Gelenekten geleceğe 1 Mayıs
İnsanca çalışma ve yaşama talebinin, adalet mücadelesinin ve dayanışmanın simgesi olan 1 Mayıs, sekiz saatlik iş günü mücadelesi içinde doğmuş, daha sonra uluslararası planda işçilerin dayanışma günü, emeğin bayramı olarak kutlanmıştır.
1880’li yıllar, ağırlıklı olarak kol emeğinin kullanıldığı ve çalışma koşullarının çok kötü olduğu yıllardır. Küçük çocukların karın tokluğuna çalıştırılması ve 14-15 saate kadar varan iş günleri işçileri bezdirmiş, şirketler eşi görülmemiş bir hızla büyürken, işçiler, iş yeri güvenliği, sağlık koşulları, örgütlenme ve grev gibi en temel haklarını dahi tanımayan siyasi ve hukuki sistem ile karşı karşıya kalmışlardır.
İşçi sorunlarının daha ağır olduğu ülkelerde, egemen sınıfların şiddete başvurarak engellediği kutlamalar yaşansa da işçiler, emek yanlısı kurum ve kuruluşlarla 1 Mayısı kutlamaya ve önemli gördükleri sosyal talepleri dile getirmeye devam etmişlerdir.
1850’li yıllarda ABD ve İngiltere’de günlük çalışma süresinin 10 saat olarak belirlenmesi tepki çekmiş ve işçiler 24 saat olan günün 8 saatinde çalışmak, 8 saatinde uyumak 8 saatini de ailesiyle geçirip, özel yaşamına ayırmak, gezip eğlenmek istemeleri üzerine karşılaştıkları yasal dayatmalara karşı örgütlenmelere gitmişler, dernekler kurmuşlar ve ABD’de, Japonya’da, Fransa’da, Rusya’da 8 saatlik iş günü talebiyle grevler, gösteriler yapmışlardır.
Sekiz saatlik iş gününü elde etme aracı olarak kullanma düşüncesi ilk kez 1856'da Avustralya'nın Melbourne kentinde doğmuştur. Taş ve inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesi’nden Parlamento Evi'ne kadar bir yürüyüş düzenlemişlerdir.
Avustralyalı işçilerin örneğini ilk izleyen Amerikalılar olmuş, 1886'da l Mayıs'ın evrensel bir iş bırakma günü olmasına karar vermişler, l Mayıs'ta 200 bin Amerikalı işçi iş bıraktı ve 8 saatlik iş günü talebinde bulunmuşlardır.
1 Mayıs 1886'da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçiler, günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma takvimine karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bırakmışlar, Chicago'da yapılan gösterilere yarım milyon işçi katılmış, Luizvil'de 6 binden fazla siyah ve beyaz işçi, birlikte yürümüş, işçiler, sokaklarda yürüdükten sonra hep birlikte siyahlara kapalı olan Ulusal Park'a girmişler, Her eyalet ve kentte, siyah ve beyaz işçilerin birlikte yaptığı gösteriler, gazeteler tarafından, 'Böylece önyargı duvarı yıkılmış oldu' ifadeleriyle yorumlanmıştır.
Düşük ücrete ve uzun iş gününe karşı sürdürülen bu mücadele, 1866 yılında yasal çalışma süresinin 8 saat olması talebinin kabul edilmesiyle uluslararası bir boyut kazanmıştır.
Milletlerarası İşçi Kardeşliği Teşkilatı’nın 1889 yılında düzenlemiş olduğu Paris Kongresi'nde (II. Enternasyonalin 1. Kongresi), her yıl bir günün, dayanışmaları amacıyla işçilerin ortak bayramı ilan edilmesi kararı alınmış, Amerikalı sendikacıların önerileri ile sözü edilen gün ''1 Mayıs'' olarak belirlenmiştir.
2. Dünya Savaşını sona erdiren Versailles Barış Antlaşması’nın (1919) 427. maddesi ile benimsenen dokuz temel ilkenin arasında, “sekiz saatlik işgünü ve 48 saatlik çalışma ile en az 24 saatlik haftalık tatilin uygulanması, bu tatilin olabilen her yerde Pazar günü olması” hedefleri de yer almış, böylece işçi hareketinin uzun yılları kapsayan direnişi ilk önemli sonucunu vermiştir. 1 Mayıs, 8 saatlik iş günü hedefine varılmasından sonra da işçi sınıfının uluslararası bayramı olarak kutlanmaya ve işçilerin taleplerini kitlesel olarak dile getirdikleri bir gün olarak önemini korumaya devam etmiştir.
