Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Adnan İSLAMOĞULLARI

Adnan İSLAMOĞULLARI

Filmin ikinci yarısı…

Uzun yıllar evveldi filmin ilk yarısı… 25 yıl evvel…  Işıklar yandı, film arası uzun sürdü, 25 yıl..

Ankara'da Dergâh dergisi basılmış, cam çerçeve indirilmiş, dergideki bir ülkücünün kafasına kabza ile vurulmuştu. O zamanki adıyla Trafik Hastanesi'ne kaldırılmıştı. Hastanenin önündeki kalabalığın avazalarından ortaya çıkan yalnızca kaos olmuştu. Kaos ciddi yönetilmesi  gereken bir durumdu, yönetilemedi ya da yanlış yönetildi veya yanlış yönetilmesi beklenmişti zaten…

Ardı tufandı…

Bir dergi baskını Türk siyâsî hayatının en güçlü geleneğini, Ülkücü Hareket'i böldü…

O dergiyi basmaya gelenleri gönderenlerin hesabı tuttu…

Hiçbir şekilde gündemde olmayan bir siyâsî ayrılık yaşandı, karşılıklı bir görüşme ile tolere edilebilecekken edilemedi..

O gün o dergiye baskın yapanların yüzleri kapalı değildi, en azından o baskını yapanlar yüzlerini saklama ihtiyacı duymamıştı, bugün bunu bile bir 'değer' kabul ettiğimiz tefessüh etmiş günler yaşıyoruz…

O gün o dergiye yapılan baskının muhasebesi henüz tam olarak yapılamamışken bugün yine bir ülkücü Türk milliyetçisi bir gazete, Yeniçağ Gazetesi baskını yiyor…

Yüzleri kapalı, fistanlarını yüzlerine geçirmiş bir grup Yeniçağ Gazetesi'ne gelerek gecenin karanlığında cam çerçeve indiriyor aşağıya…

Niçin?

Muhalif olduğu için…

İtiraz ettiği için…

Kendi düşüncelerini yazdığı için…

Ve bu itirazlar, bu muhalefet ve bu düşünceler, fikirler birilerinin işine gelmediği için… Tahammül edilemediği için…

Kendi fikirlerine ve uygulamalarına güvenen bir yapının işi değil bu…

Kendi siyasetine güvenen bir yapının işi değil bu…

Kendi doğrularına güvenen bir yapının işi değil bu…

Bu tam tersine kendine güvenmeyen, kendi fikirlerine, uygulamalarına, siyasetine, doğrularına güvenmeyen bir yapının ve bir kafanın işi…

Dün Dergâh dergisini basılmasıyla bugün Yeniçağ Gazetesi'ne yapılan saldırının arasında bir fark yok, yine bir ayrışma murad ediliyor, hesaplanıyor, yine birileri çekip gitsin isteniyor…

Kim çekilip gider, kim kalır bilmiyorum…

Bildiğim bir şey var ki, o da bu yapının asla ve kat'â yalnızca ve yalnızca siyâsî bir yapı olmadığıdır… peki başkaca nedir? Bu sorunun cevabını bilmiyorum, yalnızca 'başka bir şey' olduğunu biliyorum, 'başka bir şey…'

Ve partisizliğin dinsizlik, idealsizlik, hedefsizlik, mücâdelesizlik demek olmadığını biliyorum…

Partinin bir tabu olmadığını biliyorum…

Ülkücüler için asl'olan vatandır…

Ülkücüler için asl'olan millettir…

Ülkücüler için asl'olan bağımsızlıktır….

Ülkücüler için asl'olan erdemli bir hayattır…

Ve bütün bunlar bir partiyi ya da aktif politik hayatı olmazsa olmaz olmaktan çıkarır…

Yazarın Diğer Yazıları