Eve yiyecek götürebilmek için karanlığı bekliyorlar!

Eve yiyecek götürebilmek için karanlığı bekliyorlar!
Türkiye’nin başkenti Ankara’nın göbeğinde bile sebze meyve ihtiyaçlarını pazar artıklarından karşılayanlar var

Vatandaş çürük soğana muhtaç!

İktidardan boş vaatler hayattan acı gerçekler

Ekranlarda dönüp duran reklam filminde; pazarda arkadaşı Nebahat Hanım’la karşılaşan Zahide Hanım AKP iktidarı sayesinde pazardaki bolluk, bereket ve ucuzluktan bahsediyor. Ama kazın ayağı hiç de öyle değil. Mali gücü bu sözde ucuzluğa bile yetmeyen pek çok insan pazarın kapanış saatini bekliyor.

Yönetenlerin ayıbını karanlıklar örtüyor

Onlar, Ankara pazarlarının gece müdavimleri. Çürük-çarık, meyve-sebze hangi pazarda daha çok, en iyi onlar biliyor. Alışveriş yapanlar aydınlığı, gün ışığını seçerken onlar, karanlık çöküp pazar tezgahları toplanırken ortaya çıkıyor. Çöken karanlığın kendilerine ait olmayan bu ayıbı kapatacağını umarak...

Pazar artıkları fukara sofrasına aş oluyor

Pazarcılar tezgahlarını kamyonlara yükleyip pazar yerini terk ederken onların mesaisi başlıyor. Yerdeki artıklar içinden sofralarına götürebilecekleri sebze-meyvelerden mahçupça seçtikten sonra, “Buna da şükür” diyerek evlerinin yolunu tutarken, iktidarın yalanları ekranlarda çınlamaya devam ediyor.

Çürük-çarık, meyve-sebze Ankara’da hangi semt pazarında, en iyi onlar biliyor. Tezgahlar toplanırken “arta kalanları” seçmek için kimsenin görmemesine büyük özen gösteriyorlar.

Adları ve milliyetleri farklı farklı da olsa değişmeyen tek şey kaderleri. İstatistiklerde onlara rastlayamıyorsunuz. Hani, “açlık sınırının altı üstü” diye yazılanlarda... Çünkü onları adam yerine koyup da gelirlerini anlatacak bir kurum yok. Dibin dibinde yaşıyorlar. Aslında onlar semt pazarlarının müdavimleri. Çürük-çarık, meyve-sebze hangi pazarda daha çok, en iyi onlar biliyor. Alışveriş yapanlar aydınlığı, gün ışığını seçerken onlar sabırla karanlığın çökmesini bekliyor. Karanlık çökecek, ayıplar görünmeyecek. Tezgahlar toplanırken arta kalanları onlar mahcupça seçecek. Sonra, “buna da şükür” diyerek evlerine doğru yola koyulacaklar.

Artık işsizlik bitsin 

Cebeci pazarının müdavimlerinden biri ise ilkokul mezunu. 32 yaşında. Kâğıt toplayıcısı. İş bulsa çalışacak ama yok. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden aldığı yardımın 5 boğaza yetmediğini belirterek şöyle diyor: “3 çocuğum var. Biri daha yeni doğdu, 1 haftalık. Kızım astım hastası, her gün ilaç alması gerekiyor ama maddi durumum kötü. Bu sene bir şekilde okula yazdırdık fakat kitaplarını alamıyoruz. İş versinler istiyorum. Bir temizlik şirketinde işe girmiştim ama çıkardılar. İşsizliği, sefaleti kim bitirecekse ülkenin başına o gelsin. Bizi de hatırlayacak birileri gelsin.”

