Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER

Agah Oktay GÜNER

Gerçek ve sorumluluk

Türkiye’de devlet ve siyaset sorumluluğu taşıyanlar ağır bir mesuliyet altındadır. Dış politikada içine girdiğimiz çıkmaz sokak ve yalnızlık tam bir felakettir. İstediğiniz kadar Gazze diye bağırın bir tane ilaç, bir dilim ekmek gönderme imkanınız yok! Neden? Gazze’nin bir kapısı Mısır, siz bu ülkeyle köprüleri atmışsınız. “Müsaade edin, yardım göndereyim” deme durumunuz yok. Öbür kapı zaten İsrail’in elinde.
Gazze’de yaşananlara yürek dayanmıyor. Ama hemen yanıbaşımızdaki Türkmenlerin durumu da içler acısı. Gazze için yas ilan edilirken bu konuda ne yapıyoruz? Öz kardeşlerimiz Türkmenler IŞİD’in ölüm kusan darbeleri altında çöllerde aç, susuz. Her türlü sağlık malzemesinden mahrum, adeta ölüme terk edilmiş haldeler. Dün, ANAP iktidarı döneminde Iraklılara sınır kapılarını açan, yüz binlerce sığınmacıya sahip çıkan bir Türkiye vardı. Merhum Özal, “Onlar bizim akrabalarımız” diyerek Irak sınırını açmıştı. Saddam Yönetimi devrilince hepsi topraklarına geri döndü. 
Bugün Türkmenler aç, susuz, ilaçsız, barınaksız, güneş altında... Niye Türkiye sınırlarını açmıyor? Niçin “Onlar bizim kardeşimiz. Ekmeğimizi bölüşmekten şeref duyarız” demiyor. Kendi insanına, kendi soydaşına sahip olmamanın sebebi ne? Gaflet mi? İhanet mi?
İnsanlarımız dünkü imparatorluğumuzun evlatlarıdır. Emperyalistler onları yadel kıldıkları diyarlarda kalmaya mahkum etti, mecbur etti. Heyhat biz onlara sadece kuru fasulye göndererek kimi kandırıyoruz?
IŞİD denilen, yürek söken örgüt; mabetleri, türbeleri yıkıyor, insanları öldürüyor. Bizim konsolosluk binamızı karargah yapmış. Bildiğiniz gibi Konsolosluğumuzun 48 personeli halen bu zalim ve vahşi örgütün elinde. Bu konuda konuşma ve yazma yasağı var. 
Türkiye ne hallere düştü... Dünün Türkiyesi gece komando birliklerini indirir, binayı işgâlden kurtarırdı. Peki, binadaki devlete ait dokümanlar, onlar ne oldu? Teröristlerin eline geçti mi?
PKK’nın Suriye kolu PYD de Türk askerlerine ateş açıyor. Üç Mehmetçik şehit oluyor. Bütün bu olanlar “Şehit cenazesi gelmiyor ” melodisinin notaları...
Diğer acı bir gerçek Suriye’den Türkiye’ye sığınmış olanların durumu. Suriyeliler için her türlü fedakarlık yapıldı, kamplar açıldı. Ancak nasıl bir düzense ne giren belli, ne de çıkan. Şehirler Suriyeli dilencilerin, kadın satıcılarının, çöp toplayan mafya örgütünün elinde, hırsızlık olayları devamlı artıyor. Ülkenin iş güvenliği, asgari ücret anlayışı alt üst olmuş durumda. Suriyeliler her ücrette ve her şartta çalışmaya razılar. 
Kamplar iddia edildiği gibi militanların eğitim ve tedavi gördüğü yer olduysa, bu işi derhal kesmek, Suriye’deki terörle Türkiye’nin bir irtibatı varsa acilen bitirmek lazım. Suriye ile ilişkilerimizi normalleştirmek zorundayız. 
Irak ile ilişkilerimiz tam bir kördüğüm. Uluslararası düzeyde milli menfaatlerimizi koruyacak bir dikkat içinde konuyu ele almalıyız. Temel komşularımızla ilişkilerimizde kavga yerine aklı hakim kılmalıyız. Aynı ölçü Iran’la ilişkilerde de söz konusu olmalıdır. 
Hiç şüphesiz “Dış Politika” nın Rusya, ABD, AB, Bulgaristan, Ermenistan boyutlarını ayrıca ele almakta fayda var. Ülke içerisine baktığımız zaman, müthiş bir gerginlik görüyoruz. En ufak tartışmalar, büyük sokak hareketlerini tetikliyor. Memleket patlamaya hazır bir volkan gibi. İşte hemen her gün bir ilimizde, ilçemizde çatışma için bahane arayan öfkeli insanlar var. Keşke iktidar, siyasi partilerin yöneticilerini bir iftar yemeği davetinde bir araya getirse, karşılıklı görüş alışverişinde bulunsalar ne kadar isabetli olurdu. Samimiyetin mutlak hakim olması gereken böyle bir toplantıda ele alınması gereken ağırlıklı konular şunlardır;
1) Memleket çok ciddi tehdit ve tehlikelerle karşı karşıyadır.
2) Türk milletinin bölücülüğe, ayırımcılığa, milli değerlerinin çiğnenmesine tahammülü bitmiştir. Bu milletin ayranı kabarınca ne yapacağı belli olmaz.
3) Emperyalist ülkeler bütün misyonlarını kullanarak bu memlekette bir iç savaş çıkarmak için kesintisiz çalışıyor. Binlerce yılın verdiği devlet tecrübesiyle milletimiz tahriklere kapılmıyor. 
İşte bu çizgide, iktidar hatalarını, yanlışlarını kabul etmeli ve kendi hatalarını peşinen itiraf etmelidir. Muhalefet partileri de tekliflerini söylemeli ve “Ortak Bir Siyaset Belgesi” hazırlanmalıdır. Yarın “Çok geç oldu” dememek için bugünün kıymetini bilelim. Zaman “Milli menfaatler” önünde kendimizi aşma zamanıdır.

Yazarın Diğer Yazıları