Geri sayım başladı

Gaziantep Bağımsız Milletvekili Prof. Dr. Ümit Özdağ, dün akşam Ankara'da verdiği iftar yemeğinde anlattı:

"Referandumdan önce, Yusuf Halaçoğlu ile birlikte Adana'da bir yerel radyonun programına katıldık. Neden "Hayır"ı uzun uzun anlattık. Program çıkışı birbirimize, sonuçtan memnun şekilde "iyi anlattık", "güzel oldu", "şunu da iyi söyledik" derken, radyocu arkadaş, biz programa başladığımızda, radyonun yayınını kestiklerini söyledi. Meğer onca saat Yusuf Hoca'yla kendimiz anlatmış, sunucuyla birlikte kendimiz dinlemişiz hepsini!"

Bu, o süreçte "Hayır" diyenleri engellemek için yapılanların sadece biri. Bu ve benzeri sayısız olay yaşadı "Hayır"ı anlatmak üzere yollara düşen siyasilerin, hukukçuların, sivil toplum liderlerinin her biri...

İşte bu nedenle, hâlâ ve ısrarla "kirli referandum" olarak anıyor Özdağ 16 Nisan'ı.

Ve yine ısrarla, referandumun gözden kaçırılmak, unutturulmak istenen bir sonucunu gündemde tutmaya, kazımaya çalışıyor toplumsal hafızaya:

- "Hayır oylarının ulaştığı oranda, 'Türk Milliyetçileri Hayır Diyor Platformu" belirleyici siyasal hareket oldu!

Olduysa oldu; neyi değiştirir bu?

Belli ki bütün siyasal denklemi Özdağ'a göre.

 Şakayla karışık "buradan bir manşet çıksın istemiyorum" diyerek, o da Meral Akşener gibi temkinli ve ucu açık konuşmayı tercih etse de farklı illerde kendisiyle çalışan gruplarla yaptığı istişarelerin "hayırlı" sonuçlanacağını ve siyasette bütün taşların yeniden şekilleneceğini bildirmeden de noktalamıyor sözlerini.

Eh bunca insan bir araya gelip gelip "Beşiktaş nasıl kurtulur(!)"u yahut "fasulyenin neden pişmediğini" konuşmadığına göre, alenen ortada ki; geri sayım başladı.

"Yeni bir siyasi parti"ye mi, 2019 için başka türlü bir politik ittifak hazırlığına mı yorarsınız; size bırakıyorum takdirini...

***

"Stalin'in oyları saydığı yerde Stalin kazanır"

----

Ne kadar güçlü olursanız olun, ne kadar taraftarınız olursa olsun, nasıl bir rüzgâr yakalarsanız yakalayın, seçimin adil ve dürüst olmasını sağlayamadığınız müddetçe kazanma şansınızın da olamayacağını savunanlardan Özdağ da...

Nihayetinde tam olarak bu olmadı mı 16 Nisan'da!

Başlık, Özdağ'ın bu tehdidi özetlemek için kullandığı cümle aslında:

"Stalin'in oyları saydığı yerde seçimi Stalin kazanır!"

Peki ne yapmalı?

Onun bir dizi tedbir önerisi var da, bakalım göreceğiz uygulamaya yanaşabilecek mi, bu cesareti gösterebilecek mi ülkeyi idare yetkisini elinde bulunduranlar da.

Özdağ'ın "kirli olmayan seçim"in tesisi için teklifi şöyle:

- Kendilerine duyulan güveni tamamen kaybetmiş haldeki YSK üyelerinin tamamı değişsin.

- Parmak boyası geri gelsin.

- Her oy pusulasının üzerinde, kullanıldığı sandığın numarası olsun.

- Sandık başlarında, siyasi partiler gibi Türkiye Barolar Birliği'nin de temsilcisi bulunsun.

***

Arınırken kirlenmek de başarı tabii

--------

Önce dışladınız...

Sonra ihraç yoluyla kovdunuz, kovaladınız...

Mahkeme kararını da lehinize çıkardınız...

Daha ne?

***

Lafım haftanın her gününü paylaşmış gibi sırayla yaptıkları açıklamalarla her gün seviyeyi biraz daha düşüren "bir kısım" MHP'li yöneticiye:

Konuştukça, kendinizi pür-i pak, kendinizden başka herkesi tu-kaka göstermeye çalıştıkça daha da gülünç oluyorsunuz. 

Unutmayın ki;

Partinin yönetim şekline muhalefet eden eski milletvekili ve yöneticilerinizin topladıkları imzaları, tüzüğe uyarak yaptıkları kurultayı, aldıkları kararları yok sayan ve sizin "adaletin tecellisi" diye kutsadığınız o davayı, "Cemaat Türkiye'de bazı çevrelerce kötü adam ilan edilmek isteniyor... Fethullah Hoca cemaati bu memlekette düzgün, ahlaklı biçimde hizmet etmek isteyen, bu memlekette ve bu memleketin dışında Türk Devleti'ni, Türk Bayrağı'nı, Türkiye Cumhuriyeti'ni yüceltmek isteyen insanların güzel hizmetler yaptığı güzel bir yerdir" diyen bir MHP'li açtı!

Bugün "FETÖ'nün medya ayağı" oldukları iddiasıyla yargılanan sözde gazetecilerin gazetelerine kayyum atandı diye üstünü başını parçalayan, devletin polisiyle tekme tokat kavgaya tutuşanlar hali hazırda MHP'nin il-ilçe başkanı, genel başkan yardımcısı!

 "Gidenler"le uğraşmak yerine, bir dönüp de "kalanlar"a bakın artık bence!

Arınmış mısınız sahiden de!

Yazarın Diğer Yazıları