"FETÖ" yöntemiyle sahte belge

"FETÖ" yöntemiyle sahte belge

Darbe girişimini araştırmak için kurulan TBMM komisyonunun AKP'li başkanı Reşat Petek, komisyonun raporunu açıklarken, Fetullah Gülen'in 1967 yılında CHP'ye 5 bin lira bağışladığına ilişkin bir de makbuz gösterdi.

Komisyonun istihbarat toplama gücüne bakın:

ByLock kullanan milletvekillerinin listesine ulaşamıyor ama arşivlere dalıp taa 1967 yılında yazılmış bir makbuzun kopyasını bulabiliyor.

CHP, belgenin sahte olduğunu açıkladı, Petek de elindeki makbuzu nereden bulduğunu açıklamalı ki kim yalan söylüyor, anlayabilelim.

Ancak şöyle bir durum var ki 1967 yılında Fetullah Gülen, İzmir'de görevli bir vaizdi. 1967 yılında günlük ortalama işçi ücreti 25 lira 83 kuruştu. En az memur maaşı ise 405 liraydı. (Kaynak: İsmail Durak Ataay, Türkiye'de 50 Yıllık Maaş ve Ücret Uygulaması.) Altının gramı 15 liraydı. 5 bin lira ile 333 gram 333 santim altın alınabiliyordu. Bugün aynı miktarda altın almak için 48 bin 553 lira gerekiyor.

1967 yılında Laleli'deki lokantalarda üç kap yemek 3 liraya satılıyordu. Balık-ekmek 1 liraydı. 160 metrekare lüks daireler, Adana'da 135 bin liraya satılıyordu. Tippa marka daktilo fiyatı ise 700 liraydı. (Kaynak: Necip Köni, Ekonomi ve Paramız Almanağı.)

Sonuç olarak şunu söyleyebilirim:

Bu belgeyi üreten arkadaş, hesap bilmiyor!

Tıpkı, Balyoz davasında Fetullahçıların ürettikleri sahte belgeler gibi, mumları yatsıya kadar yanıyor.

Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet

***

Kişiye göre hukuk mu olur

---------

MİT'in Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdiği 2 Aralık 2016 tarihli yazı MİT'teki ByLockçu'larla ilgili. Değerli gazeteci Müyesser Yıldız'ın haberine göre... O yazının bir yerinde haklarında suç duyurusu yapılmayan 7 eski MİT'çi hakkında aynen şöyle deniliyor:

"ByLock programını kullandığı tespit edilen eski personellerden FETÖ ile irtibatlı/iltisaklı olmakla birlikte, örgüt mensubu olduklarına dair yeterli kanaat oluşmadığından haklarında suç duyurusunda bulunulmamış olup..."

Demek ki neymiş... ByLock kullanmak, hatta hatta FETÖ ile irtibatlı/iltisaklı olmak örgüt mensubu sayılmaya yeterli değilmiş ve suç duyurusunu gerektirmezmiş!

Gelin görün ki Cumhuriyet yazarlarının, mesela Kadri Gürsel'in hakkındaki suçlamalardan biri "ByLock kullanıcısıyla ve FETÖ/PDY soruşturması süren 21 kişiyle irtibatlı" olmak. ByLock kullanmak suç değil ama ByLock kullanan tanımadığınız biri sizi aramışsa siz suçlu sayılabiliyorsunuz!

MİT'te FETÖ ile irtibatlı ve iltisaklı da olsa kişi örgüt mensubu sayılmayabiliyor.

Öte yanda binlerce memur sadece Bank Asya'da üç kuruş parası olduğu gerekçesiyle örgütle irtibatlı/iltisaklı sayılarak memuriyetten ihraç edilmiş bulunuyor.

Hukuk, yerine ve adamına göre böylesine değişir mi?

Melih Aşık Milliyet

***

Ceza profesörünün terlediği an

--------

Hukuk fakültelerinden biri..

Ceza Hukuku Profesörü kürsüde..

Dersin konusu tutukluluk..

Hoca başlar anlatmaya; 'Tutuklama, delillerin korunması, şüpheli veya sanığın kaçmasını önleme vb. gibi nedenlerle geçici olarak başvurulan bir koruma tedbiridir..'

Sıralardan uğultular yükselir..

***

Hoca uğultulara aldırmaz, anlatmaya devam eder..

'Tutuklamanın iki amacı vardır; delillerin korunmasını sağlamak, karartma, yok etme, vasfının değiştirilmesini önlemek, şüphelinin veya sanığın kaçmasını önlemek..'

Hoca bir an susar; sınıf kendi âlemindedir.. Sinirlenir ama belli etmez anlatmayı sürdürür;

'Bakın çocuklar, burası çok önemli, kaçma şüphesi somut olgulara dayanmalıdır..'

***

Arka sıralardan bir ses yükselir; hocam bize gerçekleri anlat..

Hoca öfkelenir.. Sert bir ifadeyle; 'Ben size hukuk anlatıyorum, ben size yasaları anlatıyorum, ister dinleyin ister dinlemeyin' der..

Devam eder; 'Tutukluluk geçici olmalıdır, tutukluluk cezaya dönüştürülmemelidir..'

***

Arka sıradaki genç bu kez ayağa kalkar, nazik bir tonla; 'Hocam bu anlattıklarınıza somut örnek verebilir misiniz' der..

Sözü bi başkası alır; 'Mesela Hocam, gazeteciler, yazarlar, çizerler aylardır tutuklu. Delil dedikleri yazıları, onları karartamazlar, kaçacaklarına dair somut olgu da yok..'