Yardım istemiyoruz 

4 çocuk sahibi bir anne. 64 yaşında. Eşi ırgatlık yapıyor. O da Cebeci pazarına bir an evvel karanlık çökmesini bekleyenlerden. Devletten de olsa yardım almayı günah sayan ender insanlardan. Şunları söyledi: “Çocuklarımın durumu kötü. Ben bu şekilde onlara destek olmaya çalışıyorum. Alabilecek gücüm olsa zaten parayla alırım. Ülkenin başına çocuklarıma iş verecek biri gelsin isterim. Onların da düzenli işi yok. Benim yaşım geçti ama Allah onları kimseye muhtaç etmesin. Bu ülkenin başına artık iyi biri gelsin. 600 lira kira veriyorum. Yardım almak için hiçbir yere başvurmadım. Eşim hep ‘günah’ der, istemez. Ekmeğimizi taştan çıkarıyoruz.”

 

Kimsenin bizden haberi bile yok

Kayınpeder-gelin birlikte geldikleri semt pazarında karanlığın çökmesiyle nafakalarını aramaya başlıyor. Yaklaşık 5 ay kadar önce Musul’dan Türkiye’ye gelmişler. 500 lira kira veren, 8 çocuk sahibi kayınpeder 15 lira yevmiyeyle bir fırında çalıştığını söylüyor. Seçimlerin sonucunun ne olacağını bilemediğini sifade eden kayınpeder, “Kimsenin bizden haberi bile yok. Pazar yerine gelinimle gelip yemeklik topluyoruz. Allah’a çok şükür hayattayız” ifadelerini kullandı (yanda). Irak’tan Türkiye’ye sığınan Türkmen ailesinin çocukları ise şöyle diyor: “Perşembe günleri Cebeci pazarına gelip meyve-sebze topluyoruz. Annemiz bize yemek pişiriyor. Onlar gelmiyor biz topluyoruz. Türkiye’de mutluyuz. Çok şükür” 

 

“Karnımı doyurmak için mecburum”

Sıhhiye pazarında saat 21.30 suları. Pazar tezgahlarından arta kalanı toplayan 61 yaşındaki bir teyze... Tezgahlar toplanırken elinde torbasıyla ortaya çıkıyor. Bir köşede yarısı çürük meyve-sebzeleri elden geçirdikten sonra elindeki torbasına yerleştiriyor. İki kızı var, ikisi de hasta. Biri yatalak. Üstelik eşi de rahatsız, çalışamıyor. Ev temizliğine gittiği bir kadına şimdi duacı. Hiç olmazsa emekli olabilmiş. Seçimlerden beklentisini, “Kimseden de bir şey istediğim yok. Seçimlerde kim gelirse gelsin benim durumumu etkileyeceğine inanmıyorum. Baştakiler değişiyor biz toplamaya devam ediyoruz” diye özetledikten sonra ekliyor: “Emekli maaşım bir de pazardan topladıklarımla geçinmeye çalışıyorum. Artık yaşlandım, zorlanıyorum. Ama karnımı doyurmak için mecburum. 200 lira kira veriyorum.”

 

Gerçek reklamdaki gibi değil!

Televizyonlarda yayınlanan AKP reklamlarından birindeki diyalog şöyle: 

- Oooo. İyi pazarlar Zahide.

- İyi pazarlar Nebahat.

- Nasıl ucuzluk, pahalılık?

- Eee, sebze meyve bol. Bol olunca da ucuz oluyor tabii. GAP diye bir projeden bahsediyorlar ya... Valla yaradı bölgemize.

- Nedir anam o?

- Kız, haberin yok mu? Hükümet yeni bir proje başlattı. Tarım, hayvancılık canlandı. Bölgemiz canlanıyor.

- Amaaan proje proje... Hiç gerçekte olan bir şey yok.

- Bak, pazarda ürün bol, hayvancılık iyi. Bunlar nasıl oluyor pekiyi? Hükümetin destekleri sayesinde oluyor tabii. Sen bunları biliyorsun ama bilmezden geliyorsun.

- Neyse, ben pazarı yapayım geç olmadan.

- Vallahi AK Parti konuşmadı, çalıştı. Oylarımızın hakkını verdi. Birileri hâlâ konuşuyor.  Eeee, onlar konuşur AK Parti yapar.