Hem kutlamaların yapıldığı hem de çalışanların talep ve sorunlarının dile getirildiği gün olan işçi emekçi bayramı, çeşitli mesajların verildiği bir gün olarak tarihe geçmiştir.
***
Anadolu'da 1 Mayıs ilk kez Osmanlı döneminde 1905 yılında İzmir'de kutlanmış, İstanbul'da ilk kez 1 Mayıs kutlaması 1910'da yapılmıştır.
Osmanlı Devleti döneminde işçi örgütlenmesinin en gelişmiş olduğu yer Selanik'tir ve 1911 yılında burada tütün, liman ve pamuk işçileri, 1 Mayıs gösterisi düzenleyerek bu günü kutlamışlardır. 1912 yılında İstanbul'da ilk defa geniş kapsamlı 1 Mayıs kutlaması gerçekleşmiştir.
1920 1 Mayıs’ında işgal idaresinin ve Osmanlı hükûmetinin yoğun baskılarına karşın 1 Mayıs İsçi Bayramı olarak kutlanmış, isçiler Haliç’ten başlayarak Karaköy üzerinden Beyoğlu'na kadar bir yürüyüş yapmışlar ve "Bağımsız Türkiye" yazılı bir pankart taşımışlardır.
1921'in 1 Mayıs’ında İstanbul'un hemen tüm işçileri, özellikle Şirket-i Hayriye, Seyrü Sefain, Haliç İdaresi ve Tramvay Şirketi çalışanları 1 Mayıs'ı kutlamışlardır.
1923 yılında 1 Mayıs günü yasal olarak "İşçi Bayramı" ilan edilmiştir.
1 Mayıs 1924’te "İşçi Bayramı" olarak kutlayan işçilerin bu eylemi engellenmek istenmiş, sekiz saatlik mesai için bildiri dağıtan birçok işçi tutuklanmıştır.
1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu sonrasında kutlamalara izin verilmemiş ve 1935 yılına kadar hemen hemen her yıl ancak gizli kutlanabilmiştir.
1935 yılında çıkarılan "Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun" adıyla yapılan düzenlemede "Bahar ve Çiçek Bayramı" olarak genel tatil günlerine dâhil edilmiştir.
En kitlesel 1 Mayıs, 1976’da kutlanmıştır. Bu miting Taksim Meydanı’nda 400 bin emekçinin katılımı ile yapılmış, 1977 yılındaki gösterilerde işçiler, emekçiler, öğrenciler, kadınlar, çocuklar bayramlarına sahip çıkmış, coşkusuyla alanı doldurduğu sırada çevredeki binalardan halkın üzerine ateş açılmış, yaşanan paniğin ardından 37 insanımız yaşamını yitirmiş ve 200’den fazla insan yaralanmıştır. 1979 yılında Sıkıyönetim Komutanlığı İstanbul’da mitinge izin vermemiş, İzmir Konak Meydanı’nda kutlanmıştır.
1987’de uzun bir aradan sonra sendikalar öncülüğünde bazı milletvekilleri, aydın, sanatçı ve bilim adamları ile birlikte yaklaşık 1000 kişilik bir grup Taksim Anıtı’na 1 Mayıs şehitlerini anmak üzere çelenk bırakmak istemişler, polis sadece milletvekillerinin araçla anıta ulaşmasına izin vermiştir. 1989’da Taksim’de bir araya gelen kitleye saldıran bir kişi yaşamını yitirmiştir. Nisan 2009'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verilen önerge ile, 1981'den sonra 1 Mayıs tekrar resmî tatil günü kabul edilmiş fakat Taksim'de kutlanmasına yine izin verilmemiştir.
Ülkelerin gelişmesinde ve kalkınmasında işçi ve emekçilerin katkıları çok büyüktür. Bu nedenle de kültürümüzde alın teri kutsal sayılmış ve “İşçinin ücretinin alın teri kurumadan önce ödenmesi” anlayışı ile emeğe verilen değer gösterilmiştir. Bu anlayışın gelecek nesillere taşınması adına, 1 Mayıs çok büyük anlam ifade etmektedir. Devletimizin tüm çalışanlara takındığı bu olumlu göstergenin işçilerimiz ve çalışanlarımızın sağduyulu katkılarıyla daha da anlam kazanacağına inancım tamdır.
Emeğin, emektarın, alın terinin, dayanışma ve yardımlaşmanın, ülkemizin kalkınması için helal kazancının arayışında olan milyonlarca işçimizin günü olan 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlu olsun.