(...)

Başka bir öğrenci araya girer; 'Hocam suçlanıyorlar ama suçlamanın belgesi de yok..'

Ön sıralardan bir başka; Hocam son iki olaya bakalım.. Sözcü'deki gazetecilerle, açlık grevi yapan iki eğitimci neden tutuklandı, açıklar mısınız?'

Bir başkası seslenir; 'Anlattıklarınızla bağdaşıyor mu?'

***

Hoca terlemeye başlar; izah edecek kelime arar..

Genç bir kız ayağa kalkar; 'Zorlanmayın hocam, ben söyleyeyim; İkisi niyet okunarak tutuklandı, öteki ikisi tahmin üzerine tutuklandı. Hocam hukukta yeri var mı?'

***

Hoca ders bitti diye bağırır; sinirle kapıyı vurup çıkar..

Aslında ders değil hukuk bitmişti!.

Mehmet Tezkan Milliyet

***

"Biz söylesek başımıza gelmeyen kalmazdı"

-----

 "Yargıda 4 bin civarında hâkim ve savcı gitti. Emniyet'ten binlerce kişi atıldı. Şimdi önemli görevlere getirecek adam bulamıyorlar. Bir dönem böyle ne kadar akçalı işlere, bilmem ne işlere bulaşmış ne kadar adam varsa, FETÖ'yle iltisakı (yapışmış, kaynaşmış hali) yok diye bunların bir kısmı önemli görevlere getirildi. Yargı'da da, Emniyet'te de... Adam hırsız yaa... Net hırsız, hırsız. Yani bu noktada şucu bucu olmasının çok anlamı yok. Doğru, FETÖ'cü değil ama tam bir şerefsiz. Yani FETÖ'cü olmaması onu namuslu kılar mı, dürüst kılar mı, ahlâklı kılar mı? Var öyle tipler de... Belli yerlere, görevlere getirildiler. Aman FETÖ'cü olmasın da... Yahu, hırsızı da, sahtekârı da koymayın yerine..."

Sevgili okurlar...

Yukarıdaki sözler bize ait değil... Eğer bunları biz söylemiş olsaydık, başımız yine derde girebilirdi! Bu eleştiri AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar'a ait. Şamil Tayyar, Beyaz TV'deki bir programda ülkemizin halini açık sözlülükle ve gerçekçi bir ifadeyle anlattı.

Birkaç gün sonra, haziran ayı başında 2750 yeni savcı ve hâkim daha alınacak. Allah bu milletin yardımcısı olsun!

Rahmi Turan Sözcü

***

Fiyasko deneyimi(!)

-------

Geçenlerde bir televizyon tartışmasında hukukçu Mehmet Sarı "Türk yargısı Ergenekon-Balyoz davalarında büyük deneyim edindi" dedi.

Oysa bu davalar Türk yargısı adına tam bir fiyaskoydu, savcı ve yargıçların tamamı FETÖ mensuplarıydı ve yıllar boyu millete kan ağlattılar.

Sonra da binlercesi işten uzaklaştırıldı, tutuklandı, Zekeriya Öz gibi en önemlileri ise yurt dışına kaçtılar.

Ancak bugün yargı kararları çok da değişmiş görünmüyor.

Keşke "Türk yargısı Ergenekon-Balyoz döneminde büyük deneyim edindi. Artık masum insanlara suçlu muamelesi yapılmaz" diyebilseydik.

Güngör Mengi Vatan

***

AKP niçin başarısız olacak?

------------

Kılıçdaroğlu, meşruiyeti tartışmalı olan 16 Nisan Halkoylaması sonucunda ortaya çıkan durumla ilgili olarak (...) öteki muhalif partilerle görüşen Kılıçdaroğlu, şu temel ilkeler etrafında bir uzlaşma öneriyor:

1) Ülkenin ilk acil ihtiyacı en geniş anlamıyla demokrasidir. Bir an önce demokratikleşme adımları atılmalıdır.

2) Rafa kaldırılan Parlamenter sistem, temelleri güçlendirilerek yeniden devreye sokulmalıdır.

3) Bir demokrasinin temel özelliği olan kuvvetler ayrımı tahrip edilmiştir. Kuvvetler ayrımı acilen mutlak şekilde yeniden sağlanmalıdır.

4) Devre dışı bırakılan Meclis, kuvvetler ayrımı bağlamında, yeniden güçlendirilmelidir.

5) Ülkede adalet kanayan bir yara halini almıştır. Bu çerçevede en öncelikli görev yargıyı, parti yargısı, iktidar yargısı olmaktan çıkarmak ve kuvvetler ayrımı ilkesine göre bağımsız olarak yeniden düzenlemektir.

6) OHAL kaldırılmalı ve özellikle 2019 seçimlerinin OHAL baskısı altında yapılması mutlak olarak önlenmelidir.

***

Görüldüğü gibi bu ilkeler, bütünüyle, Türkiye'nin 70 yıllık Çok Partili Rejim deneyimlerinden süzülerek gelmiş olan demokrasi taleplerini yansıtmaktadır.

AKP'nin 16 Nisan 2017 Halkoylaması ile uygulamaya koyduğu sivil darbe, Türkiye'nin 70 yıllık Çok Partili Düzen deneyimini yansıtan değil, bu deneyimi inkâr eden bir adımdır.

Bu nedenle de başarısız kalmaya mahkûmdur.

Emre Kongar Cumhuriyet