Gelibolu her yıl yeniden işgal ettiriliyor (2)

Kültür ve Turizm Bakanlığı seyahat acente belgesine sahip Peten Turizm firmasının “turizm” diye 1914-1918 yıllarında Gelibolu Yarımadası çıkarması ile işgali sonuçlandırmayı planlayan ve hâlâ hayatta olan İngiliz subaylarına “işgal kuvvetlerinin üniformaları” ile temsili işgal çıkarması yaptırmasına geçen hafta değinmiştim.
Birileri çıkıp şimdi, ne var bunda. Biz de Güney Kore’de törenler yapmıyor muyuz demesin, çünkü amaç ve sonucu farklı olan iki ayrı konudan bahsediyorum. Türk Ordusu Kore’ye giderken “işgal etmek” için değil, bağımsızlığına yardım için gitti. Binden fazla vatan evladını orada bıraktı. Biz oraya sonsuza kadar gitme ve tören yapma hakkına sahibiz. Ama ülkemizi işgal eden ve bu işgale Gelibolu Yarımadası çıkarması ile son noktayı koymaya çalışan İngiliz işgal kuvvetleri ve onun artığı olan askerlere bu imkânları sağlamak abesle iştigaldir.
Bugün Osmanlı Ordusu’nun kıyafetlerini giyip, Mehteran Takımı’nı da alıp, Viyana Kuşatması’nın yıldönümlerinde Avusturya’ya gitsek ve “temsili olarak” işgali canlandırsak, eminim bu organizasyona izin veren, aracı olan ne kadar Avusturyalı firma varsa kapatılır, sahipleri ve çalışanları da ömür boyu hapse atılır. Ama benim güzel ülkemde “demokrasi” o kadar sınırsız ki, ülkesini işgal etmiş olan emperyalist güçlerin artıklarına, bu duyguları yeniden yaşatan ve bunu da “turizm kisvesi” altında yapan Peten Turizm’in seyahat acente belgesi iptal edilecek mi acaba diye bekliyor olacağım.
Amaçları ve işlevleri farklı olan Kültür ve Turizm bakanlıklarının neden birleştirildiğini bir türlü anlamış değilim. Ama gerekçesi şu olabilir; Bünyesinde Anıtlar Yüksek Kurulu’nun bulunduğu Kültür Bakanlığı, turizm adına yapılan pervasızca girişimleri yıllar boyunca aldığı korumacı kararlarla engellediği için ve bu kararlar nedeniyle koruma altındaki binalarda değişiklik yapamayan “turizmciler” iki bakanlığın birleştirilmesiyle birlikte artık iki ayrı bakanlıkla uğraşmak zorunda kalmıyorlar.
“Turizm” her şeyin turistlere hitap edecek şekilde istendiği gibi değiştirilip dönüştürülebileceği bir sektör anlamına geldiği için, Anıtlar Kurulu’nun daha önceleri çok sıkı olarak uyguladığı kurallar artık, “turizm yatırım kanunu” nedeniyle sulanmaya açık hale getirildi. Beş bin yıllık tarihe sahip olan örenyerlerinin bile artık “özelleştirileceği” düşüncesinin mevcut iktidarda var olduğunu biliyoruz.
Gelibolu Yarımadası milli park statüsünde olduğu için durumu biraz daha irdelemek gerekiyor. Dünyanın hiçbir yerinde “işgal kuvvetlerinin anısını” yaşatmak için bir anıt yapıldığını duymadım. Yani adamlar senin vatanına, milletine, namusuna, ırzına, malına, mülküne, özgürlüğüne, istiklaline ipotek koyup seni esir etmek amacı ile geliyor, bu hedefine ulaşmak için iki yüz seksen bin askeri ölüyor. Ondan sonra kalkıp bu işgal ordularına işgale ulaşmak için çıkarma yaptıkları yerlerde anıtlar yaptırıyorsun.
Bununla da kalmıyor, işgal askerlerinin torunlarının her yıl işgalin yıldönümünde gelip iki yüz elli üç bin Türk şehidin yattığı topraklarda her türlü “pisliği yapmasına” göz yumuyorsun. Bunu da yine “turizm aktivitesi” olarak topluma servis ediyorsun.
Ben hiçbir şey demiyorum, Gelibolu Yarımadası’na işgal kuvvetleri için anıt mezarlıklar yaptıranları, o kararı alanları, orayı askeri bölge ilan etmeyip, milli park ilan edenleri ve bu karara karşı çıkmayan ne kadar yetkili varsa hepsini Allah’a havale ediyorum.

Yazarın Diğer Yazıları