FETÖ işi neden sulandırılıyor?

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında müthiş bir haber akışı başladı. Daha darbe girişiminin devam ettiği saatlerde bilhassa yandaş medyanın yayınları dikkat çekiciydi. MHP’deki değişim hareketi bile hedef alınmıştı. İsimler, iddialar havada uçuştu.

Bu içi doldurulmamış hamaset ve iftira dolu yayınların gerçeği yansıtmadığı çok geçmeden anlaşıldı. Balyoz ve Ergenekon’da tasfiye edilen generallerin yerine YAŞ kararları ile yükseltilen, sivil liselerden alınan FETÖ’cülerin 15 Temmuz’un baş aktörleri olduğu ortaya çıkmıştı.

Tablo böyle olunca, suçun geriye dönük tarifi de önem kazanmıştı. Türkiye’nin en güvenilir kurumu olarak bilinen TSK nasıl bu hale getirilmişti? FETÖ’cülerin geçmişten bu yana Emniyet içerisindeki yapılanmasının yanında TSK’da bu denli büyümesi, kemikleşmesi nasıl gerçekleşmişti?

Bu sorular soruldukça, FETÖ işi de sulandırılmaya başlandı!

15 Temmuz FETÖ Çatı davası savcısı hazırladığı iddianamede örgütün bugünlere nasıl geldiği üzerinde çarpıcı verilere ulaşmıştı. İddianamesi kamuoyuna açıklanmadan pasif göreve çekildi.

15 Temmuz darbe girişimi siyasi iklimi derinden sarstı. MHP’deki değişimin önü gayri hukuki olarak kesildi, değişimci kanada yandaş medya aracılığıyla aba altından sopa gösterildi.

Bahçeli’nin ani gibi gözüken aslında çok daha evvelden anlaşması yapılan “Al koltuğu ver referandumu” projesi devreye sokuldu. Türkiye, kendine gelemeden başkanlık sürecine sokuldu.

“Evet” kampanyalarında FETÖ, PKK’nın, PYD’nin Batı tarafından beslendiği, Türkiye’ye salındığı konusu epey bir işlendi. Kısmen doğruydu da… Ancak konu Türkiye olmaktan çıkarılıp, “Batı AKP’ye karşı” düşüncesine evrildi, ciddiyetten uzaklaşıldı.

Referandumdan hemen sonra “Haçlı ittifakı” unutuldu, mazideki dostluklar hatırlatıldı.

ABD’nin Esad’ı vurması üzerine AKP, MHP ve yandaş medyadan Trump’a övgü üzerine övgü gelmeye başladı. Trump bir anda kahramanlaşırken “Vicdanların sesi oldu” açıklaması bile yapıldı! Bu sırada Trump, PYD’ye ağır silahlar gönderiyordu!

Avrupa’ya demediğini bırakmayan, ülkeler arası krize neden olan olaylar ise rafa kaldırıldı. Son olarak Brüksel’e yapılan ziyaret sonrasında “Referandum sürecinde yaşanılanları orada bırakmalıyız, Türkiye’nin tam üyeliği noktasında AB’den 12 aylık takvim aldık” açıklaması yapıldı.

***

Darbe araştırma komisyonu başkanı, raporla ilgili yapılan eleştiriler karşısında “Türk halkını aptal yerine koyamayız, her şey raporda olduğu gibi, başka bir şey aramayın” şeklinde sözler söyledi.

Burada başkana bir soru sormak gerekiyor. Referandumda “Darbeyi destekleyenler olarak işaret edilen ABD ve AB ile, referandumun üzerinden 2 ay bile geçmeden dost olanlar Türk halkını ne yerine koymaktadır!

***

15 Temmuz’da her geçen gün yeni detaylar ortaya çıkarken, siyasi ayağın ört bas edildiği açık ve nettir.   

Anlaşılan o ki; siyasi iktidardan bir talimat gelmedikçe de “siyasi ayak” operasyonlarını göremeyeceğiz.

FETÖ’nün tüm yönleri aydınlatılmadıkça, dün “siyah” denilene yarın “beyaz” denilebilme ihtimali olduğu sürece mesafe kat edilmesi zor görünüyor.

O bakımdan yol almak istiyorsak, soruları doğru sormalıyız.

YAŞ kararlarıyla FETÖ’cüleri en üst görevlere getirenler kimlerdir?

Emniyet, adalet, milli eğitim, RTÜK, YÖK, MİT, İçişleri, Dışişleri ve aklımıza gelebilecek tüm kurumlara, (hak edenler, siyasi bağlantısı olmayanlar hiçbir şekilde giremezken) on binlerce FETÖ’cüyü kim, nasıl doldurmuştur?

İşte bu cevaplar gelmediği sürece, FETÖ ile mücadele gerçek anlamda sağlanamayacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları