Geçen haftadan kalanlar

Sayın okurlarım, ben geçtiğimiz hafta içinde, sizlerin de yakından ilgilendiğinize inandığım müşterek konularımızın birkaçını severek yaşadım.
I) 9 Aralık Perşembe günü erken saatlerde Silivri’deki cezaevlerine giderek, 1.Ümraniye Davası’nın 169’uncu duruşmasını geç saatlere kadar izledim ve duruşma aralarında da sanık sıfatlı dostlarımızla ve aileleriyle görüşerek sohbet ettim.
Her türlü kültürel faaliyetlerimizde yıllardır beraberliğimiz olan ve Milliyetçi kültür kuruluşlarımızın yardımlarına koşan dostlarımızla, Veli Küçük Paşamızla, Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin basın sözcüsü Sevgi Erenerol’la, avukat Kemal Kerinçsiz’le, Kuvayı Milliye Derneği kurucusu emekli Albay Fikri Karadağ’la, emekli subaylardan Muzaffer Tekin’le, Oktay Yıldırım’la, Zekeriya Öztürk’le ve başka meslek sahipleri Erkut Ersoy ve Mehmet Demirtaş’la doyasıya sohbet ettim. 1. Ümraniye Davası’nın sanıklarından İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve yakınları ile de selamlaşarak hatır sormayı ihmal etmedim. Üç hakim ve iki savcı tarafından yönetilen 1. Ümraniye Davası’nın  duruşması, gece yarısına kadar özelikle sanık sıfatlı dostlarımızın savunmaları ile devam etti. Veli Paşa; “Bugün benim ve benimle beraber tutuklananların tutukluluklarının bininci günü” dedi ve “Bin gündür tutuklular; onurları ile ne ile suçlandıklarını bilmeden, adaletin tecellisini bekliyorlar. Silivri’deki tutsaklarda, bin günde gerek aile yapılarında gerek sıhhatlerinde oldukça değişiklikler oldu. Ancak bu değişiklikler yalnızca bu tutsaklarda olmadı. Türkiye’de ve asil Türk Milletinde de değişiklikler yapıldı”  diyerek bin günde meydana gelen değişiklikleri sıraladı ve uzun konuşmasına “Yüce Türk Adaletinin geri geleceğine inanıyorum” diyerek son verdi.
Sanıklarından emekli subay Muzaffer Tekin kardeşim de uzun ve anlamlı bir savunma yaptı. “Ülkemizde Cumhuriyete sahip çıkan yargıçların var olduğuna inanıyorum” dedi. Bütün sanıklar ve avukatları da teker teker söz alarak savunmalarını tamamladılar.
II) 11 Aralık Cumartesi günü de, büyük Türkçü H. Nihal Atsız Hocamızın Karacaahmet’teki mezarı başında, Ülkü Ocaklarımızın tertipledikleri ’Anma Toplantısı’na katılarak, 35 yıl önce uçmağa varan hocamıza, bu yılki görevimizi de yerine getirdik. Atsız Hocamızdan bir yıl önce uçmağa varan kardeşi Necdet Sancar hocamızın aynı yerdeki mezarındaki “Türk Irkı Sağ Olsun” ibaresi, aslında hepimizin duasıdır. Necdet Sancar Hocamız da 1944 Türkçü-Turancı Davasının sanıkları arasında idi.
Sayın okurlarım, Karacaahmet mezarlığında Atsız Hocamızın ve Necdet Sancar ağabeyimizin yanına en son yatan, 2 Mart 1996 yılında uçmağa varan ve 1944 Davasının sanıklarından Muzaffer Eriş ağabeyimizden de söz etmek isterim. 1918 doğumlu Muzaffer ağabey, Afyon Lisesi’ni bitirip İstanbul Teknik Üniversitesi’ne girdiğinden itibaren ömür boyu “Türk Milliyetçi Düşünce Hareketi”nin içinde olmuştur. “Türkçülük” onun ışığı, “Türk Dünyası” da aşkı idi. 1989 yılında, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı’nın gayretleri ile Türk Dünyası’na ilk tertiplenen Azerbaycan seyahatine Muzaffer Eriş ağabeyimizle beraber gittim ve aynı odada konuk olduk. Atsız Hoca’nın mezarını topluca ziyaret ettiğimiz belirli günlerde Muzaffer ağabey bizlere, yürekten gelen bir arzusunu, görev olarak verir ve kendisine emr-i Hak vaki olduğunda Hoca’nın yanında bir yere defnedilmesini arzu ederdi. O gün geldiğinde, onun arzusunu yerine getirmeye hepimiz gayret sarf ettik. Vefatından sonra bu dileği Prof. Turan Yazgan Hocamızın gayretleriyle yerine getirilmiştir. Artık bizler, üç Türkçü büyüğümüzü birlikte ziyaret ediyoruz.
III) 11 Aralık Cumartesi günü Atsız Hocamızın mezarı başındaki anma toplantıları bittikten sonra, hepimiz Türk Dünyası Araştırmaları Vakfımızın her cumartesi günü ikram ettiği, kuru fasulyemizi ve pilavlı öğle yemeğimizi yedikten sonra, Vakfımızın her hafta tertiplediği Süleymaniye Kürsüsü konuşmalarına iştirak ettik ve Prof. Mustafa Erkal Hocamızın “Sosyal Değişme ve Dönüştürme” konulu çok anlamlı güzel bir konferansını doya doya dinledik.
Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları