Eski kafa yeni politika

AKP iktidarı, politik literatüründe, sürekli,  güç, büyük, yeni ve değişim sözcüğünü kullanmaktadır. Batılı demokratik ülkeleri takip eden yurttaşlar bilecektir. Batılı siyasi parti ve politikacıların, propaganda malzemesi olarak çok sık kullandığı algı yarattığı sözcüklerden birkaç tanesidir. AKP'liler bu sözcüklere, İslam, Müslümanlık, dindarlık, cennet ve cehennem gibi sözcükler ilave etmişlerdir. Bunlar sadece basit sözcükler değil içi dolu kavramlardır. AKP yöneticileri, Batı'nın kullandığı siyasi ve ekonomik kavramları çarpıtarak, kamuoyu yaratmak, kendilerini farklı tanıtmak, hoşa gitmeyecek politikalarını kamufle etmek veya iyi göstermek için kullanmaktadır, yani kendi anladıkları dille, takiye yapmaktalar.

Konumuz AKP hükümetleri programları değil, konumuza geri dönelim, Dışişleri Bakanlığı'nda olan bürokrat değişikliklerini yeni politika olarak takdim ettiler. Hangi ülkede bürokrat değişince politikalar değişir biz bilmiyoruz. Dikta ve demokratik hiçbir ülkede duymadık. Referansı 7. yüzyıl olan bir zihniyet neyi değiştirir. Eski kafalar, pozisyon veya yer değiştirince yenilik olarak mı görmek lazım bilmiyoruz. Feridun Sinirlioğlu, Naci Koru ve AKP yandaş ve zihniyetindeki gayrimillî diplomat ve bürokratlar, bu ülkeye, hem başarısız uzun bir dönem yaşattılar hem de genç yeteneklerin önlerini tıkadılar. Bu devirde 7 yıl müsteşarlık mı yapılır. Hangi yeteneğin vardı da bunu yapabildin. Dışişleri Bakanlığı, tarihinin en kötü dönemini yaşamıştır. Siyasi bir sorumlulukları olmamakla birlikte, evet efendim, sepet efendim tarzı bürokratların tahribatı bazen politikacılardan daha fazla olur. Feridun Sinirlioğlu ve Naci Koru gibi AKP yandaşı bürokratların üst düzey, karar mercilerinden uzaklaşmaları hayırlı bir iştir, ancak yeterli değildir. Bu bürokratların gitmesiyle, Türk dışişlerinin eskiden olduğu gibi, çağdaş ve rasyonel yöntemlere geçilecek değildir. Dışişleri Bakanlığı Davutoğlu'ndan kurtuldu, şimdi de hiçbir vizyonu ve becerisi olmayan, gayrimillî Çavuşoğlu'ndan da kurtulması gerekir. AKP, felsefesine uygun dış politika duvara çarptı ve arabanın tamir edilmesi gerekir, buna mecbur kaldılar. Sıfır sorundan, onurlu yalnızlığa, oradan da şahane felaketlere ulaştılar. Bu yarattıkları sorunlar sadece onları etkilese, ne halleri varsa görsünler diyeceğiz, ama bu politikanın olumsuz sonuçlarını hepimiz yaşıyoruz.

Erdoğan'ın Putin'e mektubu

Basından öğrendiğimize göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 Haziran Rusya günü münasebetiyle Putin'e bir kutlama mesajı göndermiş ve iki ülke ve halkın ilişkilerinin daha iyi olması temennisinde bulunmuştur. Bu davranış yerinde ve iyi bir politikadır. Rus uçağını düşürmek çok hatalı ve talihsiz bir olaydı. Rus uçağının düşürülmesini Amerikalılarla müzakere edilmeden yapmaları mümkün değildir. Amerikalıların oyununa geldikleri bellidir. 18. yüzyıldan bu tarafa Osmanlı dönemi de dahil olmak üzere Türkiye hep denge politikası takip etmiştir. Bu bir zorunluluk olduğu gibi akıllıca bir politikadır. Gerek bulunduğu bölgede gerekse küresel güçler arasında denge sağlamak ve ülkeleri birbirine karşı oynamak dış politikada önemli bir stratejidir. Bunu bütün ülkeler yapar. Ancak Türkiye, ABD'ye karşı Rusya kartını kaybetmiştir. Sadece denge politikasında dengenin birisini kaybetmekle kalmamış aynı zaman da düşman olmuştur. Bu durum iki kez kaybetmedir. Rusya açısından da çok ciddi kayıplar olmuştur. Rusya, büyük ekonomik ve stratejik kayıplara uğramıştır. Başta, 20 milyar dolarlık Mersin Akkuyu nükleer enerji tesisi olmak üzere, Rus petrol ve gazını, Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşıyacak boru hatları, Rusya açısından çok önemlidir. Uçak krizi nedeniyle siyasi ve ekonomik faaliyetler durdurulmuş ve iki ülke öfkesine yenilmiştir. Erdoğan'ın bu mektubu karşılıksız kalmayacaktır. Rusya da bu durumun her iki ülkenin aleyhine olduğunu görmüştür. Umarız bu sıkıntılı dönem aşılır.

Yazarın Diğer Yazıları