"FETÖ'cü CHP" Silivri'deyken, "FETÖ'cü olmayan" partiler neredeydi?

CHP'yle girilecek her türlü ittifak, iş birliği, dayanışma "FETÖ" denilen yapıyla ilişkilendiriliyor ya...

Şiştim, söylemezsem çatlayacağım.

"FETÖ" denilen suç şebekesi şu an hangi siyasi partiye sızarak küllerinden doğmaya çalışıyor olabilir onu bilmiyorum.

Ama...

"FETÖ", "millî orduya kumpas" kurarken...

Sadece ordudan değil medyadan, akademiden, bilim dünyasından, yargıdan, sivil toplumdan "yerli ve millî" ne kadar aktör varsa aynı kumpasla tasfiyesine girişilmişken...

Türkiye Cumhuriyeti'nin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Türkiye'nin yetiştirdiği "dünya çapındaki" tıp adamı Prof. Dr. Mehmet Haberal, Özel Kuvvetler'in efsane komutanı Engin Alan ve daha nice değerimiz sanki birer teröristmiş gibi çok ağır cezalara çarptırılırken...

"FETÖ" eliyle katledilen Ali Tatar, Murat Özenalp, Abdülkerim Kırcı, Kaşif Kozinoğlu, Kuddusi Okkır, Türkan Saylan, Cem Aziz Çakmak, İlhan Selçuk ve daha sayısız insanın salası okunurken...

Silivri'nin tel örgülerini, bariyerlerini, panzerlerini aşmaya çalışanlar, orada kolu-bacağı kırılanlar, kalbi sıkışanlar, kafası gözü yarılanlar CHP milletvekilleriydi; bunu biliyorum!

 Harp bu kadar da hileli olmamalı bence;

Arşiv diye bir belge membaı var neticede!

***

Muhalefetin en büyük engeli "aydın ihaneti"

Ne iktidar...

Ne ittifak...

Ne "devlet imkânları" kullanılarak sergilenecek gövde gösterileri...

Ne uğrayacakları ambargolar, "yassak hemşehrim"ler...

Ne itibarsızlaştırma iftiraları, ne kara propaganda...

Muhalefetin, 24 Haziran'daki en büyük engeli "aydın ihaneti"!

Ve bu öyle bir "ihanet"ki; "sadakat" olarak niteliyor onu failleri! Çünkü bildiğimiz manada "hain" değiller sahiden de; "vatansever", "yurtsever", "Cumhuriyetçi", "Atatürkçü" diye tanımlıyor her biri kendisini.

***

Pazar günü, "Birini Asacaklar" kitabımın imzası için gittiğim İzmir Kitap Fuarı'nda keşfettim bu eğilimi. Ziyaretime gelen bir hanımefendi hemen her konuda tehlikeye en az benim kadar vakıf, gidişattan en az benim kadar kaygılı, en az benim kadar bu ülkeye ve değerlerine bağlı olmakla birlikte "oy kullanmayı düşünmüyorum" dedi.

Ben şok!

Nasıl yani?

Hem her şeyin son derece farkında olup hem de elindeki en büyük gücü kullanmamak da neydi?

Tam ifadesini hatırlamıyorum ama mealen "bu oyunun parçası olmak istemiyorum" gibi bir şey söyledi.

Sonra bizim yayınevinin kurucusu, Balyoz kumpası mağduru da olan Veli Murat Tulga'yla konuştuk. O da gözlemiş benzeri bir tehlikeyi, "Bizim her şeyi, herkesten iyi bilen kesimde böyle bir tutum yayılıyor" dedi.

Velev ki bu bir oyun ve "dahil olunca" bir şey değişmiyor; "dahil olmayınca" ne değişiyor peki? Mevzubahis vatan iken onu kurtarmak için sahip olduğun biricik "ihtimal"i değerlendirmemeye değer mi?

Ne sanılıyor, "Ayyyyy bu ülkenin okuyan, yazan, düşünen insanları seçime katılım sağlamadı, bu seçim meşru değil, biz en iyisi iptal edelim" mi denilecek;

Rüyanızda belki!

Muhalefet her şeyden önce sandığa gitse tercihini kendisinden yana kullanacak olan ama güveni kalmadığı için oy kullanmaya yanaşmayan bu kesimi mutlaka ama mutlaka sandığa gitmeye ikna etmeli.

***

Hiç kimse güvende değil!

Gazeteci İsmail Küçükkaya'ya "Kamu görevlisine alenen hakaret" ve "Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurum ve organlarını aşağılama" suçlarından 1 yıl 4 ay 20 gün hapis cezası verilmesine gerekçe yayını izlemiştim; Küçükkaya hüküm vermemiş sadece bir "iddia"yı paylaşmıştı izleyiciyle. Bunu yaparken -hatırlıyorum- son derece özenli, kimsenin altında bir bit yeniği arayamayacağı kadar açık ve temiz bir dil kullanmış, sürekli olarak konunun muhataplarının her türlü cevap ve açıklamasını yayınlamaya hazır olduğunu belirtmiş, kimse hakkında yargısız infazda bulunmamış, kimseye hakaret etmemiş, iftiraya başvurmamış, kısacası art niyet, kasıt, düşmanlık vs. taşımadığını ortaya koyabilecek ne varsa yapmıştı.

Bu dava açıldığında da yazmıştım;

Hak yememeye, suç olabilecek her nevi ifade ve tavırdan kaçınmaya, taraf olmamaya bu denli dikkat eden bir gazeteci bile böyle bir durumla karşı karşıya kalıyorsa; her gün kafamıza vura vura ezberletmeye çalıştıkları gibi hiç kimse güvende değil demektir medyada.

Geçmiş olsun İsmail Küçükkaya...

***

SORU-YORUM

Bugün, milletvekili aday adaylığı başvurusu yapmak üzere kamudan istifa edecekler için son gün. Hâlâ muhalefetin ittifak yapıp yapmayacağı, yapacaksa kiminle yapacağı vs. belli değilken bu sıkıştırılmış süreçte neye göre verecek bu insanlar kararlarını?

***

GÜNÜN SÖZÜ

Düşünceleriniz yenilse bile, dürüstlüğünüz zafer çığlığı atmalıdır.

Friedrich Nietzsch

Yazarın Diğer Yazıları