Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye'den rahatsız olanlar var

Geçirdiğimiz 30 Ağustos Zafer Bayramı’mız bütünü ile Türk Silahlı Kuvvetleri’mizin Türk Milletine verdiği mesajın özeti idi. Türkiyemizi savunan bütün sancaklar Ankara’ya geldi, vatan ve bütünlüğümüz için milletimizden ordumuza sahip çıkması istendi. Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye’nin anlamı budur.
Genelkurmay Başkanlığı’mızın 30 Ağustos’ta astığı afişlerde “Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye” sloganı, dünyaya soldan bakan ve üç yıl önce AKP’ye transfer olan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ı rahatsız etti ve güçlü Irak Ordusu(!)nun Saddam’ı, İran Ordusu’nun da Şah’ı koruyamadığını söyleyerek sloganın tersten okunmasının gerektiğini ileri sürdü.
Emekli Tümgenerallerimiz Alaaddin Parmaksız ve Osman Özbek, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın eleştirisine tepki göstererek, “Türkiye’ye Sevr’i yeniden getirmek isteyenlere mesaj vermek amacı ile Genelkurmay Başkanlığı’nın böyle bir afiş bastırdığını” ve “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Türkiye’nin bekası için böyle bir söylemi dillendirdiğini” bildirdiler. “Türk Silahlı Kuvvetleri laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletinin güvencesidir.” diyerek, Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye anlamının, bunlar olduğu mesajını sundular.
Ben Kültür ve Turizm Bakanı unvanlı Ertuğrul Günay’ın, yerli komünist ve sosyalistlere karşı uygulamalarını ve fikir yapısını bilip yakından tanıdığımdan “Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye” sloganından rahatsız olacağını normal görenlerdenim.
Çünkü O, SSCB Devlet Bankasının verdiği dolarlarla ömür sürdüren Rus ajanı Komünist Nazım Hikmet Ran’ın, Türk vatandaşlığına kabul kararını hiçbir kanuni müracaat olmadığı halde, çıkardı. Devlet görevlisi olarak gittiği Moskova’da, Büyükelçimizi de yanlışlığa ortak ederek Nazım Hikmet’in mezarına çelenk bıraktı.
Bir Türk hakimini öldürdüğü için 19 yıl hapse mahkum edilen, hapisten kaçarak yurtdışında yaşarken vatandaşlıktan çıkarılan ve ölen, aynı fikir yapısına sahip Yılmaz Güney için de,  “vatandaşlığı ile ilgili sorunları varsa, düzeltiriz”  dedi.
Yine aynı yolun yolcusu Çetin Altan, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca “2008 yılı Türk Kültür ve Sanat Ödülü” ile onurlandırıldı. Bu uygulamaya Çetin Altan bile şaşırmış ve “bu ödül benim için süprizdir, şaşırdım. Umarım bu ödülü verdikleri için, ileride bir yanılgı olmuş demezler.” diyerek doğruyu söylemiş ve yöndeşi Ertuğrul Günay’ı uyarmıştır.
Aynı Bakan, Türkiyemizi ve Türk Milleti’ni soykırım yapmakla ithaf eden Orhan Pamuk’a danışmanlık teklifinde bile bulunduğunu, ifade etmiştir.
Sayın okurlarım, Türk Milliyetçileri olarak bizler, ilim adamlarımızın, yöneticilerimizin, politikacılarımızın, sanatkarlarımızın ve yazar-çizerlerimizin değerlendirmelerini yaparken, Türk Milli Kültürü’ne verdikleri öneme ve saygıya öncelik tanıyanlardanız.
Türk Dünyamızın kaynaklarını uzun yıllar sömüren ve doksanlı yıllarda dağılan Sovyetler Birliği’nden sonra meydana çıkan beş kardeş Türk Cumhuriyeti’nin önderliğini yapması gereken, yetmiş milyonluk Türk Dünyası’nın Kutup Yıldızı görünümündeki Cumhuriyetimiz’in yöneticilerinde gördüğümüz “Milli Kültür eksikliği” ve “Türk Milliyetçiliğine saygısızlığı” affedemiyoruz.
Bugün sözünü ettiğimiz Cumhuriyetimizin Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın üç yıllık görev süresinde, Türk Kültürüne ve Milli yapımıza, sunduğu bir tek hizmeti, lütfen bana bildirebilir misiniz?
Tanrı Türk’ü Korusun. 

Yazarın Diğer Yazıları