Gençlerimizi siyasi popülizme alet etmeyelim

En son TÜİK'in açıklamasına göre gençlerde işsizlik oranı yüzde 22.6'ya yükseldi. Eğer aslında çalışmaya ihtiyacı olduğu halde henüz çeşitli nedenlerle iş aramayan ve TÜİK'in tabiri ile iş bulsa işe başlayacak olan gençleri de katarsak, bu oran takriben yüzde 30 olacaktır.

18 yaşına bastığı halde 4 hafta içinde iş aramayan gençleri TÜİK işsiz olarak kabul etmiyor.

Toplum olarak, gençlerimizi yetiştirmek, onlara iş vermek öncelikli görevimizdir. Kaldı ki, bir toplumu yaşatacak gençlerdir.

Bizde geçen yıl itibariyle genç nüfus 13 milyondur ve toplam nüfusun yüzde 16,4'ünü oluşturuyor.

Diğer ülkelere ve Avrupa Birliği'ne göre Türkiye'de genç nüfus oranı yüksektir.  Atatürk de gençlere daha fazla değer verdiği için, ülkemizi ve geleceğimizi  gençliğe emanet etmiştir.

Gençlerden beklentilerimiz yüksek ve fakat bugün için gençlere verdiklerimiz hem yetersizdir, hem de onları siyasi popülizmin ve ideolojinin birer aracı olarak kullanıyoruz.

Söz gelimi 18 yaşındakine milletvekilliği vermeden önce onlara iyi bir eğitim ve iyi bir iş vererek, önce onların geleceklerini garanti altına almalıyız.

1980'li yıllara kadar Türkiye'nin bir eğitim politikası vardı. 1980 darbesinden sonra, gençler siyaset dışı bırakıldı, Anayasada yüksek öğrenim hepimizin bildiği birkaç kişinin projelerine göre düzenlendi. Gelen siyasi iktidarların eğitime ideolojik müdahalesini artıran YÖK düzeni kuruldu.

Eğitimden en yüksek verimi almak için, toplumda en yetenekli olanları seçerek bedava eğitmek gerekir. Bunun için parası olan değil de, en yetenekli olanların öncelikle yüksek öğrenim görmesi  gerekir. Ve yine bu nedenledir ki devletin parasız eğitim yapması önemlidir. Lisenin zorunlu eğitim yapılması yetmiyor... Asıl sorun uzmanlaşmanın olduğu, vasıflı iş gücünün yetiştirildiği yüksek öğrenimi devletin yapmasıdır.

Yüksek öğrenimi devletin yapmasının bir gerekçesi de, yüksek öğrenimin kişiye sağladığı özel fayda yanında ayrıca topluma da fayda sağlamasıdır.  Yüksek öğrenim yapanlar, insan ilişkilerinde sosyal uyumda daha başarılıdır. Ayrıca vasıflı iş gücü, ekonomide verimliliğin artmasını sağlar. Bu sosyal  faydalar topluma gittiği için, başarılı ve yetenekli olanların eğitiminin  finansmanını da yine aynı toplum yapmalıdır.

Öte yandan eğitim politikası kapsamında, orta ve lise düzeyinde mesleğe yönlendirme yapılması gerekir.

Türkiye de ise yalnızca imam-hatip okulları tartışması yaşanıyor. İmam-hatip okulları, imam ihtiyacı için değil, gençleri belirli düşünce saflarına çekmek için istismar ediliyor. Mesleğe yönlendirme yapılmıyor.

YÖK dün de ideolojik davranıyordu... Bugün de ideolojik davranıyor. Sonuçta Üniversite önünde birikim oluyor. Üniversiteye giremeyenler aşırı ideolojik akımların pençesine düşüyor. Gençlerimiz heba oluyor.

Gençliği eğitmek yetmez... Eğittiğin gence iş sağlamak da gerekir.. Her şeyden önce iş gücü planlaması yapılmalı ve ihtiyaca göre eğitim yapılmalıdır. Aksi halde küskün gençler ordusu yaratmış olursunuz.

Her ülke gibi Türkiye'nin de toplumsal ve ekonomik kaynakları sınırlıdır. Bu nedenle söz konusu kaynakları en etkin, en rasyonel şekilde kullanmak zorundayız.

İşsiz kalmış eğitimli bir insana yapılan yatırım, atıl bir yatırıma dönüşmüş olur.

Türkiye'de iş gücü planlaması yoktur. Bu nedenle bazı meslek gruplarında arz açığı, buna karşılık bazı meslek guruplarında ise arz fazlası bulunmaktadır.

Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı gençlerin bağımsızlık ruhu kazanmasında etkili bir bayramdır. Maalesef bu bayramı bile çeşitli bahanelerle engelliyoruz.

Kısa dönemli siyasi hesaplar, uzun dönemde sürdürülemez. Zira Çağdaş Türkiye, demokrasi, laik devlet ve Atatürk'ün ulusal bağımsızlık ve ulusal bütünlük anlayışı gençlerimizin genine yerleşmiştir.

Yazarın Diğer Yazıları