Gözler çöpçü, postacı ve bekçiyi arıyor

Bayramlar kişisel yaşanmaz. Toplumun manevi sevincinin paylaşıldığı günlerdir. Örneğin kutlamaya başladığımız "Ramazan Bayramı" ihtiyaç sahiplerini sevindirdiğimiz kadar değer kazanır. Garibanı mutlu etmek bu yüzden önemlidir.

Böylesi günler tatil ve eğlence gibi kişisel mutluluk zamanları olmamalı. Hele dini bayramlar gönül kazanma dönemidir. Yoksulları, kimsesizleri, hastaları sevindirmeye önem verilmelidir. Bugünlerde "gönül seferberliği" başlatmalıyız. Yaşlılar ve kendilerini unutulmuş sananlar mutlaka ziyaret edilmeli. Önem sıralamasında çocuklar da ihmal edilmemeli. Unutmayın düne kadar at arabalarıyla atılan bayram turu mutluluktu. Bugün çocukların altında akülü arabalar görüyoruz.

Değişmeyen ödüller

Sizlerle zaman tüneline girip geçmişe yolculuk yapmak istiyorum. Değerli büyüğüm Aydın Boysan'ın "Apartmanda birbirlerini tanımayan toplum haline geldik" lafına öncelik vereceğim. Gerçekten oturduğum 8 daireli binada ziyaret ettiğim, konuk olduğum tek yer yok. Abartmıyorum. Bu gerçeğin kendisi. Hatta birkaçıyla "merhaba, merhaba". Ötekilerle selamlaşma bile yok. Eskiden böyle miydi? Böylesi günlerde bırakın oturduğumuz binayı tüm mahallede imece yapılırdı. İlginç olan dinler arasındaki dayanışmaydı. Müslüman Ataninem ile Gregoryan Meri Teyzenin iş birliği, din eğitimi verilen okullarda ders konusu olur. Herkesin el emeğinin birleştiği börek, dolma ve tatlıları bugün hiçbir yerde bulabileceğinizi sanmıyorum. Bizimkilerin unlu ürünleri rakip tanımazdı. Gayrimüslimlerin ise lakerda ve dolmaları. O günlerde robotlar yoktu ama el hüneri bambaşkaydı. Meri Teyzeye "Sizinkiler niye bu kadar lezzetli" diye sorduğumda verdiği cevabı tekrarlamak istiyorum. Aynen şunları söylemişti: "Burhaniko sizin karılar soğan doğramayı hiç sevmez. Doldururken de gevşek tutmaz tıkış tıkış yaparlar. Yoksa malzemeler aynı".

Köfte tarifi

En basitinden köftenin yoğurulması ve dinlendirilmesi önemlidir. Daha önce de yazdım, ete biraz kelle(baş eti) -yanaktan- eklenirse "yeme yanında yat" olur. Markette tanık oluyorum. Kadın, kasaba "750 gram köftelik kıyma" diyerek sipariş veriyor. Oysa koyun-dana karışık olacak. İçine biraz da döşyağı ilave edilecek. Baş etini aklına bile getirmez çünkü bilmez. Yumurtası, soğanı, maydanozu, baharatını ve bayat ekmeğini ilave ettiniz mi ettiniz. Sonra döve döve yoğurdunuz, sıra buzdolabında dinlendirmeye geldi. Pişirmek de büyük sanattır. Bana sorarsanız tercihim "elleme kömürü"nde ızgaradır. Sonra da rokasını, taze soğanını, sarımsağını yanına eklersiniz.

Çocuklara özel

Öyle bir ortamda yetiştim ki Kafkas örf ve adetlerine uygun. Bizimkiler, her türlü şekerlemeyi hazırlardı. Bunlar mendillere sarılırdı. Annem bu yolu tercih ederdi. Ataninem ise "Çocuklar parayı sever" görüşündeydi. Mutlaka kağıt liralardan yerleştirme yapardı. Herkese bu yöntem uygulanırken, bizim başka kapılara gitmemiz kesinlikle yasaktı. Tanıyanların ısrarlı çağrılarına dahi cevap veremezdik. Sonuçta evdekilerin verdikleriyle yetinmek zorunda kalırdık. Ben de gelenekçiyim. Hazırlıkları arifeden tamamlarım. Çikolata ve paraları ayrı kaplara koyarım. Daire kapısının girişindeki aynanın önüne yerleştiririm. Gelecek konuklar için de baklava ve börek faslını unutmam.

Eksiklik hissedilecek

Bu bayramın hüzünlü geçeği belli. Evimizin demirbaşı ve de dört ayaklı kralı Papi yok. 24 yıl sonra onsuzuz. Oysa senelerce kapıdan her giren "Papi, Papi" diye seslenirdi. O da mırlayarak herkesin kucağına otururdu. Siz bu satırları okurken köknarın altındaki istirahatgahını çoktan sulamış olacağım. Tabii bütün hayvanları doyuracağım. Laf aramızda martılarımızın sayısı dörde çıktı. Kedi ve köpekleri sallamıyorlar. Ne zaman balkona çıksam, martılar yanımda. Bunlar da kanatlı Papiler. Geçenlerde gazete almaya gidiyordum. Herkesin bana baktığımı fark ettim. Hatta trafik durdu. Şoförler beni seyrediyor. Döndüm ki arkamda "koca martı". Sanki evcil köpek. Uçmuyor. benimle yürüyor. Çok yakında adım "Martılı Köyün Kavalcısı"na çıkacak.

Kaybolan gelenekler

Yaşı müsait olanlar bilir, bayram günlerinin özel ziyaretçileri vardı. İlk önce mahallenin çöpçüsü gelirdi sonra postacı ve en son bekçi baba kapıyı çalardı. Bunları görmeyeli hayli uzun zaman oldu. Sadece davulcular uğruyor. Ramazanın 15'inci günüyle ilk ziyaretlerini yapıyorlar. İkinci uğrayışları arife günü. Yıllardır aynı ekip. Diğer zamanlarda balık satıyorlar. Seviyoruz onları. Bazıları gibi, geldiklerinde ışıkları söndürmüyoruz...

Yazarın Diğer Yazıları