Etkisiz eleman rolü yakıştı mı?

                Fark etmez... Her zaman istim geriden gelir. Bizimkiler de istim zaten. Amerika'nın istimi... Geriden geliyorlar.

ABD burnumuzun dibinde komşularımızın anasını ağlatıyor, ülkeleri hallaç pamuğu gibi dağıtıyor, kendince sınırlarını ve rejimlerini değiştiriyor, bizimkiler peşinden gidiyor...

En son Rusya'ya tosladılar.

Rusya, Sovyetler Birliği dönemindeki eski gücüne kavuştu, Putin yönetimi, 1991'de çöken, tükenen Rusya'yı ayağa kaldırdı.

En son bizim Cumhurbaşkanımızın da katıldığı Moskova'da bir cami açtılar. Cami büyük mü büyüktü. Havalıydı. İslam dünyasına iki mesaj vermekteydi.

"Birincisi Rusya dini özgürlükler ülkesidir ve İslam dininin düşmanı değildir." İkincisi de  "Rusya, hegemonyan güç olarak en iyisini en büyüğünü yapar."

Bu arada, denizaltılar, onlarca uçak ve askeri mühimmat gemisi, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından geçmekteydi. Rusya, Suriye'de taraf olmuş ve bu ülkede askeri üs kurmaktaydı...

Camiye hayran kaldı bizimkiler...

Kaç milyon dolara nasıl yapıldığını merak ettiler..

Bizimkiler, ağzı açık, yanlarında Filistinli Abbas, Putin'i tebrik ederken, Putin'in adamları son hazırlıklarını çoktan tamamladı. Çakmağı çaktı. Bizimkiler dahil gürültüye uyanmayan kalmadı.

Çok değil, az bir zaman sonra ülkemizin kıymetli büyüğü aşağıdaki demeci patlattı...

 "Dün yaptıkları operasyonlarla bugün devam eden operasyonlarda 65 kişinin öldüğünün haberini aldık. Nerede? Hama, Humus ve Halep taraflarında. Şimdi bu çok manidardır. Çünkü Rusya, DAEŞ'e karşı burada bir mücadele vereceğini bizim Büyükelçiliğimize gönderdiği yazıda ifade ediyor. Ama DAEŞ'e karşı değil tam manasıyla rejime karşı direnen ılımlı muhalefete karşı bunu yaptı ve sivil insanlar öldürüldü, sivil insanların öldürülmesini de görmemezlikten geliyorlar..." dedi.

Belli ki şaşırmış...

Şöyle anlamsız bir cümle bile kurdu: "Rusya'nın Suriye'ye bir sınırı yok. Rusya Suriye'yle niye bu kadar ilgileniyor..."

Haklı...

Ortağı Amerika'yı unuttu ama gerçekten de Rusya'nın Suriye ile bir sınırı yoktu. Bizim komşumuzdu Suriye...

Cumhurbaşkanımızın sözleri dikkate alındığında her halde buradan çıkaracağımız sonuç; "Öyle ise bizim vurmamız lazım..." olmalı. Ancak mümkün değil.

Kesinlikle vuramayız!

İki uçağımız düştüğünde içindeki vatan evladı askerlerimiz şehit edildiğinde yutkunduğumuz gibi ancak yutkunuruz.

Çünkü Türkiye'yi yönetenler, Türkiye'nin büyük güç olmasını istemek yerine, ABD'nin peşine takılmayı tercih ettiler.

Bu durumda Amerika isterse vururuz. İstemezse vuramayız. Bölgesinde üstün ve etkin güç değil, bağımlı bir gücüz biz.

Ülkeyi yaksalar bile NATO'nun dümen suyundan çıkamayız.

1990'lardan sonra dünyada iki önemli güç kendini tazelerken bizi yönetenler "devleti nasıl ele geçirir de kendi rejimimizi kurarız" sevdasının peşindeydi...

Kendi şahsi çıkarı ve rejim yerine ülkesinin geleceğini düşünenler ise bugün istediklerini alıyor. Bize çırpınmak, anlamsız cümleler kurmak kalıyor.

Nitekim oyun kurucu bölgesel güç haline gelenlerden biri İran, öteki de Sovyetlerin bakiyesini iyi değerlendiren Rusya'dır. Orta Doğu/da at koşturan onlar şimdi. Türkiye ise Erdoğan yönetimiyle "Yeni Türkiye" ve Neo-Osmanlı" hayalleriyle, ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'nin yedeğinde bir öteye bir beriye savruluyor. Üstelik millî birliği ve bütünlüğü bozulma noktasında. İç düşmanları, her gün kendisini kurşunlamaktadır.

İhaneti kaç kere görmesine rağmen bundan ders çıkarmayan bir ülke durumundayız. Etkisiz eleman rolünü bize yakıştıranlar utansın.

 

Yazarın Diğer Yazıları