Faiz serabı

1979 yılında enflasyon oranı yüzde 60 idi. Buna karşılık mevduat faiz oranı yüzde 20 ve Merkez Bankası reeskont faiz oranı da yüzde 10.75 idi.

Bankaya yüz lira yatıranın bir yıl sonra nominal olarak eline 120 lira geçiyordu. Ancak yüzde 60 olan enflasyondan sonra reel değer olarak, başka bir ifade ile satın alma gücü olarak elinde 75 lira kalıyordu. Yani bir yıl önce yüz lirası ile 20 kilo et alıyorken, faizle birlikte eline geçen 120 lira ile artık 15 kilo et alabiliyordu.

1979 yılını örnek verdim... Zira o yıl yaşlı bir tefeci bana, banka faizi yüzde 20, ben paramı yıllık yüzde 30 faizle veriyorum, dedi. Ben de yüzde 60 enflasyon var, kaybediyorsun dedim. Adam şaşırdı... İzah edince anladı.

O dönemde sanayi kredileri de yüzde 30 dolayında idi.

Yani bankaya mevduat olarak para yatıranlar eksi faiz aldıkları için bankaları  zengin ediyordu. Yine yüzde 60 enflasyon varken Merkez Bankası reeskont faiz oranı yüzde 10.70 idi. Yani bir yandan da Merkez Bankası bankalara eksi faizle kaynak veriyordu. Bankalara adeta karşılıksız kaynak aktarıyordu.

Bankalar ise bu paranın bir kısmını yatırım ve sanayi kredisi olarak veriyor ve sanayici eksi faizle kârlı duruma geçiyordu. İmalat sanayiindeki yatırım artışı ve büyüme bu sayede gerçekleşti.

Bu kargaşa gelir dağılımını bozdu ve fakat kısmen de olsa sermaye birikimine yaradı.

Bugün bedava para dağıtsan kimse yatırım yapmıyor... 1980 öncesi ekonomi istikrarsız bir ekonomiydi. Bugünkü ekonomik istikrar daha iyi ve fakat yetmiyor. Yatırım için hukuki altyapı kalmadı. Yönetime karşı güven sorunu oluştu.

TÜİK, Haziran ayı finansal yatırım araçları getiri oranlarını açıkladı.

2012 yılı Haziran ayında bankaya 100 lira yatıranın beş yıl sonra 2017 yılı Haziran ayında nominal olarak eline 135.80 lira geçti. Ancak aynı beş yıl içinde Tüketici Fiyat Endeksi de 2012 = 100'den, 2017 = 150.66'ya yükseldi.  Sonuçta mevduata verilen 100 lirayı bu enflasyona göre düzeltirsek mevduat sahibinin reel olarak elinde brüt olarak 88 lira 91 kuruş kaldı. Ayrıca faiz gelirinden stopaj olarak vergi hesabı hariçtir. Vergiyi de koyarsak reel kayıp daha da artacaktır. (Aşağıdaki tablo.) 

***

2012 Haziran Ayında Mevduata 100 Lira Yatıranın

5 Yıl Sonra Elinde Kalan Nominal ve Reel Para

Nominal Faizle                     135.85

Reel Faizle                              88.91

5 Yıllık TÜFE Endeksi         150.66

***

Öte yandan 2016 yılı 15 Haziran'da Merkez Bankası'nın bankaları ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti yüzde 8.61 ve aynı Haziran ayında TÜFE oranı yüzde 7.64 idi. Fonlama da reel faiz oranı yüzde 0.90 idi.  

2017 Haziran ayında MB ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti, 11.95'e çıktı. TÜFE oranı da 10.90 oldu. Fonlama reel faiz oranı da yüzde 0.95 oldu.

Aşağı yukarı fonlama reel faiz oranı aynı kaldı. Bu şartlarda MB'nin faizleri artırdık demesi doğru değildir. Aslında fonlama reel faizi aynı kalmıştır.

Sonuç:

* Türkiye'de enflasyon çift haneli olduğu ve aşırı oynak olduğu için, faizleri reel faiz olarak konuşmalıyız.

* Bankalar, kredilerde aylık faiz uygulayarak oynaklıktan dolayı kendilerini koruyorlar. Ancak tasarruf sahibine yıllık faiz vererek, onları enflasyon karşısında korumasız bırakıyorlar. Üstelik kredi faizlerinin aylık olması, ekonomide belirsizliğin tescili demektir. Ekonomiyi kırılgan yapıyor. 

* Hükümet üyeleri, bankaları tehdit etmek yerine bu sorunları yasal yoldan çözmelidir. 

Yazarın Diğer Yazıları