ise Nazlı Ilıcak'tı.  Ona da "Allah kurtarsın" dileklerimi gönderiyorum. Ünlütürk'e de rahmet dileklerimi.

Babıali'dekiler

Cumhuriyet'in ilk yeri muhteşem bir konaktı. Daha sonra İttihat ve Terakki'ye tahsis edilmişti. Gazete idaresine dönüştürülme emrini Atatürk vermişti. Akşam'ın yeri de bir bayana aitti. İsmi devamlı değiştirilen sonunda ünlü karikatürist Cemal Nadir olarak sabitlenen sokaktaydı. Bu binada arkadaşım merhum Şakir Süter'le tanıştım. Gazetenin o zamanki sahibi Malik Yolaç'tı. Epey el değiştirip halen yaşamayı sürdürüyor. Benim 16 yılım Akşam'da geçti. Önce M. Ali Ilıcak'ın daha sonra Mehmet Emin Karamehmet'in patronajındaydım. Ethem Sancak'la hiç işim olmadı. Devralırken, ayrıldım. Cumbalı evlerle başladım, nerelere geldim. Kısmet olursa önümüzdeki pazar başka İstanbul mavralarında buluşuruz.

***

AÇIKLAMA:

Satışı yüksek gazetede köşe kapan genç bir meslektaşım benim yazılarımı yürütmeyi alışkanlık haline getirdi. Konu aynen, sadece takla attırıyor. Futbolla ilgili olanlara alışmıştım. Ama ekranla ilgilileri gördükçe kızmaya başladım. Bu yüzden 24 saatte 26.200 siteden protesto alması dahi umurunda değil. Ben aldırmıyorum ama vatandaş aynı görüşte değil. Benim yerime harekete geçenlere teşekkür ediyorum. Mesaj yollayanlara ise eski bir örnekle cevap vereceğim; "Ağaca, sarmaşık sorulmaz. O çürükçülün sarılması Çınar'ı küçültmez".

Yazarın Diğer Yazıları