Genelkurmay meselesi

Genelkurmay Başkanlığının kime bağlanacağı hususundaki tartışmalara katkı sağlamaya devam ediyoruz. Eğer teknik yönü ağır basan ve bu ayrıcalığı ile telafisi hayli güç olan bir görev icrası söz konusuysa yönetim kademelerinin yukarıdan aşağıya hangi düzeyde teknik bilgi ve beceriye sahip olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Askeri anlamda teknik bilgi  ve tecrübeye sahip bir hükümet temsilcisi üst kurumun (bağlanması düşünülen) başında bulunuyorsa alt kademelerin etkinlik ve verimliliğinin, kontrol süreçlerinin daha sağlıklı bir iklimde yürüyeceği düşünülebilir. Dolayısıyla bağlanan kurum neresi olursa olsun siyasi makamların yanında ve emrinde kavramsal/teknik bilgi düzeyi yüksek üst yada üstler ile ilişkilendirilmesi işlevsellik açısından mecburidir. Peki Türkiye'de bu uyumlaştırma ve yeknesaklık gerçekten sağlanabilecek midir? Meseleyi olumsuzlandıran bir diğer husus ise Cumhurbaşkanı'nın anayasal "sorumsuzluğu" ve parlamanter sistem içerisinde Başbakanın icracı rolüdür.
***
Anayasanın 117. Maddesinde Genelkurmay Başkanı'nın, "Silahlı Kuvvetlerin komutanı olup, savaşta Başkomutanlık görevlerini Cumhurbaşkanlığı namına" yerine getireceği ve "görev ve yetkilerinden dolayı Başbakana karşı sorumlu" olduğu ifade edilmektedir. Yine anayasada "Milli güvenliğin sağlanmasından ve Silahlı Kuvvetlerin yurt savunmasına hazırlanmasından, Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı, Bakanlar Kurulu sorumlu" denilmektedir. O halde Bakanlar Kurulunun başkanı kimdir? Hukuken "Başbakandır" denilebilse de bugün fiilen Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğu çok açıktır. Peki gelecekte Cumhurbaşkanı ve Başbakan 2 farklı partiden olursa ikilik nasıl çözülecektir? Üstelik Genelkurmay Başkanı savaştaki görevini Cumhurbaşkanı namına yürütmektedir. İşte bunlar Türkiye'deki hükümet sistemi karmaşasını gözler önüne seren tespitlerdir. Genelkurmayın Cumhurbaşkanlığına bağlanması ihtimali "Cumhurbaşkancı Parlamenter Sistemin" bir tezahürüdür. Kuvvet komutanlıkları Milli Savunma Bakanlığına bağlanacak olsa da emir-komuta merkezi niteliğindeki Genelkurmay Başkanlığının Cumhurbaşkanlığına bağlanması yürütmenin Cumhurbaşkanı kısmını pekiştiren bir karar olacağı anlaşılmaktadır. Bir yönüyle ordu-siyaset ilişkisinde Cumhurbaşkanlığı makamını güçlendiren bu olası değişiklik TSK'nın doğrudan Başkomutanlık makamına bağlanması anlamına gelmektedir. Kurumları çoğunlukla doğru işleyen ve asker-sivil dengesinin fonksiyonel olarak sağlanabildiği ülkelerde bu adım sembolik açıdan doğru kabul edilebilir. Fakat öncelikle ülkedeki hükümet sistemi tartışmalarının en azından konsensus ölçüsünde bir noktaya taşınması ve anayasa yapım sürecinin belirli bir mutabakatla ilerlemesi gerekiyor. 
***
Genel Kurmay Başkanlığında ve onunla bugüne kadar işbirliği yöntemiyle faaliyet gösteren Milli Savunma Bakanlığı'nda "sivil memur" ve "askeri personel" arasında ciddi bir ikilem meydana geliyordu. Masaya yatırılması gereken hususlardan birisi de burasıdır. Hangi mezuniyet ya da ünvana sahip olursanız olun "sivil memur" olarak yetkilendirilip buna göre işlem görüyorsunuz. Sivil memurlar bir yönüyle evrak işlerini takip eden rutin memurlar şeklinde değerlendiriliyor. Zaten yükselebilecekleri pozisyon en fazla şube müdürlüğü (idari şube), o da uzun ve meşakatli bir süreç gerektiriyor. Maaş dengesizliği de başka bir sorun. Dolayısıyla birinci aşamada sistemin işleyişine yönelik yapısal bir kurgu hatası söz konusu. 
Genel sistem teorisinin ortaya konulduğu dönemden bu yana değişmeyen bir gerçek varki yanlış sistem, eksik kurgu ve hatalı yapılanma beraberinde sızmaları, kontrol edilemeyen gayrişahsi ilişkileri, aidiyet bağlarının zayıflamasını ve sonunda ihanetleri meşru hale getirebiliyor. Bugün TSK bazında bir takım yapısal değişikliklerle tedbirler geliştirirken bir başka kurumun sistem düzensizliğine girerek sorunlu insan gücü üreten bir muhtevaya bürünmesine izin veilmemelidir. O halde hükümet rejimi dahil olmak üzere kurumlar arası ve kurum içi sistemler oluşturulurken denge ve denetim mekanizmasının kurulması gereklidir. Bu mekanizma kurulamadığı taktirde kimin nereye bağlandığının uzun vadede önemi yoktur. Sistem er yada geç yeniden sorun üretmeye ve sızmalara zemin hazırlamaya başlayacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları