Evet-hayır, at ve it meselesidir!

Hollanda polisinin, Türklerin üzerine atları ve köpekleri ile saldırması, Türkiye'de at ve it edebiyatını canlandırdı. Meselâ Tayyip Erdoğan, son olarak "Hollanda'da seçim var. Atların, itlerin sahiplerinin ne yapılacağı ortaya çıkacak." dedi.

At ve it, Türk edebiyatında, özellikle masal geleneğinde önemli figürlerdendir. Masalların gerçeklikten kopardığı öne sürülse de, çocukların hayal gücünü ve muhakeme kabiliyetini geliştirmesi için daha iyi bir yol bulunamamıştır. Ben çocukken Eflatun Cem Güney'in derlediği masalları okurdum. Masalların birinde, padişahın kızını almak isteyen delikanlı sarayın kapısına vardığında görür ki iki direkten birine at diğerine it bağlanmıştır. Atın önüne et, itin önüne ot konulmuştur. İkisi de azgınlaşmış ve saldırganlaşmıştır. Masal kahramanı, eti itin önüne, otu da atın önüne koyar ve içeri girer...

Sadece bu örnek bile, devlet işlerinin ne kadar karmaşık olduğunu çocuk algısına yerleştirmek ve ona doğru düşünme yeteneği kazandırmak için çok değerlidir.

***

Türkiye'de uzun zamandan beri atın önüne et, itin önüne ot konulduğu için, bütün işler yanlış yürümektedir.

Bakıyorsunuz, İslam dini, Müslümanlıkla hiç ilgisi olmayanların elinde insanları aldatma ve kandırmanın aracı olmuş, Türk Milliyetçileri ise kendilerini yönetenlerin başka merkezlere hizmet ettiğini uzun yıllar görememiş! İnsan hakları ve demokrasi, bölücülerin sığınağı haline getirilmiş. Milliyetçilerin takip etmesi gereken politikalar, toplumun hiç destek vermediği gruplara terk edilmiş ki, o politikalar hiçbir zaman uygulanamasın!

Böyle bir siyasi yapı içinde kavramlar, algılar birbirine karışır, doğruyu bulma imkânı ortadan kalkar.

***

Yapılacak iş, atın önündeki eti, itin önüne, itin önündeki otu atın önüne koymaktır. Fakat bu kadar basit bir şekilde izah edilse de insanlar gerçekleri anlamamak için direnir. Çünkü, Texe Marrs adlı yazarın "Dark Majesty" kitabında açıkladığı gibi "Yürürlükteki bu korkunç komplonun içeriği, vasat insanları rahatsız ediyor. Konfor sınırlarını sarsıyor. Gerçek, geleneksel düşünce kalıplarının içine sığmıyor ve sosyal olarak 'doğru' kabul edilen olgularla örtüşmüyor. Mevcut sistemlere duydukları güven sarsılıyor, duygusal ruh halleri tehdit altına giriyor. Çok sarsıcı ve rahatlarını kaçırıcı olabileceğinden, gerçekle yüzleşmek istemiyorlar. İsteseler bile, liderleri, politik ve ekonomik sistemleri, idealize edilen değerler hakkındaki gerçekleri öğrendiklerinde daha sarsıcı bir açmazla karşı karşıya kalma riski olduğunu da biliyorlar. Ancak Soljenitsin'in belirttiği gibi; cesur bir insanın atacağı en basit adım, bir yalanın parçası olmamaktır. Gerçeğin bir kelimesi bile tüm dünyaya bedeldir..."

Pakistanlı bilim adamı Pervez Hoodby'ın dediği gibi "Yapıcı bir değişiklik olması için gerçeklerin bütün açıklığı ile ortaya konulmasından başka çare yoktur."

***

Gerçekler kendi hükmünü zamanla icra eder. Gerçekler o kadar açık ve net bir şekilde ortaya çıkar ki, artık kimse insanları yalanlarına alet edemez. Yalanla kurulan zamanla yıkılır. Türkiye'de milliyetçilik, İslamcılık, sosyalizm, sosyal demokrasi veya liberalizm ekseninde faaliyet gösteren siyasi yapıların gerçekte bu kavramlarla hiçbir ilgisi yoktur. Zaten çoğu aynı merkezden idare edilmektedir.

Bunların bir kısmının temsil ettikleri değerlere ihanet ettikleri artık ortaya çıkmıştır.

Bu sebeple, "Ankara'nın şerrinden Brüksel'in şefaatine sığındık" diyenlerin, Hollanda mağduriyet edebiyatı ile kandırabilecekleri insan sayısı da aynı oranda azalmıştır. Fakat asıl mesele, etin hâlâ atın önünde, otun da itin önünde olmasıdır!

Yazarın Diğer Yazıları