Fransa ‘bölünürüz’ dedi...

Sibel Özbudun’un “AB’de iki dil konusu” temelindeki araştırma yazısından alıntıya devan ediyoruz..
“(Baş tarafı dün..) her iki sözleşme de, sözkonusu hakların gruplara/kolektivitelere değil, kişilere ait olduğunu, yani kolektif değil bireysel haklar olduğunu özenle vurgulamaktadır. Her iki sözleşmenin (ve BMÖ’nün benzer sözleşmeleri; örneğin Ulusal ya da Etnik, Dinsel ve Dilsel Azınlıklara Mensup Kişilerin Hakları Bildirgesi - 1992) maddelendirilişinde hakların sahibi “özne”, kişiler/bireylerdir, gruplar değil...
Aslına bakılırsa, akıl hocalığını müteveffa MHP milletvekili Gündüz Aktan’ın yaptığı bu “bireysel kültürel haklara evet, bunların grup hukukuna dönüştürülmesine hayır”  yaklaşımı, Kürtler için bugünkü durumdan fazlasını ifade etmiyor: Özel alanda Kürtçe konuşmak, Kürtçe müzik dinleyebilmek, Diyarbakır ve diğer Kürt illerinde Newroz kutlamak, çocuğuna Kürtçe isim koyabilmek, TRT Şeş, haydi diyelim ki bölgedeki devlet dairelerinde ve mahkemelerde Kürtçe tercüman bulundurmak...
UAKÇS’nin getirdiği denetim mekanizması, Bakanlar Komitesi’nin taraf devletlerin belli aralıklarla vereceği raporları değerlendirmesinden ibarettir [Şimdilik sadece hukukî (de jure) durumdan söz ettiğimi, fiilî (de facto) durumun bundan daha vahim olduğunu vurgulamalıyım.] Dahası, bizatihi Birlik üyesi Fransa ve Belçika sözleşmeyi imzalamış değildir. Aday ülkelerden de Polonya, Litvanya ve Letonya ise onaylamamıştır ve bu nedenle herhangi bir yaptırımla karşılaşmış değillerdir.
Örneğin, yaklaşık 7 milyon kişinin Fransızca’nın dışında bir dili konuştuğu[6] “Fransız hükümetinin şartı imzalamasına karşı çıkan Cumhurbaşkanı Chirac, Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştur. Mahkeme, 14 Haziran 1999’da, şartın Fransız Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğü, vatandaşların yasalar önünde eşitliği ve Fransız halkının tekliği gibi temel ilkelere aykırı hükümler içerdiğini vurgulayarak olumsuz bir karar alması üzerine Başbakan Jospin, şartın onanması için anayasa değişikliği yapmak istemişse de, Chirac bu öneriyi de reddetmiştir.
(...) Bölgesel ve Azınlık Dilleri Avrupa Şartı’nı onaylamayan ve Ulusal Azınlıklar Çerçeve Sözleşmesini imzalamayan Fransa, ülkesinde ulusal azınlıkların bulunmadığını ileri sürmektedir. Aynı gerekçeyle BM KSHS’nin 27. Maddesinin kendisine uygulanamayacağını duyurmuştur.
Fransa, 1999’da yayımladığı bir bildirgeyle Bölgesel ve Azınlık Dilleri Avrupa Şartı’nı ancak bazı yorumlar getirerek onaylayacağını duyurmuş, örneğin Şartın amacını azınlıkların tanınması ve korunması değil, sadece Avrupa dil mirasının geliştirilmesi olarak gördüğünü, Fransa’nın yurttaşları arasında etnik, dilsel ve ırk açısından hiçbir ayrı muamele yapamayacağını ve Fransa’nın sadece Fransız halkını tanıdığını söylemiş ve birçok maddeyi de bu çerçevede yorumlamıştır.
Onun bu yaklaşımı, azınlıkların korunması konusunda pek istekli olmadığını göstermektedir. Bununla birlikte Fransa Korsika’ya özerklik vererek Korsikaca’ya hukuksal statü tanımıştır.
Birçok alanda Fransızca uygulanan tek dil olmasına rağmen, çok sınırlı da olsa bazı dillerin öğrenimine ve basında kullanılmasına izin verilmiştir. Ama dil grupları arasında eşit muamele olduğu yoktur. Örneğin Flamanca kanunen korunan diller arasında yer almamakta, buna karşılık Korsikan dili bölgesel özerklik statüsü altında korunmaktadır. AB’nin en önemli ikinci ülkesi olan Fransa, AB’nin benimsediği politikayı ülkesinde tam olarak uygulamamaktadır.”
Devamı yarın...

Yazarın Diğer Yazıları