Güçlü iseniz söz sahibisiniz

Son zamanlarda Başbakan’ın iki sözünden biri, ailelere yönelik en az üç çocuk sahibi olunuz çağrısıdır. Bilahare bununla da yetinmeyen Başbakan, her şeye zam yaptıkları gibi buna da zam yaparak üç çocuk sayısını beşe çıkardı. Başbakan’ın hiçbir sözüne katılmamama rağmen buna katılmamak elde değil. Biz yetiştirilme tarzımız gereği hep nüfus planlanmasına karşı çıkmışızdır. Bizim dünkü görüşlerimize bunlar ancak kırk yılın sonunda gelebilmişlerdir. Bunların bizden farklı yönü ise söylemleri olup da icraatlarının olmamasıdır. Sayın Başbakan, her aile beş çocuk sahibi olsun sözünüz güzel de bu çocukların korunup kollanması ve bakılıp yetiştirilmesinde devletin görevi ne olacak? Eğer bugünkü gibi, devlet, sosyal devlet vasfını icra etmeyecek veya icra etme adına her hangi bir çaba göstermeyecekse, söylemlerinizin sizce bir anlam olur mu? Bununla ilgili konularda hiç araştırma yaptırdınız mı? Ailelerin gelecek kaygısından dolayı beş çocuk sahibi olmalarını nasıl düşünüyorsunuz?
Sorumluluğumuzun şuurunda olsaydık, bize duydukları husumetin sonucu, intikam alma adına, AB, Türk ailelerin çocuklarını koruyup kolluyorum diyerek uyduruk bahanelerle dokuz bin çocuğumuzu elimizden alarak, Hıristiyan ailelere vermek suretiyle onları Hıristiyan olarak yetiştirir miydi?
Bugün AB’de yaşayan beş milyon Türk’ün çocuklarının büyük çoğunluğu, yapılan uygulamalarla kimliğini kaybetmiştir. Ne olduğunu, hatta insan olduğunu dahi bilmez halde yaşamaktadır. Biz ise tüm bunları görmezden gelerek, teftiş için kapılarımızı Avrupalılara açmış, acaba ne diyecekler diye ağızlarına bakıyoruz. İçeride ise kükreyen aslan misali, büyük devlet olmaktan bahsedip böbürlenen Başbakanımız ailelerden beş çocuk istiyor. Çocuklarımıza sahip çıkmayacak, böyle heba edeceksek ailelerin üç veya beş çocuk sahibi olması ne anlam ifade eder.
Yöneticilerin kendi ifadelerine göre benim ülkemde altı yüz bin diplomalı işsiz var mı? Öyle ise her ile üniversite açtık diye yöneticiler övünürken, bu kadar insanı kahvehane köşelerine mahkûm ettiklerini niye söylemezler? Yine Türkün bu cennet vatanında, on altı bin iki yüz seksen dokuzu kız çocuğu olmak üzere yirmi yedi bin çocuk neden kayıptır? Nerede bu çocuklar? Organ mafyalarının kurbanı mı, yoksa her yolu olan çetelerin elinde midir? Bir ABD’li bayan için gösterilen ilgi ve alaka neden bunlar için gösterilmez?
Ülkeyi kan gölüne çevirip, temeline dinamit koyarak parçalamak isteyen kanlı terör örgütünün yüzde kırkı çocuklardan oluşmuyor mu? Bu çocukların okulu bırakıp, dağa çıkmalarını sağlayanlar neden susturulmayıp seyirci kalınıyor? Hiç bu olanların gerekçelerinin halka açıklandığını duyanınız oldu mu?
 Okumak için çırpınan, ancak kaz misali yolunan öğrencilerimizi perişan eden kim? Hiç kendi kendinize sordunuz mu? Bir Bakan çıkıp özürlüden öğretmen olmaz derken, Başbakanın özürlüleri öğretmen olarak atayacağım demesi ilmi kriterlerin neresinde, araştırıldı mı? Aynı kabinenin bir önceki Bakanı serbest kıyafet uygulamasına geçiyoruz derken, yerine gelen Bakanın baskılara boyun eğerek geri adım atması devletin devamlılığı ve güvenilirliğine yakışıyor mu? Çocuklar için üç SBS’yi getiren sizler, bundan vaz geçtik bir SBS’ye düşürdük derken, cehaletinizi mi ortaya koyuyorsunuz yoksa milletle dalga mı geçiyorsunuz? Olanların çocukları ne hale getireceği hiç düşünüldü mü?
 Unutmayınız ki ne kadar güçlü iseniz o kadar söz sahibisiniz.

Yazarın Diğer Yazıları