Gül gibi yaşıyoruz işte!

Olağanüstü Hâl'in (OHAL) Batı'da bir anlamı vardır; o da hakların gaspı, hürriyetlerin kısıtlanmasıdır. "Batıdan bize ne!" dememiz mümkün değildir; Avrupa Konseyi'nin Anayasa hukuku konularında danışma organı vaziyetindeki Venedik Komisyonu'nu, AGİT'i (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilâtı) silip atamayız. Onlar nasıl rapor verirlerse, bizim de üye olduğumuz, şartlarını kabul ettiğimiz Avrupa'daki kuruluşlarında netice öyle çıkıyor.

AGİT, geldi referandumu takip etti ve zehir zemberek bir ön rapor yazdı. Nihaî rapor da yakında açıklanır. Nihaî rapor herhâlde, ön raporu nakzetmeyecektir; menfîlikler daha ayrıntılı ele alınacaktır.

Venedik Komisyonu'nun da, tartışmalı 16 Nisan referandumunun hemen öncesinde Avrupa Konseyi'nin talebiyle hazırladığı raporunda; Anayasa değişikliğinin metot ve muhteva bakımından Avrupa standartlarında hazırlanmadığı, değişikliğin referandumda kabul edilmesi durumunda yönetimin otoriter ve şahsî bir rejime dönüşme tehlikesi taşıdığı, Türkiye'nin demokratik anayasa geleneğinden geriye doğru atılmış tehlikeli bir adım olduğu, OHAL şartlarında referandum için demokratik bir ortamın bulunmadığı görüşleri yer almış ve bu rapor Konsey'de kabul edilmişti.

Avrupalı hemen hiçbir liderin referandum sonrası Saray'ı arayıp tebrik etmemesinin altında bu raporun da olmadığını kim söyleyebilir?

Ak Partililerin Reisi R. T. Erdoğan'a sorarsanız OHAL şartlarında hâl ve gidiş iyi... Pek iyi olması için OHAL'ın devamı şart!

R. T. Erdoğan Reis ne demişti:

"OHAL ne zaman kalkacak diyorlar. Fransa neredeyse 1-1,5 yıl OHAL ilan etti. Benim ülkemde devlet yıkılmaya çalışılıyor. Siz bize hangi yüzle OHAL'in kaldırılmasını soruyorsunuz. Durum huzura refaha kavuştuğu ana kadar OHAL kaldırılmayacak. OHAL'i ülkemizin huzuru için uzatıyoruz. Neyiniz eksik? Neden Olağanüstü Hâl kalksın?"

Devlet Bey de referandumdan önce "OHAL olduğu zaman her gün evinizden çıkıyorsunuz, işinize gidiyorsunuz. Bir ara da sandığa gidebilirsiniz. Mahzurlu taraf neresi?" diyebilmiştir. Propaganda şartlarını gördük... Muhaliflerin eli kolu bağlanmak istendi. Toplantı salonlarının elektrikleri bile kesildi. Sayısız ihlalleri burada sıralamayalım.

OHAL demek "tek adam"ın ağzından çıkan sözün kanun kabul edilip uygulanması demektir. Kanun Hükmünde Kararname (KHK) budur: Attım der atarsın, kestim der kesersin... Mahkeme yolu kapalıdır.

Darbecilere karşı hepimizin tavrı bir ama "insan hakları" söz konusu olunca orada duralım! İhlaller üzerine verilecek o kadar çok örnek var ki...

50 bine yakın insan darbe teşebbüsü ardından içeri alındı. Ciddî bir ayıklamaya tâbi tutmadan işlerinden atılanların sayısı, resmî açıklamalara göre, yüz binin çok üstünde...

"FETÖ" denilerek sulandırılan "çete" ile mücadelede bir yanlışlık yapıldığı "OHAL İnceleme Komisyonu" kurmakla zaten kabul edilmiştir. Saray destekçisi Devlet Bey bile, dün "FETÖ çuvalı"na herkesin atıldığından bahsetti. "Yandaşlar" dahi bütün cesaretlerini toplayarak haksızlıklara isyan edebiliyorlarsa işin vahametini siz düşünün artık! Darbecilerle mücadeleye sonuna kadar herkes vardır. Ancak kim olursa olsun, kendi insanını açlığa mahkûm etmek Müslümanlığa sığmaz.

Yazarın Diğer Yazıları