"Fes giydirmek"

Dilimize girmiş öyle yakıştırmalar var ki, anlamını bilmesek de kullanırız. Örnek mi istiyorsunuz, 1830'lardan vereceğim. Bir dönem Ataninem'in de annemin de görev yaptığı Feshane'den başlayalım. Tekstil sektörümüzün ilk kuruluşu olan bu yere "Askeri Dikimevi" demek daha doğru.

Fesler önce ithal edilirdi. Padişah bir gün "Şunları yapmak çok mu zor" deyince millî üretim gündeme geldi. Sultan II. Mahmut'lu yıllar. Bir yaz günü Kaptanı Derya Hüsrev Paşa'nın dikkatine koca kavuklarıyla kürek çeken kalyoncular takılır. Zorlanmakta, aşırı terlemekte olanların önüne geçmek için formül arar. Sonunda onlara Tunus usulü fesler giydirir. Sultan bir Cuma selamlığında gördüğü feslilere ilk anda tepki gösterir; "Hüsrev Paşa kimdir ki, kendi aklınca kıyafet düzenlemektedir" der. Bu lafları kalabalık bir grup içerisinde söyleyince, paşa karşıtları ümitlenir.

Sürpriz

Millet bu tepkinin devamını bekleyip nihai darbeye hazırlanır. Ancak, Mahmut Han yeni kurduğu ordunun -Asakir-i Mansure-i Muhammediye- tamamına fes giydirme kararı alır. Böylece dönem edebiyatına yeni bir deyim dahil olur; "Fes giydirmek". Sultanın buna niçin gerek gördüğüne ise "Yeniçeriyi akıllardan silmek için" cevabı verilir.

Böylece fes giyme hızla yayılmaya başlar. Fesin Fas kökenli olduğu gerçektir ama, Arap'ın, Boşnak'ın, Rum ve Ermeni'nin birbirinden görüntü farkı kalmamıştır. Durum öyle bir hale gelmiştir ki, bir deyim daha türemiştir; "Başımızın püsküllü belası".

Bir rivayete göre de 1789 Fransız ihtilalindeki direnişçilerin kırmızı külahlarına da "Hürriyet sembolü" denmesi Osmanlı'dan alıntıdır.

Biçim biçim

Zaman içinde devamlı şekil değiştirip kalıptan kalıba giren fes, toplumun her kesimince benimsenir. İstanbullular Hamidiye, Darbeyoğlu denilenleri daha fazla tercih ederler. Bir de "İstanbul Efendisi" denilenler fazla ilgi toplar. Ege yöresinde "İzmir Biçimi" popüler olur. Fesle giyen arasındaki alaka belirgindir.

Bunların yüzde 90'ı kırmızıdır. Arada pembeden bordoya çeşitli tonlar da imal edilir. Daha sonra mor ve nar çiçeği olanlar görülür. Renk konusunda, kumaş ve boyanın kalitesi önemlidir. Bunu anlamanın yolu, yağmur testinden geçmektir. Bazı kalitesizler alınmışsa tüm allar ve morlar takanın yüzüne akar. Neticede sahibini soytarıya çevirdiği fark edilir.

"Kurban olayım"

Başlangıçta feslerin püskülleri epey fazla ve ağırdı. İddiaya göre bunlar enseyi kapattığından bıçak darbelerine karşı adeta kalkandı.

Her ne kadar "Düşman ayağa bakar" dense de, fes mutlaka başa yakışmalıdır. Hani türküdeki gibi; "Fes başına, fes başına, fesine kurban olayım". Bir de zamanımıza kadar gelen benzetmedeki gibidir:

"Fes, yakışıklıların yanağına al renkler yansıtır. Fes güllerin şahına, goncalara benzer. Perçemleri gizlerken, kötü bakışlara ket çeker".

II. Meşrutiyet'ten sonra feslerin ön tarafına ay-yıldız koymak revaçtaydı. Bunun öncülüğünü ise Harbiye Nazırı Enver Paşa yapmıştı. Burma bıyıkları ve sert bakışlarıyla adeta fes mankeni gibiydi.

Delikanlılığın sembolü

O senelerde gençler kar yağarken dahi göğüslerini açarlardı. Ceketler omuza atılır, ayakkabının topuğuna basılırdı. En önemli aksesuvar olan fes de hafifçe alna yatırılırdı. Arada bıyıklar elin tersiyle sıvazlanırdı. Tüm hedef muhatabın dikkatini çekmekti. Hatun kişi, bu işmarları hemen alırlardı. Kimi fesler kulakları içine alacak kadar genişti. Bunlar da "Kallavi" ve "Babayani" diye ikiye ayrılırdı. Bazıları da silindire benzerdi. Dönemin bitirimleri bunlara "Saksı Dibi" adını vermişlerdi.

Horozibiği, Vezir Fesi, Kel Örten, Ayıp Kapayan ve daha pek çok değişik isimliler mevcuttu. Esnaf sınıfının kodamanları "Şıllık" denilenlerle gezerlerdi. Köy delikanlıları Tablası Çiçeklileri tercih ederlerdi. Mollalar, bunların etrafına sarık sararlardı. Osmanlı'da kimin neyi takacağı konusunda nizamnameler vardı.

Numaralama. Fesler çaplarına göre 1'den 6'ya kadar numaralanırdı. Standart dışı büyük kafalar için yapılanlara konan numara 66 idi. Dikkat edin günümüzde de çok büyük giysiler için hâlâ "66 numara" denir.

Tercih değişti

Kasket, fesin evrim geçirmiş hali. En güzeli Fatih Kısaparmak'ın babasının kullandığı "Sekiz köşe" olandır. Onun da tutkunu azaldı.

Beni soracak olursanız, kafamda Beşiktaş amblemli şeylerle dolaşıyorum. Amerikan beyzbol şapkasının Türkiye uyarlaması. Basketbol yorumcusu ve sevgili dostum İsmet Badem de NBA amblemlilerle geziyor. Acı ama gerçek bu...

...

GÜNÜN SÖZÜ

Kelimelerin de tecrübeler kadar önemli olduğunu anlama yıllara mal oldu. Çünkü kelimeler tecrübelerin unutulmamasını sağlar. Willie Morris

Yazarın Diğer Yazıları