Gücün dünyası

Güç deyince akla ilk gelen, büyük etkinliği ve önemi olan nitelik veya etkisi, önemi büyük olan, sözü geçen manasını gelendir. Olaylara bakıldığında ise gerçekte budur.  Atalarımız ne demişler  “Zengin kağnısını dağdan aşırır, fakir ise düz yolda şaşırır” bu da gücün bir göstergesi değil midir? Tabii ki güç denince günümüzde akla ilk gelen geçer akçe olan paradır. Hiç böyle olmasaydı koca dünyayı iki elin parmakları kadar olan zenginler şekillendirir miydi? Günümüzde halen renklerle ifade edilen devrimleri kimler neyle yaptırıyorlar?
Bir ülke düşünün ki demokrasi ve demokratlıktan bahsediyor. Ne hikmetse halkından zeki, çalışkan ve ülkesine âşık olanları makam ve mevkilere gelemiyor. Hasbelkader gelenler ise ya güçlerin hâkimiyetine giriyor veya o çarkın dişlileri arasında ezilip ufalanıyor.
Yasamada görev almak sanki halkın gücüyle mi mümkün oluyor. Önce lideri belli güçler belirleyecek, lider ise vekilleri belirleyecek, halk ise o kişileri zorunlu onaylayacaktır. Bunların içlerinden oluşturulan yürütme ise bürokrasiye atanması gerekenleri atayacaktır. İşte size dünyamızın demokrasisi...
Elbette bu dünyada paran yoksa gücün de yok demektir. Ne kadar para o kadar güç. Benim ülkemin yöneticilerinin de güçlü olup, bir yerlere söz geçirebilmesi için dünkü tarihindeki yaşam seviyesine gelmesi lazım. Tüm bunlardan yoksun olduğumuza göre küresel gücüz dememiz mümkün değildir. Ancak bütün bunlara rağmen yöneticilerimizin ve para babalarımızın ülkemiz ve milletimiz üzerinde kendi adlarına güç olmadıkları da söylenemez.

***


Geçmişte o para babalarının ve siyasetçilerin bizlere nasıl kuyruklarda nöbet tutturdukları dün gibi hafızamızda...
Ülkemizde son dönemlerde bu güçlerin el ele verip neler yaptıklarına tüm halkımız şahittir. İstenilen yasaların nasıl çıkarıldığı, suçluların affedilip, kimilerinin de suçlu olup olmadığına bakılmaksızın gece operasyonlarıyla evlerinin basıldığı, mahremiyetlerin ortalarda dolandırıldığı, değerlerin ayaklar altına alınıp çiğnendiği, yaratılan gündemlerle halk oyalanırken gece yarısı operasyonu ile maaşlarının % 100’lere çıkarıldığı, yeni zamlar ve getirilen vergilerle halkın belinin büküldüğü görülmemişse körüz demektir.
Yenilikler getiriliyor sözleriyle çıkarılan KHK’namelerle yapılan değişiklikler sonucu yandaşların makamlara yerleştirilip, yılların deneyim ve tecrübelerine sahip, mevzuata hâkim bürokratların bir odaya doldurularak kızağa çekilişi, bir koltuktan birden çok kişiye maaş ödenerek milletin hakkının gasp edildiği de izlenmektedir. Bunun en bariz örneği Milli Eğitim Bakanlığında yaşanmaktadır. Sözde yeniden yapılanma adına çıkarılan yasa ile yıllardır konunun uzmanları, bir tarafa itilerek yandaşlara yer açılmıştır. Toplum sadece vekillere kıyak emeklilik verildiğini zannederken, yandaşlara da Milli Eğitim Bakanlığı’nda ballı börekler sunulmaya başlanmıştır.

***


Özellikle bugüne kadar her göreve koşturulup, adeta joker olarak kullanılan ancak hiçbir haktan yararlandırılmayan Eğitim uzmanı, APK uzmanı, Talim ve Terbiye Kurulu uzmanı hep üvey evlat muamelesine tabi tutulmuştur. Halbuki bunların deneyim ve tecrübelerinden faydalanmak, bütçede tasarrufta bulunmak adına, Çalışma Bakanlığı’ndaki gibi uzmanlık görevlerine atamaları yapılabilir. Siyasi erk gücünü bu uğurda kullanırsa insanlarımız ve eğitimin kazanacağını herkes görür. Yoksa kime ne amaçla hizmet edildiği bir defa daha ispatlanmış olur.

Yazarın Diğer Yazıları