Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

Eski sinemalara özlem... Siyah beyaz karelerde kalanlar

Türk sineması son yıllarda büyük bir yol kat etti. Başta dünyaca bilinen Cannes Film Festivali olmak üzere pek çok önemli ve uluslararası festivalden de filmlerimiz ve yönetmenlerimiz ödülle döndü. Özellikle de son zamanlarda ülkemizde büyük beğenilerle izlenen hatta günün programı kendilerine göre ayarlanan Türk TV dizilerinin komşu ülkelerde yayınlanarak yabancı ülkelere satılması bunun en güzel örneklerinden biri.
Bunların hepsi tamam da ben ve benim gibi belli bir dönemi hem yaşamış, hem de çocukluğu boyunca iyi birer sinema izleyicisi olmuş orta yaş kuşağı fanatiklerinin gönlünde eski film ve sinemalara ve unutulmaz oyuncularına ciddi bir özlem var. Niye derseniz bizler büyülü cam ve televizyonla tanışmadan önce beyaz perdenin o karşı konulmaz cazibesiyle daha küçük birer çocuk iken ailelerimizle gittiğimiz yazlık bahçe sinemalarında tanışmıştık. Bir yandan çekirdek çitler, frigobuz yer, gazozumuzu içer, öte yandan unutulmaz karakter oyuncularıyla aynı karelerde yaşardık. Şimdilerde perdenin gerisine çekilmiş olan Yeşilçam’ın o ailemizden biri olan karakterlerini özlüyoruz.
Bazıları şanslı, hala yaşıyor. Bazıları da o günlerin hayalleriyle doldurdukları yalnızlıklarıyla zor şartlarla mücadele edip hayata tutunmaya çalışıyorlar. Bugün film, sinema ve TV dizilerinden kazanılan deli paralar o gün nerede? Ancak karın tokluğuna çalışılırmış. Zamanla her şey çok değişti. O gün ayıp sayılan gösteriş bugün bazı kişileri ifade eden yaşam biçimi oldu. Anlayacağınız roller sokağa taşmış durumda. Bizim kuşak ise beyaz perdeden çıkıp yaşamımıza giriveren tonton amcalarımızı “Hulusi Kentmen, Nubar Terziyan”, mahallenin anaç teyzelerini “Adile Naşit, Mürüvvet Sim”, dedikodu kumkuması, evde kalmış ablalarını “Ayşen Gruda”, eline erkek eli değmemiş masum kızlarını “Belgin Doruk, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit ve Türkan Şoray”, yiğit, temiz kalpli ağabeylerimizi “Ayhan Işık, Yılmaz Güney, Kartal Tibet, Ediz Hun, Kadir İnanır, Cüneyt Arkın, Tarık Akan”  vb. özlüyoruz. 
Hatta bir çoğumuzun onlar gibi olmak istediğini, saçını sakalını onlar gibi taradığını ve onlar gibi giyindiklerini de unutmayalım. Sinemamız bir çok alanda yol kat etse de, hala yerlerine yenisini koyamadığı o karakter oyuncularından işte bazıları:
“Mualla Sürer, Vahi Öz, Necdet Tosun, Suphi Kaner, Sami Hazinses, Kenan Pars, Cevat Kurtuluş, Aliye Rona, Ekrem Bora, Neriman Köksal, Öztürk Serengil, Erol Taş, Sadri Alışık, Atıf Kaptan, Yıldırım Önal ve Suna Pekuysal” aklıma en hızlı gelenler ve tabii ki Allah uzun ömür versin hepimizin Kel Mahmut hocası Münir Özkul... 
Tabii sütunuma sığmayan niceleri. Bugün çok daha iyi olanaklarla çekilen filmlerde ve dizilerde muhteşem dekorlar, villalar, cipler, her şey çok. Çok ama seyircinin kendisi ile içten bir iletişim kurmasına sağlayacak karakter oyuncuları ne yazık ki çok az. Onlar hala eski sinemalara özlem duyduğumuz yeri doldurulamayanlar. Ruhları şad olsun. Özlüyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları