Gözden kaçanlar

Son zamanların en önemli gündem maddelerini, Milli Eğitim Bakanlığı’nı ilgilendiren konular oluşturmaktadır. Bu konular hem hükümete göre hem de muhalefete göre devrim niteliğindedir. Hükümet geçmişin rövanşını ve bugüne kadar beslediği kinin intikamını aldığı için  devrimini kutlarken, muhalefet de rövanşı vermenin burukluğu ile ülkenin karanlığa gömüleceği endişesiyle mahkeme kapısını aşındırmaktadır.
Türk halkı ise sözde reformların hükümetle muhalefet arasındaki oluşan kavgalarından bunalmış vaziyette ülkedeki kötüye gidişi endişeyle izlemektedir. Nasıl izlemesin ki, kurdelelerle süslenmiş paketler içinde sunulan kin zehrini içecek olan yavrularının geleceği endişesiyle biçareliğin anaforundan kurtulabilmek için kıvranmaktadır.
Kamuoyuna sunulan her eğitim reformunun arka planında rant bölüşümü, eskiden intikam alma, kendi ideolojileri doğrultusunda geleceği şekillendirme ve yandaşlara makamların peşkeş çekilişi bulunmaktadır. Güç bende, bense her istediğimi yaparım histerisi yatmaktadır.
Demokrasinin olmadığı geçmiş dönemlerde bile, padişahlar her gün kapılarında insanları  “Gururlanma padişahım senden büyük Allah var” diyerek bağırttırarak kendilerini yanlışlardan tenzih ederlerken, maalesef bugün o günleri arattırır icraatlara imzalar atılmaktadır.
Tüm bu yapılanların, bir daha hatırlanması adına, oynanan oyunların filmlerinin şeridini geriye sararak tekraren izlenmesinde fayda var. Her eğitimcinin hatırlayacağı üzere bir dönem uzman ve başöğretmen kadroları ihdas edildi. Amaç daha çok öğrenen ve araştırma yapan öğretmen yetiştirilerek verimli bir eğitim yapmaktı. Bu nedenle yüksek lisanslı ve doktoralı öğretmenler uzman ve başöğretmen yapılarak okuma teşvik edilecekti. Oldu mu derseniz elbette hayır. O dönemde belli bir kesime bu kadrolar verilip donduruldu. Şimdi ise yüksek lisans ve doktoralı öğretmenler mahkeme kapılarında. Demek ki amaç söylenen değil yapılanmış.
Şimdi ise 652 sayılı bir kanunla Milli Eğitim Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmündeki Kararnameye dayanılarak, verimsiz olan bakanlık çalışmalarını verimli hale getirme adına düzenlemelere gidildi.
Sözde bu düzenlemeye göre makamlara işin ehli kişiler getirilecek, birimler arası yetki kargaşası giderilecek. Kadrolar azaltılarak tasarruf sağlanacak. O da ne, bir de görüldü ki bir makamdan birkaç kişiye ücret ödemeleriyle tasarruf müsrifliğe dönüştü. Yeni atamalarla acemi nalbantın öğretimine benzer halle işler kilitlenme noktasına geldi. Olan yine bizim geleceğimiz olan yavrularımıza oldu.
Kararnameye göre uzman kadroları tahsis edilerek, uzman olacaklar için bir de yönetmelik hazırlandı. Hazırlanan bu yönetmelikle bakanlığın nasıl kuşatılacağının ve bu kuşatmada kullanılacak zırhı da belirlenerek yasal hale getirildi.
Bu yönetmeliğin Milli Eğitim Bakanlığı için neleri getirip neleri götürdüğünü gelin birlikte irdeleyelim. Anılan yönetmelikte alınacak uzman yardımcılarının yazılı sınavın yanında, sözlü ve yarışma sınavının da olacağı belirtilerek nasıl bir seçim yapılacağı, seçimde kimlerin kazanacağı baştan ilan edildi. Yine yönetmeliğe göre sınava katılacakların sayısının atanacakların sayısının 20 katı kadar adayın başvuracağı belirtilirken, daha başvuru sırasında insanların önü kesildi. Ayrıca yarışma ve sözlü sınavının komisyonu bakanlık bürokratlarından oluşacak diyerek yandaşların dışında hiç kimsenin uzman yardımcısı olamayacağı peşinen ilan edilmiş oldu.
Yönetmeliğin bir başka maddesine göre ise sözlü sınavıyla ilgili herhangi bir kayıt sistemi kullanılmayacak derken, nasıl bir sınav yapılacağı alenen ilan edilmektedir. Sınav sonuçlarına beş gün içinde komisyon nezdinde itiraz edilebilir denmektedir. Yani cezayı veren kadıyı sen bana haksızlık yaptın diyerek kendisine şikâyet etmek gibi bir şey olsa gerek. Şikâyetle dün uygun bulmadığını bugün uygun mu bulacağı zannediliyor.
Uzman yardımcılığı süresinin üç yıl olduğu, bu süreçte insanların kendilerini yetiştirmesi gerektiği belirtilirken, hangi yetişmiş elamanın yanında yetiştirileceği belirtilmemiştir. Eğer bakanlığa atanan bürokratların yanında yetişecekse, mevzuat ve işleyişi onlar bilmiyor ki. Onları da o beğenmeyip görevlerini ellerinden aldıkları şube müdürleri yetiştiriyor. Uzman yardımcılarının tez hazırlayacağını bu tezleri de bakanlık bürokratlarının değerlendireceği ifade ediliyor. Acaba o bürokratların kaçı tez değerlendirecek bilgi birikimine haiz biliniyor mu?
Bu yönetmelik de göstermektedir ki, bugüne kadar yapılan atamalarda olduğu gibi bundan sonra yapılacak atamalarda da yandaşlara kadrolar peşkeş çekilecektir. Sadece makam verilmeyip tüyü bitmemiş yetim hakkından hak edilmeyen ballı maaşlar da ödenecektir. Amaç kafaların arkasındaki hedeflere tez elden varılmaktır.
Dahası Türk insanını bendensin veya değilsin diye ayırarak intikam alma uğruna tehlikeli bir viraja girilmesidir. Görülen o ki yapılanlarla yorgan kalkıyor kötü koku ise etrafa yayılıyor. Halkımıza düşen ise pencereleri açmak olacaktır... 

Yazarın Diğer Yazıları