ERZURUM KONGRESİ ÖNCESİ VE SAFAHATI

ERZURUM KONGRESİ ÖNCESİ VE SAFAHATI
ERZURUM KONGRESİ ÖNCESİ VE SAFAHATI

Paşa ve arkadaşları başımızın tacıdır. Onlara kimse dokunamaz

Paşa ve arkadaşları başımızın tacıdır. Onlara kimse dokunamaz

 

Polis Müdüründen sonra jandarma kumandanının da aynı görüş, aynı zihniyet ve disiplinin mes’uliyetini hiçe saymakla bir arada maddî riski de göze almış bulunarak valinin emrini reddeylemeleri benim için hayatta görebileceğim nimetlerin en büyüğü ve en erişilmezi halinde tesir etmişti. Artık tevkif de edilsem, hapis de olunsam, asılsam da ehemmiyeti yoktu. Manen büyük bir haz ile doymuş ve dolmuştum. Ferit Bey muazzam isyan çıkışını yapmış olmasına rağmen devam ediyordu :
- Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları başımızın tacıdır. Onlara kimse dokunamaz. Dokunacak eli koparırız.
Çok ağır, çok ciddî ve elektrikli olan sahneyi Kadı Efendi’nin bir kahkahası birden hafifletti, yumuşattı, değiştirdi. Deminki ciddiyeti, vakar ve azameti kadar bu uzun kahkahası da şaşırtıcıydı. Kahkahası hafifledikten sonra:
- Hey gidi Sadrazam Paşa Hazretleri hey. Keşke gözün kulağın burada olsa da emri samii cenabı sadaretpenahîlerinin nasıl kepaze olduğunu bir görsen..
Diyerek Saffet ve Ferit Beylere:
- Teşekkür ederim çocuklar, sizi bir sınadım.. Sizin gibi vatanseverlerden daha başka bir hareket ummazdım zaten..
Diyerek, yanıma yaklaştı ve yine gülerek jandarma komutanına ve Polis Müdürüne:
- Durun bir dakika, size Sadrazama verdiğim cevabı okuyayım. Merak etmeyin ben de Mustafa Kemal Paşa’nın valisiyim!.
Dedikten sonra, latasının cebinden çıkardığı kâğıdı okumaya başladı. Bu, Sadrazama telgrafla verdiği şifrenin sureti idi. Okumasını  bitirdikten sonra:
- Bunu sana vermek üzere hazırlatmıştım. Surettir. Yanında
bulunsun Mazhar Bey..
Dedi. Hakikaten onu hâlâ evrakım arasında çok kıymetli bir hâtıra olarak saklıyorum.
Sadrazama çektiği telgrafın sureti şuydu:
Huzuru samii sadaretpenahîye
"İradei samileri Bitlis valii sabıkı olup burada arkadaşları ile vatanî  hizmetlerde bulunan Mazhar Müfit Beyefendi Hazret-lerine tebliğ edilmiş ise de müşarünileyh şimdilik asılmak niyetinde olmadığını ve hâlen görülecek birçok mühim vatanî işleri bulunduğunu beyan buyurmuşlardır.
Gerçi tarafı daiyanemden hemen tevkifi esbabına tevessül edilmiş ise de, memurini aidesi ve millet onların yerine dailerini tevkife kalkıştığından, şahsı daiyanem bu sebeple tehlike içindedir.
Abdi âcizin her türlü taarruzdan vikaye ve muhafazası için Mustafa Kemal Paşa Hazretleri nezdinde tavassutta bulunmak üzere Mazhar Müfit Beyefendi Hazretlerine serian rica ve tebligatta bulunulmasını arz ve istirham eylerim."
Erzurum vali vekili
Kadı elhac
HURŞİT
Kadı Efendi, cevap suretini okuduktan sonra:
- Üzdüm mü seni?.
Diyerek yanımdaki koltuğa oturdu ve:
- Haydi birer kahve daha içelim..
Diyerek dört kahve ısmarladı. Kendisine, bana, polis müdürüne, jandarma kumandanına.
Kâzım Karabekir Paşa’nın Harbiye Nazırına otomatikman verdiği ret cevabının akabinde makamı sadaretpenahîye Hurşit Efendi’nin vilâyet makamı namına gönderdiği istihza ve hattâ hakaret dolu bu cevap da muhakkak ki Damat Paşa Hazretlerinin ve Padişahın gönlüne ferahlık vermemişti. Bunlar, hiç bir tertip ve tedbirin mahsulü olan eserler değildi. Doğrudan doğruya millî vicdan ve millî şuurun tezahür ve ifadesi idi. Allah gani gani rahmet eylesin, bu memleket, Mustafa Kemal’in deha ve rehberliğinde ve fakat bu Hurşit Efendiler, Saffet ve Ferit beyler gibi nice nice vatanseverlerin fedakarlığı, inan ve imanı, her türlü tehlikeye karşı koyan azimleri, feragat ve cesaretleri sayesinde saadet ve selamete ulaştı. (Bitti)