"Eski Türkiye" diyerek korktukları kimlerdir?

Yerli-yersiz, olur-olmadık, her fırsatta kendi tarihine bu kadar hakaret eden, aşağılayan başka bir ülke bulamazsınız.

Referandumdan 'evet' çıkarabilmek için bıraktıkları yerden, toplumu ayırmaya, hakaret etmeye, germeye başladılar.

Toplum, sanki bir kimlik arayışı içindeymiş gibi sürekli farklı tanımlara sokuluyor.

Bir gün diyorlar ki "Sen Türksün, Kürtsün, Çerkezsin", öteki gün "Türk deme Türkiyeli de", bir başka gün "Siz İslam Milletisiniz", başları sıkışınca; Büyük Türk Milleti…

Bu nedir arkadaş? Türkiye, kahvehane midir? Kafasına göre vatandaşları kutuplaştırılıp, ayrıştırıp sonrasında seçimlere götürmenin mantıklı izahı nedir?

Bunu neden yapıyorsunuz? Ulaşamadığınız, kazanamadığınız, elde edemediğiniz bir siyasi makam mı kalmıştır?

***

Son 3 günde devletin en tepesindeki isimlerin söylediklerine bir bakın.

"Hayır diyenler Eski Türkiye'yi istiyor. Eski Türkiye'ye 'evet' mi 'hayır' mı?"

"Değişime direnenler yok olacak!"

"Evet çıkarsa, terör örgütlerinin kökü kazınacak. Evet çıkarsa 'terör' diye bir şey kalmaz."

"Darbede yapamadıklarını, 'hayır' diyerek yapmak istiyorlar."

Türkiye'de siyaset kurumunun 15 yılda geldiği, getirildiği durumun özetidir aslında bu sözler…

Vatandaşın aklıyla alay eden, fazla düşünmemesi için olabildiğince geren, sıkıştıran ve sersemleten sloganik sözler…

İnsan, hiç kendi tarihini "eski-yeni" diye ayırır mı?

İnsan, milletini "Türk, Kürt, Abaza, Çerkez…" diye görür ve sonra onları tek çatı altında toplayacağını iddia eder mi? Zaten bu millet tek çatı altında birleşmiştir…

Her fırsatta ortaya sunulan "İslam ümmeti" söylemlerini de iyi analiz etmek gerekiyor. İslam coğrafyasındaki hangi ülke Türkiye'nin çatısı altında tek millet olmak istiyor?

Varsa yoksa savaştan kaçan sığınmacılar düşüyor payımıza… Onlar da "Arapça ve Kürtçe eğitim isteriz" diyerek hiçbir şekilde entegre olmayacaklarını beyan ediyor.

***

"Eski Türkiye" diyerek bastırmak istedikleri milli mücadelenin özünü oluşturan Türklük ruhundan başkası değildir.

O ruh öyle bir ruhtur ki…

Boğazına dayanan bıçağa, sırtına saplanan hançere, yüreğine işleyen mermiye aldırış etmeksizin, koşar adım ölüme gidenlerin ruhudur…

Her şey bitti denildiği bir anda, yeni bir doğuş, yeni bir uyanış gibi yarınlara koşanların ruhudur…

Düşmanın üzerine yağacak mermiye bir şey olmasın diyerek, evladının üzerindeki battaniyeyi alanların ruhudur…

İşte o ruh öylesine engin, öylesine vakur ve öylesine sabırlıdır ki, son ana kadar sesini çıkarmaz, tepkisini göstermez ve bekler…

O bekleyişin sonunda ihanet her yanı sardıysa eğer, bir atlı edasıyla, bir bozkurt gibi, gökleri yaran sesiyle "Türk doğduk, Türk yaşadık bir Türk gibi öleceğiz" diyerek sancağını alır, ileriye atılır…

Sözde torunlar, tarih bilmeyen soytarılar, her fırsatta milli değerlere saldıranlar…

Olur da o ruhu uyandırırsanız; ne seller ne rüzgarlar ne türlü afetler engel olur kutlu yürüyüşe…

O sancak bir kere düştü, bir kez daha düşmez bilesiniz.

Türk'ü bu coğrafyadan silemezsiniz!

Yazarın Diğer Yazıları